Doğal sit alanı Gücücek Koyu, "beach club" olmak üzere ihaleye açıldı: Halk, ihaleye katıldı

Doğal sit alanı Gücücek Koyu, "beach club" olmak üzere ihaleye açıldı: Halk, ihaleye katıldı
İzmir’in Çeşme ilçesinde bulunan Gücücek Koyu, özel bir işletmeye verilmek üzere ihaleye açıldı. Halk koyu korumak için ihaleye girerek en yüksek teklifi verdi. Gücücek Koyu Doğal Yaşamı Koruma Derneği (GÜDODER) Yönetim...

İzmir’in Çeşme ilçesinde bulunan Gücücek Koyu, özel bir işletmeye verilmek üzere ihaleye açıldı. Halk koyu korumak için ihaleye girerek en yüksek teklifi verdi. Gücücek Koyu Doğal Yaşamı Koruma Derneği (GÜDODER) Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Seher Gacar “İhale 25 Temmuz’da yapıldı, 500 bin lira bedelle açıldı. 150 bin lira teminatı vardı. Dernek olarak, ihaleye girelim, bedelini biz ödeyelim, burayı bu haliyle bırakalım, yine halk kullanmaya devam etsin diye karar aldık. Ama ihaleye gittiğimizde ihale bedeli 56 milyonlara çıktı. 56 milyon 100 bin liralık en yüksek teklifi vermek zorundaydık ki bu KDV ile beraber 67 milyon lirayı geçiyor ve bu sadece 1 yıl için ödenecek olan tutar. Sonrasında bir temayül yoklaması yaptık, insanlarla konuştuk. Bu paranın ödenemeyecek bir bedel olduğuna karar verdik. Yüzde 6’lık kesin teminat yatırılmadığı takdirde ihale bozuluyor. Minimum 1 ay gibi bir süre öngörüyoruz. Bu ihalenin iptal edilmesi ve tekrar ihaleye çıkılmaması için bir dizi eylem ve girişimde bulunma kararı aldık” dedi.

İzmir’in Çeşme ilçesinde bulunan Gücücek Koyu, Çevre Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından 6 yıl sonra tekrar ‘beach club’ olarak işletilmek üzere kiralama ihalesine açıldı. 6 yıl önce doğal sit alanı ilan edilen koyu korumak için bölgede bulunan 8 sitenin katılımıyla kurulan Gücücek Koyu Doğal Yaşamı Koruma Derneği (GÜDODER) gönüllüleri, koylarının işletmeye verilmesini engellemek için ihalede en yüksek teklif tutar olan 56 milyon 100 bin lira teklif etti. Tutarı temin etme imkânı olmayan GÜDODER, alanda mücadelesini sürdürüyor. Dernek, 20 Temmuz Pazar günü, Gücücek Koyu’nda bir basın açıklaması düzenledi. GÜDODER Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Seher Gacar, sürecin detaylarını ANKA Haber Ajansı’na anlattı:

“Gücücek’te 2017’de şartnameye uymayan işletmeyi şikâyet ettik, işletme mühürlendi”

“2017’de Çeşme, Ovacık’ta, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından yıllardır oradaki köylü, site sakini ve Çeşme halkının özgürce kullandığı Gücücek Koyu, kiraya verilmişti. Kıyıların kiralanmasıyla ilgili mevzuat der ki: Anayasa’nın 43. maddesiyle Kıyı Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, kıyılar herkesin serbest ve özgür biçimde kullanımına açıktır. Bu nedenle burayı hiçbir şekilde kapatmaları, halkın buraya girişini engellemeleri mümkün değil. Ayrıca burası doğal sit alanı burada yapılaşma mümkün değil. 2017’deki işletme, alanın kullanımına ilişkin şartnameye hiçbir şekilde uymadı. Burayı Çin Seddi gibi taş duvarlarla çevirdiler, halkın girişine kapattı, bir sürü kaçak yapı yaptı. Halkla birlikte direndik ve bu yapıların kaldırılması, işletmenin buradan tahliyesi için gerek belediye gerek merkezi idareye başvurularda bulunduk. Sürekli şikâyetlerde bulunduk, eylem yaptık, imza kampanyaları düzenledik, basına sıkça yansıdı. Sonuçta, belediye, işletmenin hukuka aykırı uygulamalarından ve kaçak yapılardan dolayı işletmenin ruhsatını iptal etti, işletmeyi mühürledi. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da şartnameye uymadığı için kira sözleşmesini feshetti. Ve halk burayı serbest bir biçimde kullanmaya devam etti.

Sadece halkın girip girmemesi meselesi de değil, bunlar gerçekten büyük bir çevre kirliliği. Bu işletmelerin arıtmaları olmadığı için çoğu foseptik tankı kullanıyor. Foseptik tanklarının da her gün çekilmesi maliyet olduğu için göstermelik bir tankı var, bu tankların altını deliyorlar, bunu üstten görmeniz hiçbir şekilde mümkün değil. O tankın altı delindiğinde içindekiler, toprağa ve denize karışıyor. Biz 2017’deki tahliyede, işletmenin foseptik tankı çıkartılıp tahliye edilirken tankın altı delik deşikti. O güne kadar o sahilde tek bir yosun görmemiştik biz, 2017’de taşlar yosunlandı. Biz oradaki o çevre felaketini o sene durdurduk, ama doğal dokuya yaptığı tahribat bununla bitmedi. Balık yumurtlama alanlarına beton dökülerek iskele yapıldı, telafisi çok güçtü. Bu sebeple kıyıların kiralanması ve özel işletmelere devri, halkın menfaati açısından da çevre açısından da büyük sıkıntı.

“2019’da Çeşme’nin en popüler beach club’ı için yıkım kararı verildi; yıl 2023, bir çivi dahi sökülmedi”

Ama bütün bunlar örgütlü ve birlikte yapılan bir mücadelenin sonucuydu. O işletmenin onlarcası Çeşme’de, Urla’da etrafımızda var, hâlâ devam ediyorlar. Bir benzeri çok yakında bir işletme, bir ‘beach club’, Çeşme’nin çok popüler ve ünlü beach club’larından bir tanesi… Orada, bakanlıktan bir kiralama dahi olmaksızın halka tamamen açık olan plaj kapatıldı, etraftan girişi önlendi. Biz 2019’da konuyla ilgili şikayetlerde bulunduk, gittik orada eylem yaptık, ‘havlularınızı alın, gelin, burası halk plajıdır’ dedik insanlara, 100 kişi toplandık o plaja gittik, basını çağırdık, açıklama yaptık. Yıl 2019’du, 2023’e geldik. Bakanlığın yıkım ve tahliye kararı var fakat o beach club’ın bir çivisi dahi sökülmedi, o beach club daha da yayılarak oradaki faaliyetine devam ediyor. Gücücek’te bizim yaptığımız büyük başarıydı. Buna benzer çok sayıda plaj işletmesi var. Şikâyet olursa şayet bunlarla ilgili denetim yapılıyor, ceza düzenleniyor. Ama düzenlenen cezalar, onların bir günlük kârının çok küçük bir parçası, bu yüzden cezaları göze alıyorlar. Yıkım ve tahliye de nasıl olsa yapılmıyor diye rahatça kanuna, anayasaya aykırı olarak faaliyet sürdürüyorlar. Gürültü kirliliğini de diğer çevre kirliliklerinden ayırmamak lazım. Gece saat 01.00-02.00’lere bazen sabaha kadar, 04.00’e kadar devam eden dj’li yüksek volümlü partiler bitmek bilmiyor. Biz şikâyet ediyoruz, ama desibel ölçümü için ekibin o saatte gelmesi çok çok güç. Gündüz saatinde gelip desibel ölçümü yapılıyor ama bu çözüm değil, zaten bizim sorunumuz gecenin geç saatleri.

Sahil beldelerinde, kıyıların kullanılmasıyla ilgili kanuna ve anayasaya aykırı o kadar yaygın uygulama var ki… Milli güvenlik, kamu menfaati gerektiren sebepler dışında, kıyıları herkes serbest ve ücretsiz biçimde kullanabilir. Ama maalesef kıyıları kiralayan işletmeler hiçbir şekilde bu kanuna, anayasa uymuyorlar ve ücretsiz girişe izin vermiyorlar. Bugün dar gelirli bir vatandaşın 1000-2 bin 500 lira arasında değişen bu giriş ücretlerini ödemesi mümkün değil. 3 kişilik bir aile düşünün 3 bin liralık giriş ücreti ve orada 5-6 bin lira minimum harcama yapması lazım.

