Başlıksız yazı

İki yıldır Gazete Pencere’de yazıyorum. Çarşamba günleri. Bazen arada sıcak konular çıkıyor. Çarşamba’yı bekleyemeyecek konular. Yazıyorum. Sevgili planlama koordinatörümüz Nilay Can’a gönderiyorum. Ne yapıp edip ona da yer buluyor. Şımartıyor beni.

Yazılarımı genelde pazartesi akşamı kaleme alıyor, salı sabahı ikinci, çoğu zaman üçüncü, dördüncü okumalarımı yapıyor ve öğle saatlerinde gazeteye gönderiyorum. Çarşamba yayınlanıyor ve ben perşembeden itibaren sonraki haftanın yazısını düşünmeye başlıyorum.

Yazının başlığını en sonunda koyuyorum. Ne yazacağım kafama tam olarak oturmuşsa yazının başlığını en baştan koyduğum da oluyor.

Bu haftaki yazım için de geçen perşembe konu düşünmeye başladım. Altılı masa toplanıyordu o gün. Cumhurbaşkanı adaylarını açıklamalarını bekliyorduk. “Mutlu son” diye bir başlık vardı kafamda.

Olmadı. Toplantı sonuçlanmadı. Bir anlayış birliğine varıldığı ve genel başkanların konu hakkında yetkili kurullarını bilgilendirecekleri ve adayın 6 Mart Pazartesi bildirileceği açıklandı.

Cuma günü İyi Partinin Genel İdare kurulu toplandı. Toplantının sonunda Meral Akşener o tuhaf konuşmayı yaptı. Masadaki arkadaşlarına ağır ithamlar, hatta hakaretler içeren. Yazıma koyacağım başlık “Aşkolsun Akşener” tadında bir şey olacaktı. Kesin.

Ama olaylar o kadar hızlı gelişiyordu ki, benim başlıklar gündeme yetişemez oldu.

Masanın devrilmesi büyük bir hayal kırıklığı yarattı herkeste. Akşener’in rahatsızlığı anlaşılmayacak türden değildi. Haklı olduğu noktalar vardı. Ama o üslup? “Haklıyken haksız olmak” başlığını düşündüm bir ara.

Ama olmuştu olan. Masaya tekmeyi atmıştı. “Uğurlar olsun Meral Hanım” diye acı bir yazı döşenmek geldi içimden.

Sonra düşündüm. İyi Parti’nin ayrılmasıyla Millet İttifakının HDP’yle diyalog içine girmesinin önündeki engel ortadan kalkmış oluyordu. Yeni bir başlık buldum: “Her şerde bir hayır vardır”. Öyle ya, Kürt oyları olmadan seçim kazanmak mümkün değildi. HDP’nin ilk turda değilse bile ikinci turda Millet İttifakının adayını desteklemesi gerekiyordu Akape iktidarından kurtulmak için. Her şerde bir hayır vardı.

Sonunda masadaki diğer siyasi parti liderlerinin değerli çabalarıyla krizin aşılmasını sağlayan bir formül, bana da yeni bir başlık bulundu: “Demokrasi içinde çare tükenmez”.

Meral Akşener Altılı Masa’dan bu şekilde ayrılmasına tabanının gösterdiği yoğun tepki nedeniyle olsa gerek, geri adım attı, formülü kabul etti. Bu seferki başlık “Halkın gücü” olabilirdi.

İyi Parti genel başkanının beklenmeyen o tepkiyi göstermesinin arkasında müesses nizamdan, yani kurulu düzenden nemalanan siyaset üstü güçlerin etkisi olduğundan, beşli çeteden, mafyadan, derin devletten söz edildi. Namık (Tan) kardeşim Yetkin Report’ta “Siyaset üstü güçler halk tarafından suçüstü yakalandı” diyordu. Bu kurulu düzeni değiştirmek gerekirdi. Gençliğimizde yumruğumuzu havaya kaldırıp sloganlar atarken düzenin değişmesine duyduğumuz özlemi kastediyorduk. Değişim istiyorduk. Devrim diyorduk. İstediğimiz proletarya diktatörlüğü filan değil, bu haksız, adaletsiz, kirli düzenin değişmesiydi. Ve Bay Kemal bu değişime öncülük etmeyi vadediyordu. Başlık “Tek yol devrim” olmalıydı.

Bay Kemal seçilecek besbelli. 13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu olacak. Nasıl hitap edecek ona on ikincisi? Bay Cumhurbaşkanı mı diyecek? Der mi der. Hakaret davası açan da olmaz nasıl olsa. Fena başlık da olmaz hani: “Bay Cumhurbaşkanı”.

Bay Kemal seçilecek besbelli. Ama ondan da önemli olan TBMM’de çoğunluğu sağlamak. Meclis çoğunluğu bugünkü iktidarda kalırsa cumhurbaşkanının Çankaya Köşkünde eli kolu bağlı bir şekilde oturmasına yol açar maazallah. Millet İttifakının bütün bileşenleri çabalarını mecliste çoğunluğu, yani kanun yapma gücünü elde etmek yönünde teksif etmelidir. Aksi takdirde başlık “Çankaya’nın mahpusu” olur.

Biliyoruz ki cumhurbaşkanı seçilmek için %50+1 oy gerekli. TBMM seçimleri için böyle bir kural yok. Yeni seçim kanunu berbat bir düzenleme ve Cumhur İttifakının %42-43 oyla mecliste çoğunluğu sağlamasına imkan sağlıyor. Ama Millet İttifakı partilerinin milletvekili aday listelerini ittifaka en fazla sandalyeyi sağlayacak şekilde düzenlemeleri ve kurulan tuzağa düşmemeleri mümkün. “TBMM’de koltuklar aslanın ağzında” gibisinden bir başlığı önümüzdeki haftalarda atacağım mutlaka.

Ben aylar önce Bay Kemal’in olabilecek en iyi aday olduğunu savunmuş, ikinci yüzyılına ikinci bir Kemal’le girmenin Cumhuriyetimize çok yakışacağını söylemiştim. “İkinci Kemal” diye başlık atanlar da olacaktır herhalde.

15 Mayıs’ta da “Güle güle organize kötülük”. Nasıl başlık?

İçimde güneşler doğuyor, kuşlar ötüyor, çiçekler açıyor, kelebekler uçuşuyor. Ama… Bundan da başlık çıkmaz ki…

Öyleyse varsın bu yazı da başlıksız olsun.

(Not: Bugün Dünya Kadınlar Günü. Sayın 13. Cumhurbaşkanımıza seçildiği günün ilk 24 saati içinde İstanbul Sözleşmesine geri dönme vaadini hatırlatıyorum. İstanbul Sözleşmesi yaşatır).

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi