ERİL DİLİN SONUCU: MİZOJİNİ*

Öncelikle bilmenizi isterim ki bu yazının bir ‘hariçten gazel okuma’ olduğunun farkındayım. Mizojini hakkında konuşmak, yazmak esas kadınların hakkı. Bunu biliyorum ve yazıma tüm kadınlardan müsaade isteyerek başlıyorum.

*Mizojini: Kadın düşmanlığı, kadın nefreti.

Dedim ya… Niyetim kadın sorunlarıyla ilgili ahkâm kesmek değil. Yine de bu cüretimin nereden geldiğini sorarsanız, ilginçtir onu da bir erkekten aldım. Gazeteci ve yazar Jack Holland’dan…

Jack Holland ‘Mizojini’ (Dünyanın En Eski Önyargısı Kadından Nefretin Evrensel Tarihi) isimli kitabın yazarı. Kitabın önsözünü yazan kızı Jenny Holland, babası bu kitabı yazmaya başladığında tepkiler geldiğini söylüyor. İnsanlar, bir erkeğin mizojini (kadın nefreti) hakkında kitap yazmak istediğine anlam verememişler. Jack Holland onlara şu cevabı vermiş. “Niçin yazmayayım? Sonuçta ‘mizojini’yi erkekler doğurdu.” İşte ben de bu cesareti Holland’ın bu cevabında aldım.

Evet, mizojiniyi biz erkekler doğurduk. Tüm dünyaya hakim olan eril dilimiz doğurdu onu. Mitolojiye, kutsal metinlere, anlatıla gelen hikâyelere bakınca bunu çok net görebiliyorsunuz.

Hesiodos’un ‘İşler ve Günler’ adlı eserinde bahsettiği ‘Pandora Efsanesi’ni bilirsiniz. Tanrıların tanrısı Zeus ateşi çalıp insanlara veren Prometheus’a çok kızar. Ateşi alan ve o zamana kadar yeryüzünün tek insanları olan erkeklere bir bela göndermek ister. Emrindeki tanrılara sipariş verir. Hephaitos bir parça toprak ve suyla ona şekil verir, içine insan sesi ve insan gücü koyar; Athena ona el işlerini öğretir; Aphrodite onu büyüleriye kuşatıp, gönlünü istek ve arzularla tutuşturur; Hermeias da içine bir köpek yüreği ve tilki huyu koyar, göğsüne yalanı, dolanı doldurur. Tanrıların imece usulü yarattıkları bu varlık ilk kadın Pandoradır. Zeus, yanına bir kutu (çömlek) verip onu Prometheus’un kardeşi Epimetheus’a hediye olarak gönderir. Pandora açınca kutunun kapağını, içinden acılar, dertler, belalar, kötülükler yayılır dünyaya. Yani Pandora, bu kötülükleri erkeğe getirendir. Hatta ne kelime… Bu kötülükleri erkeğe getirsin diye yaratılmıştır.

Lilith’in hikâyesini de bilirsiniz. Yahudi efsanelerinin yazılı olduğu dini metin Talmud’da yazılıdır hikâyesi. Lilith Adem’in Havva’dan önceki ilk eşidir. Tanrı onu da Adem gibi topraktan yaratmıştır. Adem ve Lilith cennette yaşarlar, ama mutlu değillerdir. Çünkü Lilith, Adem’in kabul edemeyeceği bir istekte bulunur. “Tanrı beni de topraktan yarattı. Seninle eşitim.” der. Tabii ki anlaşamazlar ve Lilith söylenmesi yasak olan Tanrı’nın ismini söyleyip çeker gider cennetten. Adem yalnız başına sıkılır cennette. Tanrı’dan Lilith’i geri getirmesini ister. Tanrı da üç meleğini gönderir ve cennete geri dönmesini, yoksa şeytan ve cinlerden yaptığı çocukları öldüreceğini söyler. Ama Lilith kararlıdır. Dönmez Adem’e. Bunun üzerine Tanrı onu lanetler. Lilith artık şeytanla eş değer, dünyaya kötülükler yayan bir kadın olur. Sırf Adem’le eşit olduğuna inandığı için.

