Geminizi de yalanlarınızı da alıp gidin!

Para kazanmak, ülkenin toprağından, suyundan, havasından önemli midir? Bir şehrin halkının sağlığını tehlikeye atmak için kaç para gerekir? Ülkenin doğasını, halkının sağlığını düşünmeyenler için önemli olan, değerli olan nedir? Devleti yönetmek için halk tarafından seçilenlerin nazarında halkın değeri mi, paranın değeri mi yüksektir? Halkın gözünün içine baka baka gerçekleri çarpıtmak nasıl bir histir? Sahi sizin için İzmir halkının sağlığı, İzmir’in doğası kaç para eder? 

Gerçeği öğrenmenin iki yolu 

Fransa’da 1959 yılında yapımı tamamlanan, bir süre nükleer silah denemelerinde de kullanılan, daha sonra satılıp ismi Nae Sao Paulo olarak değiştirilen uçak gemisi ekonomik ömrünü doldurunca sökülmesine karar verildi. Gemide bulunan asbest nedeniyle sökülecek yer bulunamayınca iş İzmir’e, Aliağa’daki gemi söküm firmasına kaldı. Çevreyi korumaktan sorumlu bakan, bir gazeteci vasıtasıyla yaptığı açıklamada gemide “900 ton değil 9 ton asbest olduğunu” söyledi. Peki, gerçek bu mu? İzmir’de sökülmesi istenen gemideki asbest miktarı nedir? Bunun öğrenmenin iki yolu var.  

Gemiye dair belge ve raporlar 

Bu yollardan ilki, geminin “Gemi Tehlikeli Madde Envanteri” denilen IHM raporlarını, radyasyon ölçüm raporlarını, imalat kayıtlarını, geminin imali sırasında kullanılan asbest ve tehlikeli maddelere ilişkin satın alma ve muhasebe kayıtlarını, bakanlığın geminin gelişine izin vermesine dayanak olarak kabul ettiği belgeleri incelemek. Çevre Bakanlığı da geminin sökümünü üstlenen firma da söz konusu rapor ve belgeleri açıklamadı. Şunu da söyleyelim; gerek bakanlık gerekse 25.10.2022 tarihli görüşü veren T.C. Nükleer Düzenleme Kurumu, henüz gemiyi görmedi ve gemi üzerinde hiçbir inceleme yapmadı. Verilen bütün görüşler, başkalarınca verilen raporların incelenmesine dayalı görüşler.  

Bütün bu belgeleri açıklamayan Çevre Bakanı, sözlerine inanmamızı, ona güvenmemizi istiyor. “Gemi gelince bakarız, asbest çoksa göndeririz merak etmeyin” diyor. Bakandan açıklama alan gazeteci, bakanı tanıdığına ve ona inandığına göre bizim de inanmamız gerekli, öyle değil mi (!?) Ama biz “Kabataş’taki kadına yapılanları gösteren videoyu gördüğünü” söyleyenlere de inanmamış, gerçeği sorgulamıştık. Yine öyle yapacağız. 

Tarihin bize öğrettiği 

Asbest miktarı hakkında bilgi sahibi olmanın diğer yolu, tarihe bakmak. Tarih bize gerçeği bütün çıplaklığıyla gösteriyor. Çevre Bakanı bu tür gemilerin sökümü işinin Türkiye ve Hindistan’da yapıldığını söylediğine göre, Hindistan’ın bu konuda ne yaptığını hatırlamakta yarar var. Üstelik Hindistan örneğine konu olan gemi, İzmir’e gelmesi istenen geminin ikizi ise oradaki deneyim daha da önemli hale geliyor. 

Sao Paulo’nun ikizi 

1959 yılında FS Foch adıyla yapımı tamamlanan gemiden hemen önce, 1957 yılında yapımı tamamlanan bir gemi daha var; Clemenceau. Bu gemi, şimdi İzmir’e gelmesi istenen geminin ikizi. Aynı yöntemle, aynı plana dayalı olarak ve aynı büyüklükte yapılmış bir gemi. Zaten 1957 yılında Fransa’daki tersanede yapılan Clemenceau kızaktan indirildikten sonra FS Foch’un yani Nae Sao Paulo’nun inşasına başlanmış ve yapımı 1959 yılında tamamlanarak suya indirilmiş. 

Clemenceau’nun serüveni 

Clemenceau, ekonomik ömrünü tamamlayınca 2003 yılında İzmir Aliağa’da sökülmesine karar verildi. Ancak o zamanki Dışişleri Bakanlığı geminin taşıdığı tehlikeli atıklar nedeniyle Türkiye karasularına girişinin engelleneceğine dair bir açıklama yapınca gemi İzmir’e gelemedi. Söküm işini alan ikinci firma bir Alman firmasıydı ve bu firma geminin sökümünü Yunanistan’da yapacaktı. Ancak Yunanistan da gemideki yüksek asbest ve tehlikeli atıklar nedeniyle geminin kendi kara sularında sökümüne karşı çıktı. Geminin sahibi Fransa, söküm için bu kez Hindistan’dan bir firmayla anlaştı ve 2005 yılında geminin Hindistan’a gönderilmesine karar verildi. 

