Özgür Ünlühisarcıklı

Özgür Ünlühisarcıklı

F-16’lar İçin Önemli Bir Engel Aşıldı, Ancak…

ABD Yönetimi, Türkiye’ye F-16 satışını sadece Türkiye’nin değil, sadece NATO’nun da değil, doğrudan ABD’nin çıkarlarının da bir gereği olarak görmekte ve desteklemektedir. Ancak yıllar içinde ikili ilişkilerdeki krizin bir sonucu olarak Kongre’nin her iki kanadında Türkiye aleyhinde genel bir yaklaşım pekişmiştir. Dolayısıyla Türkiye’ye F-16 satışına karşı çıkan Kongre üyelerinin çok sayıda destekçi bulacağı aşikârdır.

ABD Temsilciler Meclisi’nin, Kongre’nin 2023 yılı Savunma Bütçesi Yasa Tasarısı’nı, yasa taslağında yer alan ve Türkiye’ye F-16 avcı uçakları ve F-16 modernizasyon kiti satışını şartlara bağlayan hükümleri kaldırarak onaylaması, Ankara’da alımın gerçekleşmesine ilişkin ihtiyatlı bir iyimserliğe yol açtı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, gelişmeyi “Nihai metinde olumsuz bir unsurun olmaması olumlu bir gelişme, bunu olumlu karşılıyoruz” sözleriyle değerlendirirken Milli Savunma Bakanı Akar ihtiyatlı iyimserliğini, “Olumlu yaklaşımlara bağlı olarak artık ABD tarafından olumlu ve somut adımlar bekliyoruz” şeklinde ifade etti.
Bilindiği gibi ABD Kongresi, Senato ve Temsilciler Meclisi şeklinde iki kanattan oluşuyor. Yasama sürecinde her iki kanat kendi taslağını hazırladıktan sonra bir araya gelip uzlaşarak nihai tasarıyı ortaya çıkartıyor. ABD Temsilciler Meclisi yaz aylarında Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası (NDAA) tasarısına Türkiye’ye F-16 savaş uçağı (F-16) ve F-16 modernizasyon kiti satışını “ABD Başkanı’nın satışın ABD’nin ulusal çıkarına olduğunu onaylamasına” ve “F-16’ların Türkiye tarafından Yunanistan toprakları üzerindeki uçuşlarda kullanılmaması için somut adımlar atılmasına” bağlayan bir ekleme yapılmasına yönelik tasarıyı kabul etmişti. Öte yandan bu koşullar ne tasarının Senato versiyonunda ne de uzlaşma sonucunda ortaya çıkan nihai versiyonunda yer aldı ve böylece Türkiye’nin ABD’den 40 yeni F-16 savaş uçağı ve yaklaşık 80 uçak için modernizasyon kitleri satın almasının önündeki önemli bir engel kalkmış oldu. Ancak bu gelişmeler, satışın önünde hiç bir engel kalmadığı anlamına gelmiyor.

ABD Sistemi ve Katı Kuvvetler Ayrılığı
ABD siyasal sisteminin belki de en ayırt edici özelliği, kuvvetler ayrılığı ilkesinin çok katı bir şekilde uygulanıyor olması. Bütçe ve borç tavanı gibi konularda Kongre’nin tam yetkisi var; bütçeyi Kongre yapıyor ve Kongre izin vermezse Yönetim belli bir miktarın üzerinde borçlanamıyor. ABD’de Kongre üyeleri her ne kadar genel olarak partileri ile uyumlu hareket etseler de önseçimle aday oldukları için iradeleri partilerinin veya liderlerinin ipoteği altında değil. ABD’de seçim kampanyaları pahalı bir iş olduğu için de Kongre üyeleri baskı gruplarının ve lobilerin etkisine oldukça açık.
ABD Kongresi dış politika üzerinde ve bu arada yabancı ülkelere silah satışında da güçlü bir etkiye sahip. Silah Satışı Kontrol Yasası (AECA), ABD Başkanı’na belli bir meblağın üzerindeki silah satışı konusunda Kongre’ye 30 gün önce bildirimde bulunma zorunluluğu getiriyor. Müttefik ülkeler söz konusu olduğu zaman bu süre 15 güne düşüyor. Bu süre zarfında Kongre’nin iki kanadının ortak bir yasa tasarısını kabul ederek satışı engelleme yetkisi bulunuyor. Öte yandan bugüne kadar Kongre herhangi bir silah satışını bu yolla engelleyebilmiş değil. Öncelikle 15 gün çok kısa bir süre ve Kongre’nin tatilde olduğu günler bu 15 günden düşülmüyor. Kongre tatilde olsa bile takvim işliyor. Kaldı ki Kongre, ABD Başkanı’nın belli bir ülkeye silah satışını yasaklayan bir yasa çıkartmayı başarsa bile son kertede Başkan’ın bu yasayı veto yetkisi bulunuyor.
Ancak hikâye burada bitmiyor. ABD’de yasaların yanı sıra teamüllere de önem veriliyor ve ABD Başkanı’nın Kongre’ye yabancı bir ülkeye silah satışına ilişkin resmi bildirim yapmasından 20 gün önce Dışişleri Bakanlığı’nın gayrı resmi bir bildirim yapması yerleşik bir teamül. Dışişleri Bakanlığı’nın bildiriminden sonra Kongre’de güçlü bir muhalefet sergilenmesi durumunda ABD Başkanları genelde itirazlar giderilene kadar resmi bildirimde bulunmuyor. İşte Türkiye’nin ABD’den F-16 ve F-16 modernizasyon kiti alımında asıl gürültü burada kopacak.
ABD Yönetimi’nin Türkiye’ye 40 yeni F-16 savaş uçağı ve yaklaşık 80 adet modernizasyon kiti satma konusunda herhangi bir tereddüdü bulunmuyor. Türkiye’nin bu uçaklara ihtiyacı olduğu gibi, NATO’nun da Türkiye’nin bu uçaklara sahip olmasına ihtiyacı var.

