Haldun Solmaztürk

Haldun Solmaztürk

Komisyonu da YAŞ gibi yönetmek istiyorlar.!

Yüksek ‘Askeri’ Şura geçenlerde Beştepe’de toplandı ve Türk Silahlı Kuvvetlerindeki üst düzey terfi, atama, emeklilik ve uzatmaları karara bağladı.

Gerçi on iki üyesinden sekizi sivil ama Şura’nın adı hala askeri…!

Erdoğan başkanlığındaki toplantı 2,5 saat sürmüş;

Genelkurmay Başkanı Gürak’ı (1960 doğumlu-65 yaşında) ‘kadrosuzluktan’ emekli ettiler. İki yıl önce göreve gelmişti. Ne görev süresi ne de yaş haddi emekliliğini gerektirmediğinden ‘kadrosuzluk’ demişler ama komik olmuş—sanki ötesinde başka kadro varmış gibi.!

Üç yıl önce, Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler 67 yaşında yaş haddinden emekli edilecekken ‘kişiye özel’ kanun çıkartıp ‘Cumhurbaşkanı’ kararıyla uzatmışlardı—sonra da Bakan yaptılar.

Daha geçen ay, bu sefer de hem kuvvet komutanlarının hem de tüm orgeneral ve oramirallerin yaş hadlerini—yine Cumhurbaşkanı yetkisinde birer yıl birer yıl 72 yaşına kadar—uzattılar.

Yani, Gürak’ın emekliliği açıkça siyasi tercih.!

Fincancı katırlarını ürkütmüş olmalı…

Bu toplantıda 646 albay, general ve amiral hakkında karar verildiği düşünülürse her birine 13 saniye düşüyor; sadece general ve amiralleri dahi alsanız ki 169 kişidir adam başı 53 saniye.!

Gürak hakkındaki karar da buna dahil.!

Değerlendirmeye alınan ama hakkında karar alınmayanlar da var; böylece Şura’nın TSK’nın geleceğini şekillendiren seçimlere ve tercihlere ayırdığı zaman iyice azalıyor, anlamsızlaşıyor.

Kararlar önceden, bir yerlerde, birileri tarafından zaten alınmış; Şura toplantısı sadece dekor.!

İlahi bir tevafuk (!) var ki adı bir türlü konulamayan Komisyon da aynı gün toplandı.

Komisyon Başkanına göre göre ki kendisi TBMM Başkanıdır, komisyonun görevi, “Çözüme ulaştırılacak sorunların müzakeresi, üzerinde uzlaşılan teklif ve tavsiyelerin Türkiye Büyük Millet Meclisine iletilmesi ve bahse konu süreçlere millet adına vaziyet etmektir”.

“Ortak acılarımızı ortak umuda” çevirirken “Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra birbirinden kopartılan halklar” arasındaki ‘barış ve kardeşliği tahkim etmek’ gibi çok iddialı laflar ediyor.

Hızını alamayıp “Demokratik, çoğulcu bir Türkiye'den” bile söz ediyor; sanki bunu yapmaya iktidardaki—kendisinin de dahil olduğu—kadrodan başka engel varmış gibi!

Bunlar çok genel, yuvarlak ifadeler; parti temsilcisi üyelere söz verilince durum netleşmeye başlıyor—her biri ‘körlerin fili tanımlaması’ gibi farklı bir ‘görev’ anlatıyor.

İktidardaki AKP-MHP ittifakına göre Komisyon, sadece PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili bir yol haritası hazırlayacak, “El birliğiyle, yapılacak kanunların çerçevesini hazırlayıp yüce Meclise bir rapor olarak sunacak”. Özetle, “Kürt sorunu yoktur terör sorunu vardır”.

Muhalefet, “Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hukuk güvenliği, ifade ve örgütlenme özgürlüğü, demokrasi açığını; medyaya, sivil topluma, bazı belediyelere yönelik yargısal operasyonları” tartışmak istiyor. Sadece ‘araçsallaştırılmış’ konuları ele almak istemiyorlar.

CHP, “Demokrasiye dair, adalete dair, hukuk devletine dair, eşitlik ve özgürlük mücadelesine dair, Kürt sorununa dair her sorunu” tartışmak, çözüm aramak ve sonuç üretmek istiyor.

Komisyonun, “Dar bir çerçevede, bir konuya odaklanmış, bir yol haritasının parçası olarak önceden üzerinde anlaşılmış yasal çalışmaların altlığı, bir meşruiyet arayışı” olmasına karşı.

Söz DEM’e gelince tablo iyice karmaşıklaşıyor…

DEM’e göre, “Kürt meselesinin bir güvenlik meselesine indirgenmesi kabul edilemez”. Kürt sorunu, “Kürt kimliğinin reddiyle ortaya çıkmış; isyan, çatışma, şiddet sarmalıyla” dışa vurmuş. “Çatışmasızlık [silah bırakma] barış anlamına gelmiyor; kalıcı barış meşru, kapsayıcı bir siyasal zemine oturan demokratik bir çözüm süreciyle mümkündür”.

PKK bildirisindeki ifadelerle, 1921 Anayasası’ndaki ‘Yerinden yönetim, ademi-merkeziyetçilik ve çok kültürlülüğü’ hatırlatıyorlar, 1924 Anayasasındaki ‘vatandaşlık’ tanımını eleştiriyorlar.

Komisyon çalışması, “Kürt sorununun sonuçları [PKK terörü] üzerine tartışmalarla sınırlı kalmamalı; sorunun siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik nedenleri kapsamlı bir biçimde ele alınmalı”. Komisyon çalışmasını “Çözüme giden yolda, doğru yönde, demokratik zihniyet inşasında ilk adımlardan bir tanesi” olarak görüyorlar.

Bu tam da AKP-MHP ittifakının ‘yol haritası’ dediği…

Yani DEM elini açıyor—Cumhur İttifakı da…

Başkan Bey alel usul bir Komisyon İç Tüzüğü hazırlatmış; tüm yetkileri kendisinde toplamış—gündem belirlemeden Komisyonun çalışmalarını sona erdirme kararına kadar…!

İtirazlar gelince alınıyor, “Ben o kadar ahmak bir adam mıyım?” diyor ama aceleyle bazı düzeltmeler yaptırıyor; sonra “Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Oy birliğiyle kabul edilmiştir. Hayırlı uğurlu olsun”. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ez cümle; Komisyon Aralık 2025 sonuna kadar çalışacak—Başkan’a kalırsa haftada 1 gün.!

Hatta, “Ekim’e inşallah kalmadan—1,5 ayda—işimizi bitiririz” diyor.

‘Zamana karşı’ yarışıyorlarmış…?

MHP Genel Başkanı da dün “Çalışmaların yıl sonuna kadar tamamlanmasını bekliyorum” diyordu.

Anlaşılıyor ki, Komisyon’u da YAŞ gibi yönetmek, önceden alınmış kararlara oldu-bitti şeklinde meşruiyet sağlamak, muhalefeti de ortak etmek istiyorlar.

Her zamanki kurnazlıkları…!

Ama Komisyon üyeleri YAŞ üyeleri değil; muhalefet, kaçınamayacağı bu çok kritik mücadeleden başarıyla nasıl çıkacak; süreci nasıl yönetecek, becerebilecek mi, göreceğiz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haldun Solmaztürk Arşivi