Lilith gelmeyince Tanrı, Adem yalnız kalmasın diye o uyurken kaburga kemiğini alır ve ondan Havva’yı yaratır. Hem Adem hem hayvanlar, kısacası tüm canlılar topraktan yaratılmıştır; Havva ise  Adem’in kaburga kemiğinden… Adem’e itaat etsin, Lilith gibi problem çıkartmasın diye. Ama o da gider yasak meyveyi kopartır ve yer. Bu da yetmez, Adem’i de kandırı, ona da yedirir yasak meyveden. Böylece ilk günahı işler ve hem Adem’i hem de kendisini cennetten kovdurtur. Kadın yine erkeğin başına bela açmıştır.

Truvalı Helen Paris’e savaşa çıkarttırdı. Astronom Hypatia İskenderiye Valisi’ni Orestes’i şeytani hilelerle kandırdı. Hürrem Sultan Kanuni’nin aklını başından aldı. Çariçe Katerina Baltacı Mehmet Paşa’nın başını yaktı. Seda mini etek giydi Ahmet’i azdırdı. Emine Mustafa’ya bir erkek çocuk doğuramadı… Her durumda kadını suçlamanın bir yolunu bulan bu hikâyeler bize işte bu eril dille anlatıldı. Hâlâ da anlatılmaya devam ediyor.

Gelelim bugün dinlediğimiz hikâyelere…

Daha geçen gün AKP Kayseri Milletvekili Hülya Atçı Nergis kadın cinayetleri Türkiye’de abartılıyor, 2020’de 300 kadın öldürülmüş ama onun 12 katı erkek öldürüldü hikâyesini anlatmadı mı? Erkekler tarafından namus, şeref, onur bahanesiyle öldürülen kadınların karşısına, mafya hesaplaşmalarında, alacak-verecek davasında, trafikte bana yol vermedin kavgasında yine erkekler tarafından öldürülen erkekleri koyup düpedüz safsata yapmadı mı?

AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin çıplak aranma konusunda, önce “ben böyle bir şey olduğuna inanmıyorum” deyip, sonra zamanında şikâyet etmedi diye başka bir kadını onursuzluk ve ahlaksızlıkla suçladığı bir hikâye anlatmadı mı?

AKP İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadar, belki kadınları suçlamadı, küçük görmedi… Ama ‘Kadına yönelik şiddet araştırılsın’ önergesine red oyu veren partisinin genç bir kadın neferi olarak Twitter’da “Kadına şiddete hayır dememiz gerekmeyene dek savaşacağım. Şiddet gören tek bir kadın kalmayana dek…” diye hikâye anlattı. Yine ‘lafla peynir gemisi yürütüyorlar’ hissi yaratmadı mı?

Dikkat edin! Çok yakın zamandan verdiğim bu üç örnek de kadınlar tarafından anlatılan hikâyeler. Siyaset uğruna eril dil kullanan kadınlar… Kadınların ölümünü küçümseyen, ‘Kadına şiddete hayır’ı mecliste söyleyemeyip ancak Twitter’dan yazabilen, hatta kadınlara hakaret eden kadınlar. Siyaset uğruna eril dil kullanan, ‘erkekleşmiş’ kadınlar.

Şimdi farkettim ki bu yazıyı yazmam için beni yüreklendiren sadece Jack Holland değilmiş. Mizojiniye varan söylemleriyle bu hanımefendilerin de önemli katkıları olmuş.

Evet, mizojini ve kadına şiddet kavramlarını tartışmak, bunlara karşı mücadele etmek esas olarak kadınların hakkı. Ama bu kavramları yok etmek de erkeklerin sorumluluğu. Jack Holland’ın da dediği gibi mizojiniyi biz doğurduk, biz büyüttük. Biz erkekler dolduruyoruz bu rezilliğin içini, bizim dilimiz yaşatıyor bu kavramı.

Pandora’yı, Lilith’i, Havva’yı ve benzerlerini eril bir dilden dinledik bugüne kadar. O zaman bu hikâyelerin yarattığı erkek egemen dünyayla savaşmak kadınlara, onun ipini çekmek de bize düşer.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gönç Selen Arşivi