İBB Başkanvekili Nuri Aslan: İmamoğlu'nun diploması da kendisine iade edilecektir

İBB Başkanvekili Nuri Aslan: İmamoğlu'nun diploması da kendisine iade edilecektir
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanvekili Nuri Aslan ve İBB Genel Sekreter Vekili Prof.Dr.Volkan Demir, İBB' de 19 Mart'tan bu güne kadar yürütülen çalışmalar kapsamında basın açıklaması yaptı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanvekili Nuri Aslan ve İBB Genel Sekreter Vekili Vekili Prof.Dr.Volkan Demir, İBB" de 19 Mart'tan bu güne kadar yürütülen çalışmalar kapsamında basın açıklaması yaptı. Aslan ve Demir açıklama sonrası gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gazetecilerin, Aslan ve Demir'e soruları ve yanıtlar şöyle oldu:

- "İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin iştirakleri olarak 19 Mart'ta yapılan büyük darbeye karşı Sayın İmamoğlu, birçok belediye başkanı, arkadaşları, arkadaşlarınız içeride olmasına rağmen tüm gücümüzle çalışıyoruz" diyorsunuz. Çok sayıda belediye personeli ve başkanlar tutuklandı. Bir bürokrat bir belgeye imza koyarken bir yetkiyi uygularken çekiniyor diye düşünüyordum ben. Buralarda bir sıkıntı yaşamıyor musunuz? Yani belediye personeli gönül rahatlığıyla bu işi yapıyor mu? İhaleler meselesi çok sayıda şirket, işte bu süreçlerde şirket sahibi, yönetim kurulu başkanı tutuklandı, gözaltına alındı bırakıldı. İhale düzenlerken sıkıntılar oluyor mu, olmuyor mu? Buralar eski gibi işlemeye devam ediyor mu? Ekrem İmamoğlu'nun diploması meselesi. Buradaki son toplantıda sizin bulunduğunuz yerde Sayın İmamoğlu oturuyordu ve ona bu soruyu sormuştuk. O da bu sorunun yanıtı olarak şunu söylemişti. Ben diplomamı iptal edeceğini düşünmüyorum demişti. Şimdi bugün idare mahkemesine karşı bir beklentiler var. Yani diplomanın geri alınmasıyla ya da bu yürütmenin durdurulmasıyla ilgili. Bu sürecin neresindeyiz? Bu sürece dair neler söylersiniz? Ocak - Şubat aylarında burada İstanbul Büyükşehir Belediyesinde mülkiye baş müfettişleri sürekli dosya oluşturuyor denmişti. Yani şu anda hala belediye üzerinde birtakım soruşturmalar yapılıyor mu?

"Biz denetleniyoruz, denetlendiğimizde biliyoruz, denetimde güzeldir. Hesap verebilirlik çok güzel bir şeydir"

Genel Sekreter Volkan Demir bu sorunun bir kısmına şu cevabı verdi:

“Bir kere İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde son altı yıldır liyakate dayalı bir yönetim anlayışı benimsendiğini bahsetmiştim biraz önce. İşte bunun meyveleri olarak da şu an maalesef tutuklu olan veya aramızda olmayan işte kısıtlamalar nedeniyle aramızda olmayan arkadaşların yerine hemen vekaleten görevlendirmeleri yaptık ve o arkadaşlarla yola devam ediyoruz. Bu anlamda da hiçbir hizmetimizde, hizmetlerimizde aksama olmuyor. İmza atmakta çekiniyorlar mı? Bütün arkadaşlarımız önceki arkadaşlarımızın da birlikte çalıştığı diğer arkadaşlarımızın da ve bizlerin de yaptığımız işlerden emin olduğumuz için, ne yaptığımızı bildiğimiz için ve denetlendiğimiz için Sayıştay'ı var, mülkiye müfettişleri tarafından denetleniyoruz. Bu nedenlerden dolayı da imza atmada şu ana kadar "ben buna imza atmam bundan çekilirim" diyen hiçbir arkadaşıma rastlamadım, açıkça ifade etmek isterim. İhaleler konusunda burası hem yürüyen işler var kent lokantası yürüyen iştir, kreşler yürüyen iştir, temizlik yürüyen iştir. 30 tane şirketimiz var orada da ihaleler devam ediyor. İdare tarafında da ihalelerimiz devam ediyor. Tabii bu ihaleleri yaparken ekonomik nedenleri biliyorsunuz, işte Cumhurbaşkanlığı genelgesi var, tasarruf tedbirlerine uyarak yapmak zorundasınız. Ama bu ihaleler şeffaf şekilde devam ediyor ve denetleniyoruz zaten. Şu anda 11 şirketimizde yeni Sayıştay denetimi var İBB'de zaten var, İETT'de var, İSKİ de var bunların dışında 11 şirket dışarısında. Biz denetleniyoruz, denetlendiğimizde biliyoruz, denetimde güzeldir. Hesap verebilirlik çok güzel bir şeydir. Geliyoruz, hesabını da veriyoruz. Kamuya karşı hesabını veriyoruz halka karşı hesabını veriyoruz. Şu anda hem liyakat konusunda bir sorunumuz yok, hem ihaleler konusunda, herhangi bir sorunumuz yok”

