Özgür Özel'den Erdoğan'a son 'ihtar': 'Seni indireceğiz, Ekrem Başkan'ı getireceğiz'
Silivri'de tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na özgürlük ve erken seçim talebiyle her hafta Türkiye’nin başka bir ilinde düzenlenen "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinglerinin bu haftaki adresi Antalya oldu.
Miting alanına Türk bayrağı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün posterleri ve CHP bayrakları asıldı. Milletvekilleri, kent merkezine “Free İmamoğlu” yazılı pankart astı.
CHP'nin Antalya'da düzenlediği mitinge, Silivri'de tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu da mesaj gönderdi.
Özgür Özel yurttaşlara seslendi
CHP Genel Başkanı Özgür Özel kürsüye gelerek yurttaşlara seslendi.
Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Ekrem Başkan Kepez Meydanı'nı görüyor, peki Erdoğan, sen görüyor musun? Sen dalga dalga operasyonlarla milleti korkutacağını mı sandın? Sen tehdit ettikçe bu meydanlar doldu, doluyor. Sen üzerimize yürüdükçe omuzlarımıza yeni omuzlar ekleniyor.
Yaşadıklarımızın adını doğru koymak lazım. Dünyada iki tane darbe var. Birini askerler birini siviller yapar. 27 Mayıs neyse 19 Mart darbesi de aynı diğerleri gibi bir darbedir ama bu sefer askerler değil arkasında rakibinden korkan birisi var.
"Darbenin karargahı Beştepe"
Erdoğan rakibi ile sandıkta yarışmaktan korkmuş, bu kez darbe postalla değil cübbeyle gelmiştir. Çoklu makam bozukluğu yaşayan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı, parti başkanlığı gibi şapkalarına bir de cunta başkanlığını eklemiş, bu darbenin karargahı Beştepe, silahı yargı, mühimmatını da iftira yapmıştır. Biz onun iftiralarına, kontrol ettiği yargıya, saraydan yönettiği darbeye karşı önce Saraçhane'den sonra 81 ilden ayrı ayrı büyük bir cesaretle sesimizi yükselttik. Ve diyoruz ki söz milletindir.
Kendisine sesleniyoruz: 'Ey Erdoğan, ben milletim. Milli iradeyim. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Adayımı bırak, sandığımı getir! Adayımı sandıkta yarıştıracağım, cesaretin varsa karşımıza çıkacaksın. Ama şunu bil ki zulmünün sonuna, devrinin sonuna geliyorsun. Millet kararını verdi, Ekrem İmamoğlu geliyor, bir devir bitiyor yeni bir devir başlıyor."
19 Mart da darbedir. Bu darbenin arkasında selefi bir akım, halefine darbe yapmış. Çoklu makam bozukluğu yaşayan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı, parti başkanlığı gibi şapkalarına bir de cunta başkanlığını eklemiş. Bu darbenin makamı Beştepe, silahı yargı, mühimmatını da iftira yapmıştır. Diyoruz ki Erdoğan, söz milletindir.
Artık arkasında milletin desteği olmayan bir Erdoğan var. Olsaydı üç savcının üç gizli tanığın, üç hakimin arkasına sığınmazdı. Herkes bilsin ki bunlar bir avuçtur. Onlar bir avuç insan ise biz milyonlarız. Kendisiyle ilgili her konuda sözün ve kararın sahibi millettir. Eğer bir iktidar milleti karınca gibi ezmeye çalışırsa, her sokak, her meydan her fabrika birer meclistir. Biz birileri gibi salon siyasetçisi değiliz. Biz birileri gibi kendimizi atanmışlara alkışlatıp, meydanlardan kaçmayız. CHP sokaktadır. Milleti ile birlikte iktidar yürümektedir.
Antalya Üniversitesi burada. Gençlere hoş geldin diyelim. Ekrem Başkan hiç olmadığı kadar teftiş gördü. Sayıştay denetimlerinin hepsinden geçti. Hiçbir şey bulamadılar. Ne zaman Cumhurbaşkanlığına adaylığını koydu o zaman cuntayı kurdular. Önce diplomasını iptal ettiler. Bunu yurt dışından gelenler duyduğunda inanamıyorlar.
Ben Ekrem Başkandan değil 24 arkadaşından birinden bahsedeceğim. kişi o dönem İstanbul Üniversitesi'nden diplomasını almış, Sorbonne'dan doktora yapmış, Galatasaray Üniversitesi'nde işletme bölümünün başkanı olmuş, dünya kadar öğrenci okutmuş ama bir anda diploma iptali ile lise mezunu olmuş. Nasıl olmuş, o dekanın kusuru çok çalışmanın yanında Ekrem Başkan'ın sınıf arkadaşı olmakmış. Sadece Ekrem İmamoğlu'ndan korktuğu için bir dekanı lise mezununa çeviren bir yönetimle karşı karşıyayız. Erdoğan, Ergenekon ve Balyoz'da ben bu davaların avukatıyım diyordu. Ben Zekeriya Öz'e kefilim diyordu. Ben de bu milletin şerefli askerlerine, aydınlarına kefil oldum. Ben İlker Başbuğ'a, Mustafa Balbay'a, Mehmet Haberal'a kefil oldum.
