Haldun Solmaztürk

Haldun Solmaztürk

‘12 Mart 1971’ Bitmeyen savaşın unutulan sayfası…

Bitmeyen Savaş (The Forever War) John Haldeman’ın militarizm karşıtı bilim kurgu romanı.

Dünyalı askerler, iletişim kuramadıkları uzaylı bir ırkla ölümcül, bitmeyen bir savaş içindedirler. Zaman içinde kendi toplumlarına da yabancılaşırlar; savaş onlara yararsız ve anlamsız hale gelir.

Biz de çok uzun zamandır böylesine anlamsız, yararsız, ‘bitmeyen’ bir savaştayız.

Bu süreçte birbirimize yabancılaştık; ötekileri ‘insanlık-dışı’ düşmanlar gibi görmeye başladık.

Bu savaşın halen içinde olduğumuz aşaması 1950’lerde başlamıştı; 2020’lerde hala sürüyor.

12 Mart 1971 muhtırası, 1960 ihtilali ile 1980 askeri müdahalesi arasında bir kilometre taşıydı.!

Sadece ‘68 kuşağı’ için değil, Türkiye için de bir dönüm noktasıydı…

Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Ünye NATO üssü—öldürülen Kanadalı ve İngilizler—Kürecik, Kızıldere, Ziverbey hikayeleri hala hafızalardadır ama ‘12 Mart’ tarihimizdeki birçok konu gibi muğlaktır. Öncesini anlamadan ‘12 Mart’, onu anlamadan da ‘bitmeyen savaş’ anlaşılamaz.

Genelkurmay Başkanı Org. Memduh Tağmaç, kuvvet komutanları Faruk Gürler, Celal Eyicioğlu, Muhsin Batur, 10 Mart 1971 günü Ankara'da orgeneraller ve korgenerallerle yaptıkları 8 saatlik toplantı sonrası Süleyman Demirel Hükümeti’nin istifasını istemişlerdir.

Muhtıra, 12 Mart 1971 günü saat 13.00'te TRT radyolarından okundu:

  1. Parlamento ve Hükûmet yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Anayasa'nın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiştir.
  2. Partiler üstü bir anlayışla mevcut anarşik durumu giderecek, reformları Atatürkçü görüşle ele alacak, inkılâp kanunlarını uygulayacak bir Hükûmetin teşkili zarurîdir.
  3. Bu olmazsa, Türk Silâhlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek idareyi doğrudan doğruya üzerine almağa kararlıdır.

Temel amaç, ‘sosyalist’ devrime (Milli Demokratik Devrim) kalkışacağı bilinen ‘cuntayı’ engellemekti. ‘Ulusalcı’ subaylar, 9 Mart günü yönetime el koyacaklardı. Kara ve Hava kuvvet komutanlarının da grubun içinde oldukları düşünülüyordu. Darbe ifşa olunca gerçekleştirilemedi.

Türkiye 12 Mart’a çok çalkantılı, sıra dışı bir süreç içinden gelmişti.

27 Mayıs 1960 devrimini gerçekleştiren 38 kişilik Milli Birlik Komitesi’nin, beş general, altı yüzbaşı, on albay ve on yedi binbaşı-yarbay gibi şaşırtıcı bir kompozisyonu vardı. İlk bölünme ordunun ‘daha uzun süre’ iktidarda kalması üzerinden oldu—on dört MBK üyesi yurt dışına gönderildi. (Alb. Alparslan Türkeş ve Yzb. Muzaffer Özdağ da bunlar arasındaydı.)

Bu süreçte ‘idamların’ infazını isteyen bir grup ‘Silahlı Kuvvetler Birliği’ olarak örgütlenmişti.

Silahlı Kuvvetler Birliği, 1962 ve 1963’te iki kez darbeye teşebbüs etti ama başarılı olamadı.

Ekim 1961 seçimlerinden Kasım 1969’a kadar—yedi yılda—sekiz hükümet (I. ve II. Gürsel, I., II. ve III. Koalisyon/İnönü, Ürgüplü, I. ve II. Demirel) iş başına geldi.