"Ekrem İmamoğlu'nun diploması da kendisine iade edilecektir diye düşünüyorum”

İmamoğlu’nun diploma sorusuna ise İBB Başkan Vekili Nuri Aslan şu cevabı verdi:

“Biraz önce konuşmamızda ifade ettim. Biz devletine, milletine bağlı Cumhuriyetin çocuklarıyız. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hükümetinin görevlendirdiği ya da devletin Sayıştay aracılığıyla görevlendirdiği denetçiler beş yıl boyunca 2019’dan itibaren gelip büyükşehir belediyesini denetlemişler. Onlar herhangi bir suç duyurusunda bulunmamışlar. Ama sonra çeşitli işlemler olmuş. Bundan sonrasını hani ben Büyükşehir Belediye Başkanvekili olarak şunu söylemek isterim. Ben devletime devletimin yürütücülerine güveniyorum. Hukuk yerini bulacaktır adalet yerini bulacaktır. Bu ülkede öyle veya kişiler gelip geçer. Ama Türkiye Cumhuriyeti yüz yıldır dimdik ayaktadır ikinci yüzyılına girmiştir. Bu devletin bürokratları da hakimleri de savcıları da hukukçuları da adaletin tecelli etmesi için gerekli çalışmaları yapacaklardır. Diplomayla ilgili de keza aynı şekilde ifade etmek isterim. Hukuk yürüyor. Bütün bu olanları hayal edelim. Kamuoyu araştırmaları yapılıyor. Ve bütün buna rağmen biraz önce konuşmamda söyledim. Sizi eğer halk sevmişse, sizi evladı gibi kardeşi gibi, annesi gibi, babası gibi kabullenmişse ve burası demokratik hukuk devletiyse, milletin iradesi tecelli edecekse ve millet kendisini yönetecek kişileri halk oyuyla seçecekse biz milletin iradesine saygılıyız. Dolayısıyla hukukçular da hakimlerde, yargıçlar da devleti yönetenler de bu iradeye saygı göstereceklerdir. Göreceksiniz ki bu tür yanlışlıklardan yol kazalarından geri dönülecektir. Bunlar geçici şeyler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tekrar ifade ediyorum herkesten daha büyüktür. Bizim bağlılığımız, hizmetimiz Türkiye Cumhuriyeti devletinedir. Biz şahısları kişilere bağlı hareket etmeyiz. Dolayısıyla devlet kendi görevini yapıp evlatlarına, çocuklarına sahip çıkacaktır. Sayın Ekrem İmamoğlu'nun diploması da kendisine iade edilecektir diye düşünüyorum”

