Eleştiri yapma ve dinleme üzerine...

Herhangi bir meslektaşımın yüksek faizden keyif aldığını sanmıyorum. Ayrıca ekonomik bir darboğazdan mutlu olacağını hiç düşünmüyorum. Bundan farklı davranan kişi "ekonomist" değil, en hafif ifadeyle "tuhaf"tır. Ancak, mantıklı uyarılarda bulunanları rakip ya da düşman görmek de "tuhaf"tır.

Nasıl ki bir mimar, mühendis, doktor veya matematikçi doğru gitmeyen bir işle alakalı uyarı yapmayı kendinde görev hissediyorsa, ekonomistler de aynı şekilde önerilerde bulunmak veya uyarmak konusunda kendilerini sorumlu hissetmeli. Bu ülke bilim insanlarına bu sebeple yatırım yapmakta. Bu kadar eğitim ve öğretimi alan kişiler bildiklerinin hakkını verebilmeli.

Elbette, bilim insanları ve uygulayıcılar arasında fikir çatışması olabilir, tezler karşılıklı sunulabilir. Amaç doğruyu bulmak ise bu tartışmalardan gocunan olmamalıdır. Sonuçta iktisat alternatifler bilimidir. "Bu budur" diyerek işin içinden çıkamayız.

HER İŞİN BİR FELSEFESİ OLMALI…
Ancak mesele siyasi olarak ele alınırsa elbette durum farklılaşır. Uyaran ya da öneride bulunan kişilerin uygulamaları eleştirirken duygulardan arınması bu açıdan fevkalade önemlidir. Karar alıcıların da objektif değerlendirmeleri aynı soğukkanlılıkla karşılamaları gerekmekte. Aksi takdirde doğruyu bulamayız.

Tekrar bir hatırlayalım, aklı başında ve eli vicdanında olan hiçbir iktisatçı yüksek faizi savunmaz. Bir hastaya verilen ilaç, sağlıklı kişiye verilmez. Ekonomi yolunda giderken yüksek faize gerek yok zaten. Tabii şunu da diyen olabilir: "Artık bu ilacın faydası yok". Olabilir, tartışalım. Ancak ortada bir hastalık varsa, kendi haline bırakılması doğru olmaz. Eğer bir ilaç artık çözüm değilse, bir başka ilaç mutlaka gerekir.

Yeni reçetenin üzerinde tartışma yapmanın da gocunacak bir tarafı yok. Ekonomi konusunda zihin egzersizi yapmış olan kişilerin, yeni fikirlere açık olacağı kuşkusuz. Onların zihnen kapalı olduğunu iddia etmek, söz konusu iddianın sahibinin kendi fikirlerinden başkasına kapalı olduğunu gösterir. İşte bu sebeple her uygulamanın arkasında mutlaka bir felsefe olması gerektiğine inanıyorum.

Duyular anlamlara, anlamlar kavramlara, kavramlar da bilime dönüşürken zihinleri konuşturmak lazım. Konuşturalım ki bilimin ve uygulamanın bir felsefesi olsun. Tüm bunları da elbette ahlak temelinde yapmalıyız. Ne demiş filozoflar ?
"Ahlak güçlünün yiğitliğidir…"

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi