Avrupa Komisyonu'ndan 2025 Türkiye Raporu: Yerel demokrasi zayıfladı
Haber: Melis YILDIRIM
(ANKARA) -Avrupa Komisyonu, 2025 Türkiye Raporu'nda Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye için demokratik standartlar, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve temel haklara saygının sürekli olarak kötüleştiğine dair ciddi endişelerin giderilmediğini vurguladı. Raporda, "Seçilmiş muhalefet belediye başkanlarının yargılanması ve görevden alınmaları, bazılarına kayyum atanmasıyla birlikte yerel demokrasiyi daha da zayıflatmıştır" ifadeleri yer alırken, yargı alanında ise "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararlarının bir kısmı hâlâ uygulanmamış ve bazı mahkemeler, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını yerine getirmeyi reddetmektedir. Bu durum, sistemin bütünlüğünü ve işleyişini zedelemektedir" şeklindeki tespit ortaya kondu.
Bugün yayınlanan Avrupa Komisyonu'nun Batı Balkan ülkeleri ve Türkiye'yi kapsayan 2025 Genişleme Paketi ve ülke raporları arasında, Türkiye'ye dair 2025 Raporu da bulunuyor. Bu raporda, daha önceki raporlarda ele alınan demokrasi, temel haklar ve özgürlükler ile yargı alanındaki gerilemelere dair yine tespitler yapıldı. Söz konusu gerilemelere ek olarak, bazı öneriler de raporda yer aldı.
114 sayfadan oluşan raporun giriş kısmında, katılım müzakerelerinin 2018'den itibaren askıya alındığına dikkat çekilirken, "AB'nin demokratik standartların, hukukun üstünlüğünün, yargının bağımsızlığının ve temel haklara saygının sürekli olarak kötüye gitmesine ilişkin ciddi endişeleri giderilmemiştir. 2025 yılının başından bu yana seçilmiş yetkililer, muhalif siyasetçiler, siyasi aktivistler, sivil toplum ve iş dünyası temsilcileri, gazeteciler ve diğer kişilere yönelik tutuklamalar ve suçlamalar, Türkiye'nin demokratik geleneğine bağlılığı konusunda giderek artan soruların ortaya çıkmasına ve yargının bağımsızlığı konusundaki endişelerin derinleşmesine neden oldu" ifadeleri kullanıldı.
"Türkiye giderek daha aktif ve çok katmanlı bir dış politika izliyor"
Türkiye'nin 2,7 milyon Suriyeli'ye geçici koruma sağladığı, AB'nin bir mülteci paketinde 12,5 milyar Euro'yu seferber ettiği bilgisi de kaydedildi; "Ekonomik açıdan bakıldığında, Türkiye 2024 yılında AB'nin beşinci büyük ticaret ortağı olmaya devam etmiş ve ticaret hacmi 210 milyar Euro'nun üzerine çıkarak rekor bir düzeye ulaşmıştır. Türkiye giderek daha aktif ve çok katmanlı bir dış politika izliyor. Artan jeopolitik zorluklar, özellikle Suriye, Ukrayna, Gazze ve Güney Kafkasya'daki gelişmelerle bağlantılı olarak, Türkiye'nin bölgesel düzeydeki stratejik rolünü vurgulamakta" ifadesine yer verildi.
2023 yılı itibarıyla Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin iyileşmeye başladığı belirtilirken, Türkiye'nin "Doğu Akdeniz'de herhangi bir izinsiz sondaj faaliyeti yürütmediği ve Yunan adaları üzerinde uçuşlar yapmadığı" hakkındaki bilgilere değinildi. Raporda ayrıca, Türkiye'nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni tanımadığını ve BM Güvenlik Konseyi kararlarıyla çelişen bir biçimde iki devletli çözümü savunduğu da not edildi.
