Haldun Solmaztürk

Haldun Solmaztürk

“Mezardakileri bile kaldırarak” demişti.!

O Anayasa referandumu için Gülen böyle diyordu; “Mezardakileri bile kaldırarak referandumda ‘evet’ oyu kullandırmak lazım”.

Atatürkçü, laik, demokrat kadroları tümüyle tasfiye etmek—ve Cemaat kadrolarına yer açmak—için ‘yargıyı’ kontrolleri altına almak zorundaydılar.

Başardılar.!

Başta Anayasa Mahkemesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) olmak üzere tüm yargı sistemi yeniden şekillendirildi.

Sonrasında bazı değişiklikler olsa da düzenlemelerin özü değişmedi; on beş Anayasa Mahkemesi üyesini—on ikisini doğrudan, üçünü dolaylı—Cumhurbaşkanı atıyor…

Atıyor ama nasıl.?

HSK (HSYK sonradan, 2017’de ‘HSK’ oldu), 2020 yılında, İstanbul Başsavcısını Yargıtay’a atamış, orada da Yargıtay Genel Kurulu kendisini aday seçince (!) Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanmıştı; hepsi iki ay içinde.!

Meclis’in seçtiği iki üye Sayıştay’dan; 2022 yılında boşalan bir üyelik için İçişleri Bakan yardımcılarından biri ‘uygun’ görülünce, önce on bir yıl görev yaptığı bakanlıktan Sayıştay’a atanmış, üç ay sonra da Sayıştay adayı (!) olarak Meclis’te seçilmişti.

Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın hikayesi daha ilginç…

Kendisi ‘Tapu Kadastro’ kökenli. Sonraları Danıştay tetkik hâkimi olmuş; 2005 yılında da Anayasa Mahkemesi raportörü…

HSYK, 2011 yılında, onu Danıştay üyeliğine atamış; oradayken de Cumhurbaşkanı kendisinin ‘hukuk’ müktesebatını takdir etmiş olmalı ki 2014 yılında Anayasa Mahkemesi üyesi seçmiş.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu kendisini geçen yıl Anayasa Mahkemesi Başkanı seçti.

HSK’ya gelince; onun üyelerini de Cumhurbaşkanı atıyor.!

On üç HSK üyesinden ikisi—Bakan ve yardımcısı—zaten siyasi atama; kalanları da yine Cumhurbaşkanı—dört üyeyi doğrudan, yedisini Meclis’teki çoğunlukla—atıyor.

HSK deyip geçmeyin; yargıda şikâyet ettiğiniz ‘her şeyden’ HSK sorumlu ve yetkili…!

Bir kere, HSK Başkanı Adalet Bakanı’nın kendisi, o yönetiyor; her fırsatta “Türkiye bir hukuk devletidir” diyerek sinirlerimizi zıplatan bir bakan var ya işte o Bey—Hukuk Devleti Bakanı.!

Hakimleri ve savcıları denetleme, araştırma, inceleme, soruşturma yetkisi onda; hâkim ve savcıları, mesleğe kabul eden, atayan, terfi ettiren, ceza veren, emekli eden de HSK.

Yani, yargının en temel iki kurumunu, iktidardaki ‘siyasi’ kadro keyfine göre şekillendiriyor.

‘Ne var bunda?’ derseniz, uygun bir cevap vardır ama yazı diline uymaz; düğünler diyelim…

Şöyle ki; beş yıl önceki Ankara Başsavcısı lüks bir oteldeki düğününden sonra eşini alarak Beştepe’ye el öpmeye gitmiş, hediye kabul etmişti. Şimdilerde Yargıtay üyesi…

Bir başka Yargıtay üyesinin oğlunun 2023 yılında Ankara’daki düğününe de siyasetçiler, bakanlar, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, HSK, YSK, BDDK başkanları, üyeleri katılmıştı.

Geçtiğimiz Haziran, bir başka büyükşehir Başsavcısının oğlu evlenmiş, iş adamları yanında, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, HSK, Cumhurbaşkanlığı, kamu bankaları, hatta jandarma ve TFF’den bile katılım olmuştu. İktidardaki siyasilerle dirsek dirseğe durdular. Davet almışlar ki Cumhurbaşkanı, yardımcısı ve iktidarın küçük ortağı da tebrik mesajları gönderdiler.

İki gün önce, bir büyükşehir başsavcısının daha oğlu evlendi.!

Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay başkanları, HSK Başkanı Adalet Bakanı, AKP ve MHP ileri gelenleri, ‘Küresel Gazeteciler Konseyi’ genel başkanı ile yan yana nikah şahidi oldular.

Yargı mensuplarının, hele başsavcıların görkemli düğünlerde, siyasetçiler, iş adamları, valiler, bakanlar, özellikle de HSK ve Anayasa Mahkemesi üyeleriyle bu kadar iç içe olması normal değil. Kuvvetler ayrımı, denge-denetleme mekanizmaları, hukuk, kağıt üstünde kalıyor.

Nitekim; HSK’nın dokuz üyesinin görev süreleri Haziran’da bitmişti; dördünü Cumhurbaşkanı seçti, beşi için Meclis’te seçim yapıldı. Meclis’te, Anayasa’da açıkça tarif edilmiş usullere uyulmadığı gibi adaylık niteliği olmayan bir avukat da HSK’ya üye yapıldı.

CHP bu seçimi Anayasa Mahkemesine götürdü ama Mahkeme ‘oy çokluğuyla’ (11-4) görevsizlikten (!) reddetti. Hangi üyelerin hangi yönde oy verdiklerini tahmin edersiniz; Başkan Bey de ‘çoğunluk’ tarafındaydı.

Aynı Anayasa Mahkemesi Başkanı, iki hafta önce Malatya’daydı; “Cenabı Allah bizi kimsenin hakkıyla huzuruna seslemesin” diyordu.

Ağladı…

Herhalde yargının haline ağlıyordu…?

İyi de bunları Diyanet İşleri Başkanı söylese anlarım; ama yargıda yetki ve sorumluluk makamlarındakilerin de ‘seyirci gibi’ hem bütün bu olan bitenin parçası olup hem de ‘ahireti düşünerek’ ağlamalarının kime, bugüne, ne faydası var.?

Yaşadıklarımızın farkında değiller mi?

Kör mü oldular.?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haldun Solmaztürk Arşivi