Haldun Solmaztürk
Direnmesi gereken bizleriz, Almanlar değil.!
Yorgun; kürsüden destek alıyor, kelimeleri tek tek, aralarda nefeslenerek telaffuz edebiliyor.
Almanya Başbakanı’na, “Stratejik hedef gördüğü Avrupa Birliği tam üyelik beklentilerini” anlatmış. Türkiye’nin ‘iradesi’ varmış ama AB’den hak ettiği (!) karşılığı görmüyormuş.
Tam bir sağırlar diyaloğu…
Mertz, “Türkiye’yi Avrupa Birliğinde görmek istiyoruz ama bunun koşulu Kopenhag kriterleridir” diyor. ‘Sen hak ettiğini vehmediyorsun ama koşullar belli’ demeye getiriyor; stratejik diyalog başlatılmasını öneriyor. Yani ortada henüz böyle bir diyalog bile yok…!
Nasıl olsun ki…?
Meclis’te sözde bir Avrupa Birliği Uyum Komisyonu var; başkanı AKP’den Van milletvekili.
Başkan Bey lisans eğitimini Lahor Üniversitesi’nde yapmış, sonra Pakistan, Hindistan, Nepal ve Afganistan’da çalışmış, iş yapmış, şimdi Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini düzeltecek.
Düzeltecek de AB Komisyonu beş yılda sadece beş kez toplanmış—yılda bir kez…
Son ve 2025’in tek toplantısı 15 Ekim’de; toplam iki saat bile sürmemiş.!
AMA hep birlikte ‘Van kahvaltısı’ yapmışlar—Komisyon Başkanı Vanlı, ondan…
Komisyon üyeleri şimdi de ‘etli’ yemek istiyorlar—tutanaklarda var.
Bunları herkes biliyor, elbette Mertz’e de anlatıyorlar; basının önünde Erdoğan’a, “Stratejik hedefimiz diyorsunuz ama bunun neresi stratejik, neresi hedef?” diye sorsa cevabı yok.!
Sonra birer (!) soru alıyorlar; “Bir Almanya tarafından, bir de Türkiye tarafından…”
Alman gazeteci Erdoğan’a “Avrupa Birliğinden ne istiyorsunuz?” sorusunu yöneltiyor, Mertz’e de ‘Kopenhag kriterlerini’ soruyor; “Türkiye’de bir hukuk devleti sorunu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın tutuklanması gibi örnekler var” diyor.
Erdoğan, nedense Mertz’e olan soruyu üstüne alınıyor ama çok ‘rahat’ ve de ‘huzurlu’…
“Şu an itibariyle bizim [a.b.] bu yaklaşımlar [Kopenhag kriterleri] noktasında rahatız, huzurluyuz” diyor. O (!) hep şunu söylemiş: “Türkiye’ye Kopenhag kriterleri noktasında yaklaşılıyorsa [koşul olarak sunuluyorsa], bizim de Ankara kriterlerimiz var. Türkiye Avrupa’da, Asya’da, bu süreci [demokrasiyi] dünyada en iyi işleten ve işleyen bir demokrasi ülkesidir ve bu konuyla ilgili de herhangi bir sıkıntısı yoktur” deyip kesip atıyor.
Tam bir öz güven patlaması—aynen “Bu kardeşinize yetkiyi verin” dediği gibi.!
İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla ilgili, ‘hukuk devleti’, ‘yargı devleti’ gibi kavramları—ve bahis oynayan hakemler skandalını—biraz birbirine karıştırıyor ama esas olarak söylediği “Yargı gereğini yapıyor, [Türk] vatandaşları tribünlerdeki [a.b.] bu gelişmeden çok da mutlu” diyor. İnanılması zor ama aynen böyle; inanmayanlar buradan bakabilir: https://www.yandex.com.tr/video/preview/1650438152555369539
Her nedense, kendisine sorulan asıl soruya cevap vermiyor, es geçiyor.?
Mertz sakin sakin, “Avrupa Birliğine giden yol Kopenhag kriterlerinden geçiyor ama Türkiye bu koşulları yerine getirmiyor, Türkiye’de hukuk devleti ve demokrasi konusunda sorunlar var. Burada (!) bizim yargının bağımsızlığı anlayışımızla bağdaşmayan konular var” diyor.
