Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

BELKİ DE YENİ DEĞİLDİR…

Sadece “davranan” canlıların beyni var. Bir şeye ya da kimseye karşı belli bir durum alan canlıların beyni var, demek istiyorum. Primatların ve insanın beyni “davrandığı” için büyük. Beynimizi kullandığımız için büyümüş, bu günkü halini almış, anlayacağınız. Davranış bilimi ve sosyal antropoloji alanlarında çalışanları sosyal beyin hipotezi olarak yola çıkartan, “Neden büyük?” sorusu olmuş, benim anladığım. Bu sorunun cevabını, sosyal taleplere cevap verebilmek için beynimiz büyümüş, olarak verebiliyorlar.

Pandemide aşı karşıtlığı yapanların, aşı olmayanların beyni küçük değil. Öyle demek istemiyorum. Yine de aşı gibi sistematiği oldukça basit işleyen bir korunma yöntemini reddetmelerini, aleyhte konuşmalarını sağlayan acaba beynin içinde bir grup sinapsin bilgiyi yanlış iletmesinden mi kaynaklanıyor, diye düşünmüyor değilim. Hani, bilgi bir insan olsa, beyin de bir oda olsa. İnsan odaya girdiğinde odada bulunan diğerleri, “Bakalım sen yan odada mısın” diye soruyorsa durumda bir aksaklık var demektir. Ne yan odası! Öyle bir şey yok! Buradasın işte!
Dün görüşme fırsatı bulduğum uzman doktor arkadaşım, “Bütün ülkelerin insanları aşı olsa bu pandemi, pandemi olmaktan çıkardı”, dedi ve uyardı, “Korkarım artık böyle yaşamaya alışmak mecburiyetinde kalacağız, çünkü dünya üzerinde ummadığın ülkelerde bile, aşı karşıtlığı yaygın”, dedi. Ayrıca, yeni nurtopu gibi varyantımız Omicron için, belki de yeni değil, o konuda bile yeni bir şeyler söyleyemeyiz, beklemeliyiz diye düşünüyor. “Yeni” Omicron varyantıyla ilgili konuşurken dikkat edilmesi gerekenin, kesin bilgi olarak sunulmaması olduğunu da vurguluyor.
Aslında benim takip ettiğim, sokaktaki insana hitaben yazılmış yabancı kaynaklı makalelerde de benzer bir tutum var. Dünkü Gazete Pencere’de Dünya Sağlık Örgütü’nün, panik yapmanıza gerek yok, hazırlıklı olun yeterli mealindeki açıklamaları da yer almıştı. DSÖ’ye göre, yeni vaka artışlarına hazır olmamız gerekiyor. Bunun anlamı, aşısızlar yoğun olmak üzere vaka sayısı artacak. Günde ortalama yirmi bin insan/vaka olarak yaşadığımız Türkiye için de bir artış söz konusu olabilir. Dünkü gazetemizi okumadıysanız, aşıların koruyuculuğu konusunda, aşıda üçüncü uyarı dozunun önemi konusunda sade bilgiler mevcut, okumanızı tavsiye ederim.
Güney Afrika’daki bilim insanları Omicron’un, bugüne kadar en bulaşıcı versiyonu olan Delta’dan iki kat daha hızlı yayıldığını söylüyor. Yayılmada hız kazanmasını korkulan bir durum olarak algılıyorum. Aynı bilim insanları önceki gün, Omicron’un bir grup hastanın enfeksiyondan kazandığı bağışıklığı atlatabildiğine dair kanıtlar da yayınlamışlar. Eğer bu durum yaygınlaşırsa, insanlığın yavaş ve kocaman maliyetle kazandığı bir savunma katmanını, yani aşıyı potansiyel olarak ortadan kaldırabileceği anlamına gelir mi? Bu sorunun cevabı için de sabırlı olup, beklemek gerekiyor. Yeteri kadar veri birikmesine izin vermeliyiz. Ülkemizde geçtiğimiz iki yıldır veri birikiyor ancak saklanıyor. Sosyal beyin hipotezi şuraya şöyle kocaman bir NEDEN? sorusunu bırakmama neden oluyor. Bizdeki yetkililerin halkın anlayacağı dilde açık, sarih bilgi paylaşımına yanaşmadığını hepimiz biliyoruz. Demek ki, sözüne güvenilir uzmanların sosyal medyada yayınladıklarını takip edeceğiz yine…
Belirsizlikle başa çıkmak, olanı biteni anlamlandırmak için çaba sarf ediyorsanız, ailenizin, sevdiklerinizin ve kendinizin hangi riskleri almaya istekli ve/veya zorunlu olduğunuzu görmekten yanaysanız size bir haberim var: Batı ülkelerinde şimdilerde yaygın olan ve adına “endişe tükenmişliği” denen dipsiz kuyunun biz çoktan dibine indik, çıktık. Ülke ekonomisinin yarattığı “endişe tükenmişliği” hali için aynı şeyi söyleyemiyorum, neyse konumuza dönelim. Belirsizlik hayatımızın bir parçasıdır, zaten. Ancak pandemi nedeniyle belirsizliğin bu kadar uzun, bu kadar merkezde yer aldığı bir zamanı yaşamamıştık (sonuncusu yüz yıl önceydi). Yapabileceğimiz en rasyonel davranışın şimdiye odaklanmak olduğunu düşünüyorum.
Gelecekte ne olacağına odaklanmak (hele bizimki gibi bir ülkede) dipsiz kuyunun dibinde kalmak gibi bir şey… Arabaya bindiğimizde emniyet kemerini hayat kurtardığını bildiğimiz için bağlıyor muyuz? O zaman, aşıları ve uyarıcı dozu da olalım, yola devam edelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi