Haldun Solmaztürk

Haldun Solmaztürk

Dış politikada ‘Hayali Küçük Ali’ devri

Hayali Küçük Ali, Karagöz oynatırdı.

Malum ‘hayal’ oyununa iki karakter hakimdir: Karagöz ve Hacivat…

Hacivat, okumuş, ‘mürekkep yalamıştır’, her konuda az çok bilgisi vardır. Akıl ve mantık oyunlarını sever. Karagöz’ün akıl hocasıdır. Sakin, mesafeli, hoşgörülü, dili saygılıdır.

Karagöz, okumamış, işsiz güçsüz ama kendini her konuda ‘alim’ sanır. Her işe burnunu sokar. Dobra olmakla övünür ama sadece patavatsızdır.
Bir de ‘Çelebi’ vardır ki, bugünkü dilde bazıları ona ‘monşer’ derler.

‘Hayali’ öleli neredeyse yarım asır oldu; anısını ve ‘hayal’ geleneğini artık Dışişleri yaşatıyor.

Önceleri Hacivat ve Çelebi milli güvenlik ve dış politikayı birlikte götürürlerdi. Karagöz arada atarlanır, ileri geri konuşur ama anlamadığı bilmediği konulara pek burnunu sokmaz, karışmazdı.

Sonraları ‘demokrasi aşkıyla’ her işe el atmak istediler. Önce Çelebileri Hacivatların yerine geçirdiler, sonra da Çelebilerin yerine Karagözleri—dışarıdan atama yoluyla…

Dışişleri ve dış ilişkiler, dışarıdan (!) atadıkları arkadaşların sayısı arttıkça bir garip oldu.

Önceleri sorunları ‘yok hükmündedir’ yöntemiyle çözüyorlardı. ‘Yok’ sayınca, çözülecek bir sorun da kalmıyor. ‘Devekuşu’ yöntemi ya da halk arasında ‘halının altına süpürme’ dedikleri…

Giderek, gerçek sorunlar yerine kendi hayal dünyalarındaki hayali sorunlara ve durumlara hayali çözümler—ve hayali zaferler—uydurmaya başladılar.

Bakan Bey, 15 Temmuz’da Miami Herald’a makale yazmış—başka gazete bulamamış zahir…

Darbe girişimi başarılı olsaydı, bugün ‘çok farklı bir Türkiye’ olacaktı diye anlatıyor. Demokrasi olmayacak, temel haklar ve özgürlükler askıya alınacakmış…?
İnanılmaz geliyor değil mi?

Avrupa Konseyi, Türkiye’yi ‘demokratik kurumların’ işleyişindeki ciddi bozulma, demokrasiye aykırı uygulamalar, ifade ve basın özgürlüğü gibi nedenlerle 2017’de izlemeye aldı.

Bakan Bey bunları ‘yok hükmünde’ görüyor.!

Freedom House’a göre Türkiye—2018’den beri ‘özgür olmayan’ ülke statüsünde; hukukun üstünlüğünde 139 ülke arasında 117. sırada…

Bakan Bey bunları da ‘yok’ sayıyor, Türkiye’yi—kendi hayal dünyasında—demokrasi’ görüyor.

Bir başka örneği geçen hafta yaşadık—Türkiye-İran-Rusya zirvesinde.

Türkiye’nin de imza attığı ortak bildiride; Suriye’nin egemenliği, birliği ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi, ‘kim tarafından yapılırsa yapılsın’ zayıflatılmaması isteniyor.

Türkiye’nin—ve ABD liderliğindeki koalisyonun—yaptığı aslında tam olarak bu.!

İdlip’deki durum ayrıntılı ele alınıyor, terör örgütlerinin ve iltisaklı grupların varlığı kınanıyor, Suriye’nin kuzeyi ile ilgili düzenlemelerin uygulanması isteniyor.
Bu gönderme de Türkiye—ve ABD’ye…

Türkiye’nin açıktan desteklediği ÖSO, Suriye hükümeti için bir ‘terör’ örgütü—aynı Türkiye için PKK/PYD/YPG’nin olduğu gibi.!

On iki yıl önce, 2010’da imzalanan bir anlaşma var: Türkiye Suriye ‘Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması’ TBMM’de onaylanmış, Resmi Gazete’de yayınlanmış. Anlaşma, ‘Tüm şekilleriyle terör ve terör örgütlerine karşı mücadelede samimi ve kararlı işbirliğini, istihbarat paylaşımını, terör örgütlerine ‘destek vermemeyi’ öngörüyor.

Türkiye bu anlaşmayı da ‘yok hükmünde’ sayıyor—Dışişleri internet sitesinde adı bile yok.!

Suriye’nin ‘terör örgütü ve uzantısı’ saydığı gruplar, Türkiye topraklarında kamp, eğitim merkezi kuruyor, lojistik destek alıyor, Suriye’nin güvenlik ve istikrarını bozuyorlar.

Birleşmiş Milletler Sözleşmesi Md.51’den söz ediyorlar ama okumamışlar—yok sayıyorlar.!

BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararını işaret ediyorlar ama o da ‘yok’ hükmünde—onu hiç okumamışlar.!

Sığınmacılar ‘asıl ikamet’ yerlerine dönecekler; bizimkiler hala ‘briket ev’ inşa derdinde.!

“Terör örgütleri arasında bir fark görmüyoruz” diyorlar ama El Kaide, IŞİD, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ve başkaları Türkiye’nin kontrolündeki İdlib’e yerleşmişler. Amerikalılar IŞİD liderlerini hep—sonuncusu 10 gün önce—burada buluyorlar. ‘İdlib Emirliğini’ zaten HTŞ yönetiyor.

Bugün “Bu krizi biz çıkarmadık, külfetinin bize yüklenmesi doğru değildir” diyen, 5 Eylül 2012 günü “Emevi Camiinde namaz kılma” hayaliyle Suriye iç savaşına açıktan taraf olan aynı kişi…!

Şimdi de “Rusya ve İran’dan beklentimiz terör örgütleriyle mücadelede Türkiye’nin yanında olmaları, bize destek vermeleridir” diyor—Suriye hükümetini ‘yok’sayarak.!

Suriye genelinde, özellikle de İdlib’de ve Fırat’ın doğusunda bir felaket giderek büyüyor. Ama hayal dünyalarında görmezden gelmeye devam ediyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haldun Solmaztürk Arşivi