"Kamu yönetimi son derece siyasallaşmış durumda"
Ana bulgular kısmında, muhalefet üzerindeki aşırı yargı baskısının siyasi rekabeti engelleyip temel demokratik ilkeleri zayıflattığına, Türkiye'nin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nın Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi (ODIHR) ile Avrupa Konseyi'nin seçim sürecine dair tavsiyelerini uygulamaktan kaçındığına değinildi. Cumhurbaşkanlığı sistemi altında, seçimler dışında hükümetin hesap verilebilir bir yapıdan yoksun olduğu belirtildi. Düzenleyici kurumların çoğu, doğrudan Cumhurbaşkanlığı'na bağlı durumdayken, kamu yönetimi ciddi şekilde siyasallaşmış bir halde. Seçilmiş muhalefet belediye başkanlarının yargılanması ve görevden alınması, onların yerine kayyum atanmasıyla yerel demokrasinin daha da zayıfladığı vurgulandı. AİHM'in bazı kararlarının uygulanmadığı ve bazı mahkemelerin Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını yerine getirmeyi reddettiği gözlemlendi. Bu durum, yargı bağımsızlığını zedeleyip yargı kararlarının kalitesini olumsuz yönde etkilemekte. Yargı organları, muhalefet temsilcilerine yönelik seçici bir tavır sergilerken, iktidardaki koalisyona bağlı yetkililere karşı aynı işlemlerden kaçındı. Bu da yargı süreçlerinin tarafsızlığına ilişkin endişeleri artırmış ve hukuk sistemine olan kamu güvenini tarihin en düşük seviyelerine düşürmüştür. AİHM'in bazı kararları hâlâ hayata geçirilmezken, bazı mahkemeler, Anayasa Mahkemesi'nden gelen kararları uygulamayı reddetmektedir ki bu durum, sistemin bütünlüğünü ve işleyişini tehdit etmektedir. Yolsuzlukla mücadele konusunda bir çerçeve oluşturulmadığı bildirildi; ülke, Avrupa Konseyi'nin Yolsuzluğa İlişkin Medeni ve Ceza Hukuku Sözleşmeleri, Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu'nun (GRECO) tavsiyeleri ve BM Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi doğrultusunda yolsuzluğun önlenmesi ve kontrolü amacıyla bir yapı tesis etmemiştir. İlk kez, görevde olan bir siyasi parti başkanı, kamuya açık konuşmasından dolayı yargı sürecine tabi tutuldu.
Rapor döneminde gazeteciler, yazarlar, avukatlar, akademisyenler, insan hakları savunucuları ve diğer muhalif fikir sahiplerine yönelik terörizme destek iddialarıyla başlatılan soruşturmalar, davalar ve mahkûmiyetler artış gösterdi. Uzun bir aradan sonra, görevdeki bir siyasi parti başkanının, kamuoyuna yaptığı bir açıklama sebebiyle yargılandığı belirtildi. Ayrıca muhalefet partilerine yönelik yargılamaların sürdüğü ve bir muhalefet partisine karşı yeni bir soruşturmanın başlatıldığı da raporda ifade edildi.
"
İfade özgürlüğü alanında rapor döneminde gerileme kaydedildiği belirtilen raporda, milli güvenlik ve terörle mücadeleye ilişkin mevzuatın uygulanmasının AİHS'i ihlal ettiği ve AİHM içtihatlarından farklılık göstererek ifade özgürlüğünü engellediği not edildi. Medya ve basın alanındaki düzenleyici kurumun bağımsız ve muhalif medya kuruluşlarını hedef alarak ayrımcı uygulamaları hayata geçirdiği kaydedilerek, "
2022'de yürürlüğe giren Dezenformasyon Yasası gibi yeni siber güvenlik yasalarının belirsiz hükümleri, bağımsız denetim eksiklikleri yüzünden temel hak ve özgürlüklerin daha fazla kısıtlanmasına neden olabileceğine dair kaygılar yükseldi. Türkiye, dış politikasında AB ile uyum sağlama konusunda zayıf bir siyasi irade sergiliyor. Ancak, dış politika ve bölgesel konularda AB ile daha somut bir diyaloğa açık olduğu gözlemleniyor. (AB'nin ortak dış ve güvenlik politikasıyla) uyumu iyileştirmeye yönelik hiçbir çaba gösterilmemesi, Türkiye'nin AB üyeliği yönündeki stratejik hedeflerine aykırıdır. Türkiye, Rusya'ya karşı AB'nin uyguladığı yaptırımlarla uyumlu bir seyir izlememekte; ancak, Rusya'ya yönelik yaptırımların Türkiye üzerinden aşılmasını engellemek için adımlar atmıştır. Türkiye, Suriye'deki etkisini büyük ölçüde artırmış durumda. Aralık 2024'te Esad rejiminin düşmesine destek vermek amacıyla, Türkiye çeşitli paydaşlarla sıkı bir şekilde iletişim kurmuş ve AB ile ABD yaptırımlarının kaldırılmasını güçlü bir şekilde savunmuştur.
Özellikle, hukukun üstünlüğü ve yerel yönetim gibi kritik alanlarda yine bir demokratik gerileme süreci yeniden başlamıştır. Cumhurbaşkanlığı sisteminin yapısal eksiklikleri ve yürütme ile yargı organları arasındaki yetersiz güç ayrımı hâlâ çözüme kavuşmamışken, temel demokratik süreçlere bağlılık sorgulanma aşamasına gelmiştir.