- Yol kazaları dediğimiz şeyler o kadar arttı ki, o kadar çok can kaybediyoruz ki 12 askerimizi bir mağarada şehit ettik. Ardından başka bir mağarada işçilerimizi ve sivil toplum görevlilerimizi kaybettik. Şimdi de yangınlar, mesela İzmir’de yangınlar hâlâ devam ediyor İstanbul’a da gelebilir. Bunun için ne kadar hazırlıklıyız? Mesela arkasında orman olan siteler var, buralarda ne kadar hazırlıklıyız? Tüm CHP’li belediyeler –belki AKP’li belediyeler de katılmak ister, onu bilmiyoruz– bir araya gelerek devlete şunu topluca soramaz mı: "Neden yeteri kadar yangın uçağımız yok?" Çünkü biz bu konuyu sosyal medyada tartışıyoruz, herkes konuşuyor ama bunu topluca devlete sormak gerekiyor. Diyanet İşleri Başkanın altında altında yedi tane lüks araç var? Veya başka israf dediğimiz uygulamalar sınırsız şekilde sürüyor. Peki neden bizim yangın uçaklarımız yok? İBB öncülük ederek diğer belediyelerle birlikte devlete bunu toplu şekilde soramaz mı? Talepte bulunamaz mı? Yani şahısların, yöneticilerin sayısız aracı, uçağı varken neden devletin yüzlerce yangın uçağı yok? Bu kadar çok yangın oluyorsa, çok sayıda yangın uçağı da olmalı. Kanal İstanbul’u sormak istiyorum. Kanal İstanbul’un yapılmayacağını Sayın İmamoğlu inşallah yakında çıkar ve yeniden bu konudaki görüşlerini açıklar, çalışmalarını anlatır. Ama şimdi görüyoruz ki oturup konuşsak bile Kanal İstanbul projesi hâlâ devam ediyor gibi. Bildiğimiz kadarıyla bazı adımlar sürüyor. Bu proje nasıl önlenebilir? Kanal İstanbul, Türkiye’yi Avrupa’dan koparacak bir proje. Avrupa’yı ve Amerika’yı çok memnun edecek ama Türkiye’yi zora sokacak bir gelişme olacak. Bu konuda İBB nasıl bir çalışma yapacak, bunu da öğrenmek istiyoruz.

"Siz kendinizi İstanbul’un muhafızı olarak görüyorsanız"

İBB Başkan Vekili Nuri Aslan bu soruya şöyle yanıt verdi:

Şimdi tabii biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yiz. Dolayısıyla Ankara hükümetinin aldığı kararlara bizim doğrudan bir şey söyleme durumumuz yok. Ancak İtfaiye Daire Başkanlığımız, çok yetkin arkadaşlar tarafından yönetiliyor ve yılların birikimine sahip, yüz yılı aşan bir teşkilat. Dolayısıyla gece gündüz teyakkuz halindeyiz. Genel Sekreterlerimiz, ben, İSKİ Genel Müdürümüz ve İtfaiye Daire Başkanımızla birlikte, en ufak bir orman yangınında ya da şehirde meydana gelen bir olayda, AFAD’dan gelecek bilgiyi beklemeden hazırlıklarımızı yapıyor; komşu illere ve Türkiye’nin herhangi bir bölgesine yardım etmek için mücadele içinde oluyoruz. Her noktada İstanbul İtfaiyesi büyük bir güçtür ve bu gücü tüm Anadolu için, orman bölgeleri için kullanmaya devam ediyoruz. Ama tabii ki bu bir hükümet politikasıdır. Ben hükümet politikası adına buradan bir şey söylemek istemem. Siz zaten yeterince açık konuştunuz. Sadece bir şey ifade etmek isterim: CHP’li ya da AKP’li belediyeler birlikte hareket etsin ya da birlikte konuşsunlar diye... 2019 yılında Sayın Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğinde, biliyorsunuz seçim iptal olmuştu ve 23 Haziran 2019’da yeniden seçilmişti. O günden sonra İstanbul’daki 39 ilçe belediye başkanıyla tek tek buluştu ve görüştü. Yanında bürokrat arkadaşlarımız vardı. İlçe belediye başkanları da kendi bürokrat arkadaşlarını yanlarına aldılar ve birlikte toplantılar yaptılar. "İstanbul’da ne yapmalıyız, ne yapmamalıyız?" diye ortak akılla, müzakere yöntemiyle karşılıklı fikirlerin bir masada harmanlandığı ve ortaklaştırıldığı toplantılar yapıldı. İstanbul’un yararına olacak konular belirlendi ve buna göre stratejik planlarımız oluşturuldu. Dolayısıyla bugün de Sayın Ekrem İmamoğlu’nun ortaya koyduğu vizyonla, siyasi parti ayırt etmeksizin -AK Parti veya Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları fark etmeksizin- pozitif ilişkiler kurmak niyetindeyiz. Biz İstanbul’a hizmet ediyoruz. Biz, "Ahmet şu partiye oy verdi, Mehmet bu partiye oy verdi" diye bakanlardan değiliz. Az önce söyledim: Siz kendinizi İstanbul’un muhafızı olarak görüyorsanız, o gelenekten ve görgüden geliyorsanız, kim hangi partiden ya da nereli diye bakamazsınız. Böyle bir ayrım yapılmaz.