Şubat 1969’da İstanbul’da, Kanlı Pazar’da ABD 6. Filosunu protesto eden sol eğilimli gençlerle Komünizmle Mücadele Derneği mensupları arasındaki çatışmada ölenler oldu. Kurucuları arasında Fethullah Gülen, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Cemal Gürsel’in de olduğu Komünizmle Mücadele Derneği zaman içinde İlim Yayma Cemiyeti’ne dönüşecektir.

Üç ay sonra, ülke bu sefer Demokrat Parti üyelerine—en başta Celal Bayar’a—siyasi hakların iade edilmesi girişimine ordunun karşı çıkmasıyla bir ‘müdahale’ daha yaşadı—yasa geri çekildi.

Ardından Ekim 1969’da seçimlere gidildi ve Adalet Partisi yüzde 46,55 oyla iktidara geldi.

15-16 Haziran tarihi işçi olaylarındaki çatışmalar ve ölümlerden sonra sıkıyönetim ilan edilir.

Mart 1971 başında Ankara’da görevli dört Amerikan askeri ‘fidye’ için kaçırılır. Ertesi gün polis ve asker Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde onları ararken çıkan çatışmalarda da ölenler vardır.

12 Mart muhtırası üzerine Demirel istifa eder. Parlamento feshedilmez, partiler kapatılmaz ama hükümeti CHP milletvekili Nihat Erim—CHP’den istifa ettikten sonra—kurar.

Genelkurmay Başkanlığı—orgeneral rütbesindekiler hariç—9 Mart 1971 darbe teşebbüsüne adı karışan tüm general ve subayları resen emekliye sevk eder.

Nihat Erim, 22 Nisan 1971 günü TRT'de yaptığı konuşmada, "Alınacak tedbirler balyoz gibi kafalarına inecektir" diyerek açıkladığı ‘balyoz’ esas olarak sol çevrelerin başına inmiştir. Sıkıyönetim ilan edilir; gözaltı, işkence, davalar yanında kitaplar yasaklanır, gazeteler kapatılır.

İsrail’in İstanbul başkonsolosunun kaçırılıp öldürülmesi sonrası şiddet daha da artar.

  1. Erim Koalisyon Hükümeti (Adalet PartisiCumhuriyet Halk Partisi, Millî Güven Partisi) ancak dokuz ay görev yapabilir. Aralık 1971’de enflasyon yüzde 23.3'e fırlar, II. Erim Hükümeti döneminde ekonomi ve asayiş durumu daha kötüleşir.

Ardı ardına gelen Ferit Melen ve Naim Talu hükümetleri de istikrar getirmekte aciz kalırlar…

Ekim 1973 seçimlerinde Ecevit’in CHP hükümeti iktidara geldi ama o da istikrarı sağlayamadı.

12 Eylül 1980’e kadar, altı hükümet (Sadi Irmak, IV. Demirel, II. Ecevit, V. Demirel, III. Ecevit, VI. Demirel) daha göreve geldi ama yolsuzluk, partizanlık ve ‘sen-ben’ kavgası sürdü gitti.

Nihat Erim 1980 yılında, 68 yaşında, İstanbul’da evinde suikastle öldürüldü.

Erim, anılarında “Neden Türkiye bu hale girdi?” sorusuna şöyle cevap veriyor:

“Siyaset adamları serinkanlılıkla mütalaa edilmesi gereken sorunları bir duygu ortamı içinde ele alıyorlardı. Çok partili hayata geçtiğimizden bu yana iktidar ve muhalefet liderleri kritik anlarda bir türlü parti çıkarlarının üzerinde kalarak memleket sorunlarını ele alamamışlardır.”

Hala oradayız…

Bu bitmeyen, anlamsız, ilkel savaşta birbirimize giderek daha da yabancılaştık…

‘Ötekiler’ artık, iletişim kuramadığımız uzaylı bir ırk kadar uzak bize…!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haldun Solmaztürk Arşivi