“İhale duyurusu 11 Temmuz’da yapılmış ama hiçbir gazetede biz bu ihaleyi görmedik”

Biz 2017’de yaşadığımız deneyimden sonra, idare de buradaki yanlışı görür ve tekrar burayla ilgili bu şekilde bir düzenleme yapmaz diye düşünürken bu yıl aniden Gücücek Koyu’nun aniden tekrar kiralama ihalesine çıktığını öğrendik. Bunu öğrenmemizle ihale arasında da gerçekten çok kısa bir süre vardı. İhale duyurusu 11 Temmuz’da yapılmış ama hiçbir gazetede biz bu ihaleyi görmedik. Ben ihaleden 5 gün önce Tabiat Varlıkları Koruma (TVK) Genel Müdürlüğü’nün sitesinde, ihale ilanları bölümünde tesadüfen gördüm. Dönem dönem bakıyorum çünkü hepimiz yine aynı şey başımıza gelirse diye bununla ilgili bir huzursuzluk yaşıyoruz. Hemen yönetim kurulunu toplantıya davet ettim, ertesi günü karar aldık, dosyayı hazırladık, ucu ucuna yetiştirdik. TVK’nın sitesinde 11 Temmuz’da yayınlanmış ama gazetelerde görmedik.

"Şartnamenin uygulanmayacağını bildiğimiz için 56 milyon 100 bin liralık en yüksek teklifi vermek zorundaydık"

Önümüzde bir şartname var, şartname kanuna uygun: 6 m² büfe, 25 m² gölgelik yapabilirsin, halka açık alan bırakabilirsin. Ama bu şartnamenin uygulanmayacağını biz adımız gibi biliyoruz. Kiralama dahi yapmadan bu işletmeler şartnamenin çok daha ötesinde yasa dışı uygulamalar yapıyorlar. Süre de dardı, o nedenle biz ihaleye girme kararı aldık. İhale 25 Temmuz’da yapıldı, 500 bin lira bedelle açıldı. 150 bin lira teminatı vardı. Dernek olarak, ihaleye girelim, bedelini biz ödeyelim, burayı bu haliyle bırakalım, yine halk kullanmaya devam etsin diye karar aldık. Ama ihaleye gittiğimizde ihale bedeli 56 milyonlara çıktı. İhaleye katılan bizimle birlikte 7 kişi vardı. 7 kişiden birinin 2017’deki firmayla bağlantılı olduğunu düşünüyoruz çünkü yetkilisi oradaydı ama ihaleye o girmedi, bir başkası girdi. 56 milyon 100 bin liralık en yüksek teklifi vermek zorundaydık ki bu KDV ile beraber 67 milyon lirayı geçiyor ve bu sadece 1 yıl için ödenecek olan tutar. Sonrasında bir temayül yoklaması yaptık, insanlarla konuştuk. Bu paranın ödenemeyecek bir bedel olduğuna karar verdik.

“İhale bedelinin sadece ilk taksidini ödeyip yıllarca tek kuruş kira vermeden faaliyetine devam eden plaj işletmeleri var”

Şöyle bir detayı da paylaşmak istiyorum: Alanlar belli bir ihale bedeliyle kiralanıyor. Sözleşmenin yapılması için ilk etapta, bu ihale bedelinin yüzde 25’inin ödenmesi gerekiyor. Sonrasında, kalanı da üçer aylık taksitler halinde ödeniyor. Bir sonraki yıl da ÜFE uygulanarak yine aynı. Bu işletmeler, sıfırdan hiçbir mal varlığı olmayan, ihaleye girmeye engel olmayan boş bir limited şirket kuruyor. Limited şirketlerde ortakların borçlardan herhangi bir sorumluluğu yok. Yüzde 25 kira bedelini yatırıyorlar, ondan sonra yıllarca tek kuruş kira ödemiyorlar. Tahliye davaları açılıyor, icra takipleri yapılıyor vs. Çeşme’de bu şekilde idareye tek kuruş bedel ödemeden faaliyetine devam eden plaj işletmeleri var. Dava, tahliye süreçleri uzun zaman aldığı için bu süre içerisinde ne kadar para kazanırsam kârdır mantığıyla o bedeli ödemiyorlar. Bu 56 milyonluk bedelin de bu rakamları verenlerin de burayı aldıklarında yüzde 25’ten sonra ödeneceğini düşünmüyorum. Mantıklı değil, onların bakış açısıyla da ticari değil. Ama bizim dernek olarak öyle bir şansımız yok. Biz orada yaşayan insanlarız, bizim sorumluluğumuz var. Biz bunun yüzde 25’ini ödeyip ondan sonra ‘üstüne yatalım’, ödemeyelim gibi bir şansımız yok. Kuruluş olarak da mantalite olarak da ilke olarak da o yapıda değiliz. Bizim açımızda orası paha biçilemez. Biz o ihaleye ticari bir kaygıyla girmedik. Bizim açımızdan 100 milyon da 200 milyon da eder. Bizim oraya girişimizdeki motivasyonla diğerlerininki çok farklı; onlar ticari olarak girdiler, orayı korumak için girmediler. Onlar için Gücücek Koyu demek, para demek. Bizim için oranın değeri parayla ölçülemez. Bizim de ekonomik gücümüz sınırlı, o sınırı aşamıyoruz. 1 yıl için olsa amenna ama 1 yıl değil. Bu yılın rakamı 56 milyon lira artı yüzde 20 KDV ile 67 milyon ama önümüzdeki yıl enflasyon oranında artış olacak bu rakamla da kalmayacak. Dolayısıyla 1 yıl için olsa şartlarımızı zorlarız ama bu şekilde sürdürülebilirliği yok.

