Haldun Solmaztürk

Haldun Solmaztürk

Bunlar nasıl insanlar.?

Bu, Gazete Pencere’deki yüz birinci yazım…
İster istemez bir muhasebe yapıyorsunuz.
Türkiye’de yazı yazmak hem çok kolay, hem de çok zor.
Kolay; çünkü konu bulmakta hiç zorlanmıyorsunuz. Üstelik her şey kabak gibi ortada duruyor.
Zor; çünkü bir süre sonra suya yazı yazdığınız duygusu bastırıyor. Onu aşmak, bazen zorluyor.
Bugün, o günlerden biri…
‘Aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor’ türküsündeki gibi, Türkiye’yi yirmi yıldır yöneten zihniyet artık gidiyor.
Ama, karabasan gibiydiler, bu ülkeye çok zarar verdiler. Bu zararların bir kısmı kalıcı. Gelecek nesiller bu zararlarla yaşamak, sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaklar ve sorular soracaklar.
O sorulardan biri şu: ‘Onlar nasıl insanlardı?’
Bakan çocuklarının yatak odalarındaki kasaların, para sayma makinalarının, yirmi dört saat nakit taşınıp yine de ‘sıfırlanamayan’ villaların hikayelerinin ortalıkta dolaştığı dönemde bunlardan biri “Allah insana günah işleme özgürlüğü vermiştir. Bu yapılan günah işleme özgürlüğüne müdahaledir”, deyip yolsuzluk ve rüşvete ilahi (!) bir kılıf giydirmeye kalkmıştı.
Hazreti Peygamber “Günahları açan değil örtücü olan bir rahmet geleneğinin mimarıymış”. Günahları ortaya saçarak “Allah’ın hududuna müdahale ediliyor-muş”. Rüşvet ve yolsuzluğu araştırmak, soruşturmak yerine ‘üzerini örtün’ diyordu.
Öyle de yaptılar—günahlarının (!) üstünü örttüler.!
TBMM Araştırma Komisyonu hepsini akladı. Komisyon Başkanı “Vicdanım rahat” diyor. Tartışan tartışsın, “Onu ilgilendiren bir tarafı yokmuş”. Cumhurbaşkanıyla “Soruşturma komisyonuyla ilgili konuştuğunu” hatırlamıyormuş.
Ama dönemin başbakanı çok iyi hatırlıyor: “Yüce Divan’a gitme kararı beklerken cumhurbaşkanımızdan [Komisyona] farklı bir talimat gittiğini öğrenmiş, çok üzülmüş”.
Sorunca “Hediye almak suç mu?” cevabını almış—Cumhurbaşkanı’ndan.
“Hem çağdaş hukukta, hem de bizim değerlerimiz açısından suçtur” diyor—şimdi.
Aynı ‘kabileden’ bir başkası ilçe milli eğitim müdürü yapılan akrabası sorulduğunda “Biz inançlı insanlarız, değil mi; her hafta hutbede ne okunur; 'Akrabalarını koru kolla' der" cevabını vermiş, soruyu sorana da “Sen Allah'ın ayetine bile karşı geliyorsan ben sana ne diyeyim" demişti.
15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı raporun başına gelenler daha da ilginç; rapor kayboldu—kaybettiler. Rapor da, Komisyon Başkanı da, kameraların önünde raporu teslim ettiği Meclis Başkanı da, hepsi ‘uzun kayıp’… (Askerler anlar)
Hatırlardadır, Rize’deki kongrede AKP Genel Başkanı, akıllara seza, “İşte şu salonun hali… Bakın salgının olduğu bir dönemde kongre yapıyoruz ve salon lebalep dolu" diyerek övünmüştü.
Salonun duvarında ‘Siyasetin tek limanı ahlâktır’ yazıyordu.
Yani bunlar, ister inanın ister inanmayın, kendilerini ‘ahlâklı’ insanlar olarak görüyorlar.
Buradaki trajik çelişkiyi açıklamak bu yazının sınırlarını aşar ama şu tespiti yapmak mümkün: bu insanların iyi-kötü, doğru-yanlış kavramları, ahlâki referansları bizlerden çok farklı.! Dış görünüşleri bizlere çok benziyor ama onlar bizimkinden çok farklı bir ahlâki evrende yaşıyorlar.
Ama asıl cevap bulmamız gereken soru şu:
Pekiyi, bizler nasıl insanlarız?
‘Biz’ derken bütün bu olan biteni alkışlayan, ‘Türkiye seninle gurur duyuyor’ diye tempo tutanları, havaya atılan çayları kapışanları kastetmiyorum.
Ya da milliyetçiliği magandalık, vatanseverliği eşkiyalık, Müslümanlığı ‘Talibanlık’ sananları.!
Karetta yuvalarının üzerine şezlong koyan, binlerce kişi ölürken aşı-karşıtı miting yapanları da.!
Daha poposu koltuk görmeden Anayasa Mahkemesi’ne talimatla üye seçilen/seçenleri, sarıklı, cübbeli için aylarca top çevirirken, yirmi beş yıl önce “Cemaat ve tarikatların devlete çöreklenmesine fırsat vermeyin, tedbir alın” dedikleri için müebbete mahkum edilen askerlerin rütbelerini acilen sökenleri de.!
Benim kastettiğim bu ülkenin iyi, güzel, ahlâklı insanları…
Bizler nasıl insanlarız?
Zafiyetimiz nerede ki bunlar bu kadar zaman iktidarda kalabildiler, hâlâ da oradalar?
Bu soruya açık ve anlaşılır bir cevap bulmak ve o cevabı taşa yazmak zorundayız.
Aynı felaketi bir daha yaşamamak için…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haldun Solmaztürk Arşivi