Türkiye-Yunanistan Gerilimi
Bir parantez açıp konunun Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerilime bağlanmasına değinmek istiyorum. Geçmiş başbakanlarımızdan rahmetli Bülent Ecevit’in Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında BBC’ye verdiği bir mülakatta belirttiği gibi “Türkiye ve Yunanistan, coğrafyanın dost olmaya mahkûm ettiği iki ülkedir.” Aralarındaki bir sıcak çatışmanın her iki ülke üzerinde de çok büyük olumsuz etkileri olacaktır. Zaten böyle bir çatışma muhtemel de değildir. Şu anda iki ülkenin seçim takvimlerinin örtüşmesi ve iki ülkede de liderleri zorlu bir seçim mücadelesinin bekliyor olması gerilimi had safhaya çıkarmış olsa da seçimlerden sonra bu gerilim düşecektir. Kaldı ki Türkiye, söz konusu F-16’ları alamadığı zaman iki ülkenin arasındaki askeri dengenin belirleyici bir şekilde değişmesi mümkün değildir. Türkiye ve Yunanistan arasında bir savaş ihtimali çok düşük olduğu gibi böyle bir savaşın nasıl sonuçlanacağı, Türkiye yeni F-16’ları alsın veya almasın, büyük ölçüde bellidir. Türkiye’nin ABD’den F-16 alımını Türkiye-Yunanistan ilişkilerindeki gerilime bağlamanın ne Türkiye’ye ne Yunanistan’a ne de ABD’ye bir faydası vardır.
Parantezi burada kapatıp konuya geri dönmek istiyorum. ABD Dışişleri Bakanlığı geçtiğimiz bahar aylarında Kongre’ye gönderdiği mektupta Türkiye’ye F-16 satışının NATO’nun birliğine ve kapasitesine yönelik çıkarları ve dahası ABD’nin ulusal güvenlik, ekonomik ve ticari çıkarları ile ilgili olduğunu belirtmiştir. Bir diğer ifade ile ABD Yönetimi, Türkiye’ye F-16 satışını sadece Türkiye’nin değil, sadece NATO’nun da değil, doğrudan ABD’nin çıkarlarının da bir gereği olarak görmekte ve desteklemektedir.

Kongre’nin Türkiye Yaklaşımı
Öte yandan Kongre’deki genel hava, ABD Yönetimi’nin yaklaşımını yansıtmıyor. Perspektif için kaleme aldığım “Türkiye-ABD İşbirliği: Yolun Sonu Mu?” başlıklı makalede ikili ilişkilerdeki krizi ele alırken yine ikili ilişkilerdeki sahiplik sorununa dikkat çekmiş, “bir yandan ABD ve Türk ordularının ilişkiye sahip çıkma durumu sona ererken bu durumun sonucu olarak veya tamamen başka sebeplerle ilişkiye destek veren başka camialar ve bireylerin de desteklerini çektiklerini, en iyi ihtimalle suskunluğa büründüklerini” belirtmiştim. Bugün ABD Kongresi’nde etkili olan çok sayıda lobi grubu Türkiye’nin aleyhine çalışırken ABD-Türkiye ilişkileri sahipsiz durumdadır. Ayrıca yıllar içinde ikili ilişkilerdeki krizin bir sonucu olarak Kongre’nin her iki kanadında Türkiye aleyhinde genel bir yaklaşım pekişmiştir. Dolayısıyla Türkiye’ye F-16 satışına karşı çıkan Kongre üyelerinin çok sayıda destekçi bulacağı aşikârdır.
İşte ABD Yönetimi’nin ABD’nin ulusal güvenlik, ekonomik ve ticari çıkarlarının bir gereği olarak gördüğü Türkiye’ye F-16 ve F-16 modernizasyon kiti satışını gerçekleştirmek için Kongre’de bu koşullarda mücadele etmesi gerekmektedir. Yönetim, Kongre’nin direncini aşabilir mi? Eğer ara seçimlerden moral tazeleyerek çıkmış olan Başkan Biden bu konuya önem ve öncelik verirse, ki görünen budur, aşabilir. Bekleyip göreceğiz.
Bu arada yazıyı buraya kadar okuyanların bazıları, madem ABD’den silah almak için deveye hendek atlatmak gerekiyor neden başka kaynaklara yönelmiyoruz diye düşünebilir ki bu düşüncede haklılık payı var. Türkiye gelecekte başka kaynakları da değerlendirmeli. Ancak hem NATO üyeliği ile bağdaşmayacak hem de Türkiye’nin mevcut silah envanteri ile uyumlu olmayan kaynaklara yönelmesinin olası sonuçlarını sanırım S-400 macerası sayesinde öğrendik. Zaten Rusya’nın Türkiye’ye kayda değer sayıda uçak satması şu an için mümkün değil, kelin merhemi olsa kendi başına sürer. Ancak Türkiye’nin kendi savaş uçağını üretene kadar Avrupa’daki diğer alternatifleri de değerlendirmesi makul olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Özgür Ünlühisarcıklı Arşivi