“Gücücek koyunu korumak için birlikte mücadele edeceğiz”

İhale Komisyonu tarafından ihale kararının 15 gün içinde onanması gerekiyor. 15 günlük onama süresinden sonra o karar, bize tebliğ ediliyor. Tebliğiyle birlikte öncelikle bizim 15 gün içerisinde yüzde 6’lık kesin teminatı yatırmamız gerekiyor. Bu da 933 bin lira civarında, 1 milyon liraya yakın bir rakam tutuyor. Yüzde 6’lık kesin teminat yatırılmadığı takdirde ihale bozuluyor. Minimum 1 ay gibi bir süre öngörüyoruz. Bu ihalenin iptal edilmesi ve tekrar ihaleye çıkılmaması için bir dizi eylem ve girişimde bulunma kararı aldık. Bunların ilk adımı pazar günü gerçekleştirdiğimiz basın açıklamasıydı. Bundan sonrasında da yine idareye başvurularımız, imza kampanyalarımız olacak. Gücücek Koyu’nu korumak, bu tehlikeyi bertaraf etmek için dernek olarak da oradaki halk ve diğer sivil toplum kuruluşlarıyla da hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz.

“Vatandaşın 5 basamak merdiveni yıkılıyor, hakkında yıkım kararı olan, binlerce ton beton dökülerek yapılan kaçak beach club duruyor”

Sayın Bakanımız Özhaseki, yarımadamıza gelse birlikte tebdil-i kıyafet, korumalar olmadan kiralanan işletmeleri dolaşsak iddia ediyorum ve eminim, bakanlıkla yaptığı şartnameye tamamen uyan bir tane işletme bulamazsınız. Gücücek Koyu’na yakın evi olan dernek üyelerimizden biri, geçen yıl, tepede kalan evine çıkabilmek için kendi bahçesine, oradaki doğal dokuyu bozmayacak şekilde 5 basamak merdiven yapmış. Belediye ve bakanlık, doğal sit alanında kaçak yapı yaptın diye bununla ilgili ceza düzenlediler, merdiveni yapı sınıfına soktular. Ev sahibi eski haline getirdi, merdiveni kaldırdı. Yine de Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandı. O 5 basamağın 500 metre ötesine geçin, yine doğal sit alanında binlerce ton beton dökülerek kaçak beach club yapıldı ve o orada duruyor. Yıkım kararı var, bakanlığa gidiyoruz, nasıl olabilir diyoruz. Biz yıkım kararı aldık, gönderdik, teknik yetersizlik, ekipman yokluğu nedeniyle uygulanmıyor diyor. Belediyeye gidiyoruz, benim elimde bin küsür kaçak yapı listesi var, ben hangi birini yıkayım diyor. Ama vatandaşın 5 basamak merdiveniyle uğraşabiliyorlar.

“Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sayısı 35’e çıkan 5 yıldızlı plaj projesinin 36’ncısı Gücücek olsun”

Buranın tekrar özel teşebbüse ve işletmelere ihale edilmemesini istiyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 5 yıldızlı plaj projesi var. Bunları uygulamaya koydular, birkaç tanesi açıldı, plaj sayısının 35’e çıkartılacağı söyleniyor. 36’ncısı da Gücücek olsun, diyoruz. Veya burayı belediyeye tahsis edebilirler, belediye tarafından burası halkın kullanımına açılabilir. Biz, özel işletme dışında halkın kullanımına açık olacak her tür çözüme varız. Biz burada özel işletme, özel teşebbüs, beach club istemiyoruz. Örgütlü mücadele, birlikte dayanışma her zaman sonuç verir diye düşünüyoruz. Bu nedenle çevreye duyarlılığı, hukuka saygısı, adalete inancı olan herkesi desteğe çağırıyoruz.” (ANKA)