Hindistan Yüksek Mahkemesinin kararı 

Hindistan’da sökümü yapacak firma ile resmi yetkililer, tıpkı şimdi bizde olduğu gibi, gemideki asbest miktarının söylenenin çok altında olduğunu ifade ederek geminin sökülmesinde tehlike olmadığını ileri sürdü. Açılan davaya bakan Hindistan Yüksek Mahkemesi, 2006 yılında verdiği kararla, tehlikeli atıkların sınırlar arasında dolaşımını düzenleyen Basel Konvansiyonu’na dayanarak geminin gelişini yasakladı ve gemi Hindistan karasularına giremedi. 

Söküm sonucu 760 ton asbest çıktı 

Hindistan’a gitmek için yola çıkan gemi, Hindistan’da hukuk ve yargı işlediği için, Hindistan kara sularına giremeden Fransa’ya döndü. Bir süre sonra İngiltere’ye giden geminin sökümü, 2010 yılında, buradaki sıkı denetim ve özel koşullar altında tamamlandığında, asbest miktarının az olduğunu söyleyenlerin yalan söylediği olduğu ortaya çıktı. Çünkü söküm sonucunda gemide 760 ton asbest olduğu tespit edildi. Görüldüğü gibi, İzmir’e gelmesine izin verilen geminin ikizinde 760 ton asbest olduğu, bilfiil çıkarılan asbestin ölçümü sonucunda belirlenmiş durumda. Üstelik tüm denetimlere rağmen ortaya çıkan zararlar nedeniyle, İngiltere ve AB ülkeleri artık bu tür gemilerin sökümüne kendi kıyılarında izin vermiyor. 

İfşa edilen yalanlar 

Clemenceau’nun sökümü sırasında yaşanan olaylar; para için söylenen yalanın, toplumu kandırmanın seviyesini göstermesi bakımından önemli. Fransa hükümeti, geminin kendi karasuları dışında sökümünün yapılabilmesi için gemide 160 ila 200 ton arasında asbest olduğunu söylemişti. Fransa, Avrupa Komisyonu’na verilen bir soru önergesine verdiği cevapta; gemideki asbest sökümünün %90’ının Fransa’da tamamlandığını, geriye 105 ton asbest kaldığını da söylemişti. Fransa hükümetinin sözlerinin yalan olduğunu, ön sökümü yapan şirketin yetkilisi ifşa etti ve gemide 500 tonunun üzerinde asbest olduğunu, bu rakamın bin tona kadar çıkabileceğini anlattı. 

Aliağa’da yapılan sökümlerin öğrettiği 

Sökülmesi istenen gemi Fransa’nın elindeyken nükleer denemelerde kullanıldığı için radyoaktif kirlilik de söz konusu. Dahası, biz sadece asbesti konuşsak da gemide başka tehlikeli atıklar da var. Geminin hangi koşullarda söküleceğini, etkin bir denetim yapılmayacağını önceki söküm işlerinden biliyoruz. Nitekim Avrupa Birliği ülkeleri, aldığı bütün önlemlere rağmen kirliliği yeterince önleyemediğinden ağır tonajlı gemilerin kendi kıyılarında sökülmesini yasaklarken bu söküm işlerinin çoğu İzmir, Aliağa’da yapılıyor. 

Aliağa’da bugüne kadar ondan fazla uçak gemisi, savaş gemileri, cruise yolcu gemileri, rafineri gemileri hatta petrol arama platformları söküldü. Oldukça dar bir bölgede, çok sayıda gemi, gerekli önlemler alınmadan sökülmekte. Tehlikeli atık bulunan gemilerin özel havuzlara alınarak sökülmesi gerektiği halde bu yapılmıyor. Gemiler kıyıya, baştankara şeklinde yanaşmış halde sökülüyor ve tehlikeli atıkların önemli bir kısmı denize ve toprağa karışıyor. O nedenle konuya sadece Sao Paulo’nun gelip gelmemesi yönünden bakmayıp halen yapılmakta olan gemi söküm işlerinin çevreye ve halk sağlığına zarar vermeyecek hale getirilmesi gerektiğinin üzerinde durmalıyız. Bugüne kadar yapılan sökümlerin çevreye ve halk sağlığına verdiği zararları irdelemek ve bu tür sonuçların olmaması için gereken önlemlerin alınmasını talep etmek zorundayız.  

İzmir’in yakasından düşün 

Tüm bu yaşananlardan sonra dememiz odur ki, lafı eğip bükmeyin. İzmir’e gelmesine izin verdiğiniz gemide, söylediğinizin kat kat üstünde asbest var. İzmir’in doğasını, İzmir halkının sağlığını, birileri para kazansın diye satmaktan vazgeçin. Geminizi de yalanlarınızı da alıp başınıza çalın ve İzmir’in yakasından düşün. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Aydın Arşivi