Ama, “Nedir bu ‘Ankara kriterleri’, şunları bir anlatsan da biz de öğrensek” demiyor.
Erdoğan, bu ‘Ankara kriterleri’ aforizmasını çok sever, zaman zaman kullanır. İlk 1990’ların ortalarında “Biz Kopenhag kriterlerini, insanımızın yaşam standardını yükseltmek için benimsemişiz. AB üyeliği olmazsa biz adını Ankara kriterleri koyarız ve yolumuza devam ederiz” demişti. İki yıl önceki Meclis açış konuşmasında da tekrarladı: "Biz, demokrasi, adalet ve özgürlükler noktasında Kopenhag Kriterleri’ni gerekirse Ankara kriterleri yapar yine yolumuza devam ederiz".
Kopenhag kriterleri, aslında ülkelerin AB üyeliğine kabul edilmek için karşılaması gereken siyasi, ekonomik, mevzuat ve kurumsal kriterler. Türkiye’nin sorunu siyasi ve kurumsal kriterlerde: demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokratik kurumların varlığı…
Mertz de zaten onları anlatıyor—AMA anlatamıyor…!
Bunlar ilk kez de gündeme gelmiyor…
AB’nin 2024 Türkiye Raporu’nda “Demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı, temel hak ve özgürlüklere saygı konularında ciddi kaygılar olduğu” bininci kez vurgulanmıştı.
Avrupa Parlamentosu Mayıs 2025 raporu raportörü, “Hiçbir ilerleme yok; AK Parti iktidarı altında demokratik değerlerde ilerleme sağlamak mümkün değil, çünkü böyle bir siyasi irade yok” diyordu. Daha ne desin, nasıl söylesin…?
Alman Başbakanıyla olan basın toplantısı gerçekliğin tam da böyle olduğunu, demokrasi yönünde irade bir yana, sorunun varlığının bile inkâr edildiğini herkese bir kez daha gösterdi.
Nitekim, AB’nin Ekim 2025 Genişleme Raporu’nda, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Gürcistan, Moldova, Karadağ, Kuzey Makedonya, Sırbistan, Ukrayna var ama Türkiye yok.!
Ne gam; bizim Ankara kriterlerimiz var…!
Ya Mertz, “Anlatın şu Ankara kriterlerini” deseydi.?
Ama demedi, demez; niçin desin ki?
O, sağırlar diyaloğunun farkında ve ustaca yönetiyor; ulusal çıkarı bunu gerektiriyor.
Bizim evlere şenlik AB Uyum Komisyonu’nun hal-i pür melalini yukarıda anlattım.
Gözümüzün içine bakarak, “Türkiye Avrupa’da, Asya’da bu süreci [demokrasiyi] dünyada en iyi işleten ve işleyen bir demokrasi ülkesidir; bu konuyla [demokrasiyle] ilgili de herhangi bir sıkıntısı yoktur” dayatmasına, bu sözel şiddete karşı çıkması, direnmesi gerekenler bizleriz.
Almanlar değil…!
Gazete Pencere, 5 Kasım 2025
İdare-i maslahatçılıkla bu kadar oluyor.!
10 Kasım 2025 Pazartesi 07:00‘Tezkere’
27 Ekim 2025 Pazartesi 07:00Trump’a en çok ihtiyaç duyduğu şeyi veriyorlar: Meşruiyet…!
20 Ekim 2025 Pazartesi 07:00Savaşanların torunları 110 yıl sonra ‘Barış’ için buluştular
12 Ekim 2025 Pazar 07:00“Küfr ile belki amma zulm ile pâydar kalmaz memleket.!”
15 Eylül 2025 Pazartesi 07:00“Ülkeme bakınca içimden hüngür hüngür ağlamak geliyor.!”
08 Eylül 2025 Pazartesi 07:00Komisyonu da YAŞ gibi yönetmek istiyorlar.!
11 Ağustos 2025 Pazartesi 07:00Ve sonunda OYAK’a da el attılar.!
28 Temmuz 2025 Pazartesi 07:00‘Üçlü Masa’ tamam.! Ama hesabı komisyona yıkmak istiyorlar
14 Temmuz 2025 Pazartesi 07:00‘Dünya lideri’ efsanesi Şeyh uçmaz, mürit uçurur!
30 Haziran 2025 Pazartesi 07:00