"Ekrem İmamoğlu'na kefil oluyorum"
Zekeriya Öz, fare gibi kaçtı. Benim kefil olduklarım sizin aranızda alnı açık, başı dik geziyorlar. Şimdi o yine birine kefil oluyor, ben birine. Ekrem İmamoğlu'na kefil oluyorum.
Milletimden ve rabbimden af diliyorum, yine af mı dileyecek? Buradan Erdoğan'a son ihtarımı bulunuyorum, kumpaslar uğurunda, savcılara talimat verip arkasına geçme. Çünkü yaptığını ardına bırakmayacak, Ekrem Başkan'ı orada bırakmayacak seni indireceğiz, onu o makama mutlaka getireceğiz. O savcı Anayasa'ya aykırı olarak İstanbul'a atanalı tam 214 gün geçti. 214 gündür saldırıyorlar ama hiçbir şey bulamıyorlar. Arkadaşlarımızın onuruyla oynuyorlar, savaş hukukunda olmayan şeyler yapıyorlar. Kul hakkı yiyorlar. AKP'nin vicdanlı insanlarına sesleniyorum. Erdoğan bir çok soruşturma geçirdi. ama bir günden bir güne kapısına polis yollanmadı. TRT ekranlarında üzerine iftiralar saçılmadı. Pankartları yasaklanmadı. Cezaevinde şiir albümü çıkardı, ziyaretçi kısıtlaması olmadı. Dünün mağduru olan Erdoğan, bugünün zalimidir. Bunu unutturmayız.
"Kurulan kumpas, 'FETÖ' dönemleri kadar kirlidir"
Bilinsin ki kurulan kumpas, 'FETÖ' dönemleri kadar kirlidir. 74 günün sonunda yine köşeye sıkıştılar. İftira at kurtul kumpasına geçtiler. Daha önce kadın tutukluları tehdit ettiler deşifre ettik. Yine bir tutukluyu tehdit ettiler, Ekrem Başkan'ı suçlamazsan içeride çürürsün dediler. O Başsavcıya, Akın Gürlek'e soruyorum, sen savcı mısın mafya mısın? Sen bu yollara nasıl başvurursun? Avcılar Belediye Başkanımız, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanımızı, Adana Seyhan Belediye Başkanımızı, Adana Ceyhan Belediye Başkanımızı, PM üyemiz Baki Aydöner'i ve Aykut Erdoğdu'yu yalan ve iftiralarla gözaltına aldılar. Ey darbeciler, 5 değil, 55 dalga yapsanız da bu milleti teslim alamayacaksınız.
Gencecik kardeşlerimize bunları yapanlar bilsinler ki bizim birbirimizle bağımız çıkar bağı değil bir kavgaya birlikte inanmanın bağıdır. Bir inancın yüceliğinde buldum seni... Bitmiyor o kavga sürüyor ve sürecek, yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek...
Bu şiir, Aykut'a, Kadir'e, Oya'ya, bu şiir Ekrem Başkan'a gitti. Erdoğan'a son çağrı, bu millet iş ve aş istiyor. Türkiye'nin bu kabustan uyanması gerekiyor. Güvendiğin üç hukukçuyu görevlendirmeni bekliyoruz. TRT'de canlı yayınlayın. Hala bu davanın savcısıyım diyeceksen ben de bu davanın avukatıyım, hadi bakalım. Ekrem Başkan o savcıya o salonu nasıl dar ediyor görsün bu millet.
"Bu darbeciler bir daha insan içine karışamayacaklar"
Bu milletin onurlu savcılarına sesleniyorum, bu millet sizin doğru kararlarınızın arkasında duracaktır. Bu darbeciler bir daha insan içine karışamayacaklar. Çıkmış hala ahtapot diyor. Dünyadan tepki gelince de bozuluyor. Dostum Pedro Sanchez İstanbul'daydı. 81 ülkeden 89 partinin temsilcileri hep birlikte Free İmamoğlu pankartını kaldırdık. Erdoğan rahatsız olmuş, Sanchez'i kastederek 'Ben ona anlatmıştım, şimdi kalkmış bir şey kaldırıyor' diyor. Türkiye'de yargı bağımsız ise kimsenin bilmediği dosyayı sen nasıl İspanya Devlet Başkanına anlatıyorsun? İmamoğlu'na özgürlük demek cesaret işidir. Senin söylediğin yalanlara inanıp da buradan kanıt aramak ise cesaret bir yana acizliktir. Aciz bir yargı aciz bir dosyayı sırf kendi çıkarların için yaratmaya çalışıyorsun.
