Haldun Solmaztürk
Demokrasi üzerine… “Öfkelenin, Katılın…!”
Demokrasi, halk tarafından, halk adına, halk için yönetim anlamına gelir.
Sokrat, İsa’dan önce V. yüzyılda Atina’da yaşamış; ahlak felsefesinin kurucusu kabul ediliyor.
Sokrat’a göre en iyi yöneticiler yönetmeye hevesli olmayan fakat sadece öyle gerektiği için yönetici olanlardır; çünkü onlardan daha yetersiz, yozlaşmışlar tarafından yönetilmek istemezler.
Sokrat, Atina halkı tarafından, dinsizlik ve gençlerin ‘aklını karıştıran’ fikirleri yüzünden yargılandı. Yargılama sırasındaki savunmasında kendisini ‘at sineği’ olarak tarif etmişti…
Düşünürler, aydınlar—at sinekleri gibi, “Israrlı ve alışılmadık sorularla yöneticileri sürekli rahatsız ederler”, miskin toplumları dürterlerdi. Onları—at sinekleri gibi—kolayca ezebilirdiniz ama bunun topluma bir bedeli olurdu; insanları dürterek öfkelendirecek kimse kalmazdı.
Sokrat, öfkelendirdiği (!) halk tarafından baldıran zehiriyle ölüme mahkum edildi.
İki bin yıl sonra Fransa’da, Etienne de la Boétie (1530-1563), Gönüllü Kölelik’te, halkların kötü ve buyurgan yöneticilere boyun eğmeye—gönüllü köleliğe—niçin razı olduklarını sorguluyordu.
İnsanlar, ‘hep böyle’ olduğu için—alışkanlıktan; buyurganların kendilerine gizemli bir kutsallık atfetmeleri—kişi kültü—nedeniyle; propagandayla yaratılan illüzyonun uyutucu etkisiyle itaat etmeye, başlarına gelen tüm kötülüklere inatla duyarsız kalmaya devam ediyorlardı.
Buyurgan, aslında bir piramitin tepesinde oturuyordu…
Etrafındaki ve hemen altındaki açgözlü, yozlaşmış, buyurgana tam bir itaat ve teslimiyet içinde olanlar aslında buyurgandan daha da tehlikeliydiler…!
Çözüm, halkın ‘buyurgana’ gönüllü olarak verdiği rızayı geri çekmesindeydi. Bu da ancak özgür düşünebilen, buyurgana boyun eğmeyen örneklerle—toplumu dürten at sinekleriyle—olabilirdi.!
Etienne de la Boétie’nin ölümünden yetmiş yıl sonra, 1633 yılında Galile—bir başka at sineği—İtalya’da engizisyon mahkemesinde Sokrat’la aynı sebeplerle mahkum olacaktı.
Sonraki yüzyıllarda da insan doğası değişmedi…
Stéphane Hessel, 16 yaşında Gönüllü Kölelik’i yazan Boétie’den dört yüz yıl sonra, 92 yaşında Öfkelenin'i (Indignez-vous.!) yazarken de aslında aynen Sokrat’ın yaptığını yapıyordu…
Hessel, aydınlanma değerlerini, insan onurunu savunuyor; uygar bireyleri, sorunlara kayıtsız kalmamaya, çevreye duyarlı olmaya, sosyal adaletsizliğe karşı çıkmaya çağırıyordu.
Fransızlar öfkelenmeli, çok zenginle çok fakir arasında giderek açılan uçuruma, basın üzerinde artan baskıya, çevrenin tahrip edilmesine, yolsuzluklara, partizanca siyasete tepki göstermeliydi.
Bir yıl sonra Katılın’ı (Engagez-Vous.!) yayınladı.
Hessel 2013 yılında 95 yaşında öldü. O da Sokrat’ın iki bin dört yüz yıl önce Atina’da yargılanırken halka anlatmaya çalıştığı ‘at sineklerinden’ biriydi.
Ama aradan geçen çok çok uzun zamana rağmen hâlâ değişen fazla bir şey yok.
O zaman bütün bu emek, bazen 95 yaşında, hayatının son dakikalarına kadar harcanan büyük emek, çaba niçin, ne için…?
Çünkü insanlar hala yeterince öfkelenmiyorlar; ya da yeterli sayıda insan öfkelenmiyor.
Kitleler hala gönüllü kullar olmanın dayanılmaz hafifliğinde mutlular…
Ve ne yazık ki toplumların hala—Türk toplumunun diğer birçok toplumdan daha da fazla—at sineklerine ihtiyacı var.!