CHP artan sayıda dava ve soruşturmayla karşı karşıya. Muhalefet partilerinin yasama tartışmalarındaki etkisi kısıtlı kalmış; yürütmenin parlamenter denetimi hâlâ oldukça zayıf. Milletvekilleri yalnızca Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Bakanlara yazılı soru yöneltebilmekte, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ise parlamenter denetim kapsamından muaf kalmaktadır. Venedik Komisyonu, yasama üzerindeki siyasi kontrolün artırılması gerekliliğine acil olarak dikkat çekmiştir.
CHP'li belediye başkanları ve üyeleri, artan sayıda soruşturma ve dava ile karşı karşıya kalırken, bu durum muhalefet üzerinde bir sindirme atmosferinin oluşmasına katkıda bulunmuş. AİHM'in derhal serbest bırakılması yönündeki bağlayıcı kararına rağmen, HDP'li bazı eski milletvekilleri, iki eski eş başkan da dâhil hâlâ tutuklu. Gezi davasında tutuklu olan ve milletvekili olarak seçilmiş bir hükümlünün serbest bırakılmasını sağlayan Anayasa Mahkemesi kararı ise henüz uygulanmamış. HDP'ye karşı, terörle ilgili suçlamalara dayanan ve 451 parti üyesinin siyasi yasaklanmasını talep eden kapatma davası, Anayasa Mahkemesi'nde devam etmekte. DEM Partisi de artan baskılarla karşılaşmaya devam ediyor.
"
"
Hükümet, terörle mücadele etme hakkına ve sorumluluğuna sahiptir. Ancak bu süreç içerisinde hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı göstermesi gerekmektedir. Güvenlik güçleri tarafından insan hakları ihlallerinin devam ettiğine dair raporlar mevcut. Kürtlere yönelik nefret suçları artmaya devam ediyor. Diyarbakır'ın Sur ilçesi ile bölgedeki mülkiyet hakları üzerindeki idari başvurular ve yargı süreçleri devam etmektedir. Terör tanımının fazla genişletilmesi, Kürt meselesiyle ilgili çalışan gazeteciler, muhalefet temsilcileri, baro mensupları ve insan hakları savunucuları üzerinde sürekli bir adli ve idari baskı oluşturuyor.
"
Rapor döneminde AİHM'in Türkiye aleyhine 69 karar aldığı belirtilen raporda, "
Mahkemeler, esas olarak adil yargılanma hakkı, özel ve aile yaşamına saygı, güvenlik ve ifade özgürlüğü bağlamında AİHS'in ihlallerine dair kararlar vermektedir. Hâlihazırda, Bakanlar Komitesi'nin denetimi altındaki 205 dava mevcutken (geçen yıl bu sayı 185'ti).
"
Türkiye'nin din ve inanç özgürlüğü konusunda yeterli yasal garantiyi sağladığı kaydedilerek, "
Gayrimüslim ve Alevi toplulukları için tüzel kişilik eksikliği hâlâ çözülmemiş bir mesele olarak kalmaktadır. Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü alanında iyileştirmelere ihtiyaç duyulmakta, Venedik Komisyonu'nun Rum Ortodoks Ekümenik Patrik'in "Ekümenik" unvanını kullanmasına izin verilmesi yönündeki tavsiyeleri tutarlı bir şekilde uygulanmamıştır. Gayrimüslim ve Alevi topluluklarının tüzel kişilik eksikliği önemli bir sorun olarak sürmekte olup, özellikle ibadet yerlerinin hukuki statüsünün belirlenmemiş olması bu konunun önemli bir boyutunu oluşturmaktadır.
"
Raporda, Türkiye'nin ulusal vize politikasının "
Türkiye, AB'nin vize politikasıyla daha fazla uyum sağlamalıdır. Özellikle, vatandaşlarının AB'ye girişte vizeye ihtiyaç duyduğu ülkeler listesinin AB'nin vize politikasıyla uyum içinde olmadığı görülüyor. Türkiye, vize serbestisi yol haritası çerçevesinde yerine getirilmesi gereken altı kriterle ilgili ilerleme kaydedememiştir. Türk vatandaşları hâlâ vizeye tabi durumda. Bununla birlikte, Avrupa Komisyonu, 15 Temmuz 2025 tarihlerinde Türk vatandaşlarının Schengen vizelerine başvurusunu kolaylaştırmak için kademeli bir kuralı kabul etti.
Kaynak:ANKA