İmamoğlu'ndan Antalya halkına mesaj
İmamoğlu, mesajında şu ifadelere yer verdi:
“Zaman zaman toplumlar, bir eşikten geçer. İşte biz de o eşiğin tam ortasındayız. Ya yönümüzü adalete, liyakate, ortak akla çevirip yepyeni bir sayfa açacağız ya da mevcut düzenin bizi içine çektiği belirsizlik ve güvensizlik sarmalına mahkûm kalacağız. Bugün ülkemizde en çok yıpranan değerlerin başında adalet duygusu geliyor. Haksızlığa uğrayanlar her geçen gün artıyor, hakkını arayanlar ise suçlu gibi gösteriliyor. Oysa bir toplumun ayakta kalabilmesi için önce hukuka, sonra da birbirine güvenmesi gerekir. Bu güven kaybolduğunda ne ekonomi işler ne siyaset ahlaki kalır ne de insanlar birbirine tutunabilir. Biz bu güveni yeniden inşa etmeden, hiçbir kalıcı çözüm üretemeyiz. Çünkü adalet, sadece mahkeme salonlarında değil, tarlada, okulda, iş yerinde, sokakta; hayatın her anında gereklidir.”
"Bizi de bu milleti de yıldıramazlar"
“İşte biz bu mücadeleye, bu ülkenin insanlarına hak ettikleri huzuru, adaleti ve refahı kazandırmak için çıktık. Ancak yürüyüşümüzü kumpaslarla, yargı darbeleriyle durdurmak için yapmadıklarını bırakmıyorlar. Ancak bilsinler ki, bizi de bu milleti de yıldıramazlar. Kumpaslarına da zulümlerine de boyun eğmeyiz. Ön seçim kampanyası için sizlerle buluştuğumda da söylemiştim. Bu mücadelede Antalya’nın yeri ayrı. Çünkü Antalya, sadece bir şehir değil; tarımın, turizmin, teknolojinin kesiştiği bir potansiyel alanı. Aynı zamanda, çevresindeki göller bölgesiyle, Konya ve Karaman’la birlikte bir kalkınma kuşağı oluşturabilecek güce sahip stratejik bir merkez. Ancak bu büyük potansiyele rağmen, doğru planlamalar yapılmadığı, kaynaklar verimli kullanılmadığı ve ortak akıl işletilmediği için Antalya’nın zenginliği, Antalyalıya refah getirmiyor. Bir tarafta milyonlarca turiste ev sahipliği yapan tesisler var, öte yanda kira ödeyemeyen, geçinemeyen aileler. Bir yanda üretmek isteyen ama destek bulamayan çiftçiler, diğer yanda atıl bırakılmış yatırım alanları. Bu çelişki, tesadüf değil; yanlış tercihlerin, günübirlik politikaların sonucu.”
“Biz Antalya’ya da çevresindeki tüm illere de bütüncül bir kalkınma vizyonuyla bakıyoruz. Bölgesel eşitsizlikleri giderecek, üretimi destekleyecek, teknolojiyi yaygınlaştıracak ve turizmi tüm kesimlerin kazandığı bir yapıya kavuşturacak bir yol haritamız var. Kaynakların sadece bir kesimin değil, tüm toplumun refahına hizmet ettiği; gençlerin göç etmek zorunda kalmadığı, kadınların üretimin her alanında var olduğu bir Antalya hayal etmiyoruz, inşa edeceğiz. Bu büyük dönüşüm için ihtiyacımız olan şey; yeni bir yönetim anlayışı ve güçlü bir toplumsal dayanışma ruhudur. Demokrasi, sadece seçimlerde değil, her gün yeniden kurulması gereken bir ortak yaşam kültürüdür.”
"Bu topraklar daha iyisini hakediyor"
“19 Mart’tan bu yana siz, meydanlarda demokrasi tarihinin anlamlı duruşlarından birini gösteriyorsunuz. Bu demokrasi nöbetlerinde, adalet buluşmalarında, bir yandan millet olmanın gereği olarak dayanışıyoruz ama aynı zamanda yeni bir yönetim anlayışının ve halkla omuz omuza yürüyen bir siyaseti hep birlikte üretiyoruz. Demokrasi nöbetleriyle büyüyen bu yürüyüşte, hiçbir vatandaş yalnız değil. Çünkü biliyoruz; bu ülke, bu halk, bu topraklar daha iyisini hak ediyor. O günlere hep birlikte kavuşacağız. Kimseyi geride bırakmayacağız. İnatla, cesaretle, umutla mücadele etmeye devam edeceğiz, her şey çok güzel olana kadar. O zamana dek mücadeleye devam. Önümüz bayram, bu vesileyle hepimizin, tüm İslam aleminin Kurban Bayramı’nı kutluyorum. Ekrem İmamoğlu.”
Kaynak:Haber Merkezi