"Aydınlığı sağlayanlar gelir ve çözerler"

Kanal İstanbul’un hukuki süreçleri hâlâ yürüyor. Ancak bildiğiniz gibi planlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılıyor. Bu konuyla ilgili olarak 39 ilçe belediye başkanı, Genel Sekreterlerimiz ve bürokrat arkadaşlarımızla birlikte bir toplantı gerçekleştirdik. Ama maalesef bazı konularda merkezi idare tek taraflı kararlar alarak ilerliyor. Herkesin bir yöntemi, bir tarzı vardır. Sayın Ekrem İmamoğlu, ortak masalar kurarak, ortak akılla ve ortak fikirle yönetim anlayışını benimsiyor. Umuyorum ki yarın ya da bir gün sonra, İstanbul’un ortak akılla yönetildiği gibi Türkiye de aynı şekilde yönetilir ve bu tür konuları tartışmak zorunda kalmayız. Kanal İstanbul’un Avrupa ile ilişkilerimiz üzerindeki etkisine dair söylediğiniz görüşünüze de şöyle cevap vermek isterim: Bu ülke Avrupa’nın bir parçasıdır. Dolayısıyla yarın veya daha sonraki bir dönemde, bir sonraki ya da ondan sonraki iktidar, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğini sağlayacaktır. Bize serbest dolaşım hakkını getirecek, ortak akılla ve müzakere yöntemiyle yürüyen bir süreci sağlayacaktır. İnşallah o günler bize nasip olur. Bizim iktidarımıza, bizim kuşağımıza nasip olur. Umutsuz olmamak lazım. Yarın çok aydınlık. Bir kanalın açılması bir yılda, altı ayda olacak bir iş değil. Bina yapıyorlar sonuçta. Dolayısıyla yarın çok aydınlık olur. Önemli olan, yarını görebilmek. Hiç şüphe yok ki, yarın çok aydınlıktır. Aydınlığı sağlayanlar gelir ve çözerler"

-Sayın İmamoğlu’nu ziyaret ettiniz. Sayın İmamoğlu’nu ziyaretinizde ne gördünüz? Sizi şaşırtan bir talebi oldu mu? Bu projelerle ilgili ne dedi? Ne gördünüz orada?

"Kendi düşüncem, kendi fikrim, kendi sevdam var"

Nuri Aslan: “Ben Ekrem İmamoğlu’nu 2008 yılından beri tanıyorum. Kendisi 2014 yılında belediye başkanı oldu. Ben de 2013 yılında bir şirketin genel müdürüydüm ve o bölgede, Beylikdüzü’ndeki Sanayici ve İş İnsanları Derneği'nin başkanlığını yürütüyordum. Yani uzun yıllardır birebir tanırım. Mayıs ayının ortasından beri - yanlış hatırlıyorsam Volkan Bey beni düzeltsin - birebir görüşmelerimize izin verilmiyor. Sadece aile görüşüne gidiyoruz ve orada da sadece beş dakika görüşüyoruz. Telefon görüşmelerine ben katılmıyorum. Ekrem Bey’in aile görüşünde telefonla görüşmeleri oluyor, ama ben onlara katılmak istemedim. Fakat geçen hafta, sağ olsun Adalet Bakanımızın izniyle Ekrem Bey’i ziyaret ettim. Bana sorduğu bir soruyu burada açık yüreklilikle paylaşmak istiyorum. Herkes bilir beni, içimle dışım birdir. Bana dedi ki: "Ben sana hiç talimat verdim mi?" Dedim ki: "Yok başkanım." "Ben sana hiç ‘Şunu şöyle yap, bunu böyle yap’ dedim mi?" diye sordu. Yine "Hayır başkanım" dedim. Çünkü Ekrem İmamoğlu, ortak akla güvenen, yola çıktıklarıyla birlikte yürüyen biri. Biraz önce arkadaşlarımız da söyledi. Liyakate dayalı kadrolarla yol yürür. Ben dört ay boyunca Büyükşehir Belediye Başkanvekili olarak Ekrem İmamoğlu’ndan hiç talimat almadım. Zaten benim yapım ve kişiliğim itibarıyla da ben talimat alacak ve onu uygulayacak bir yapıya sahip değilim. Kendi düşüncem, kendi fikrim, kendi sevdam var.

"Bizim talimata ihtiyacımız olmaz"

Bizim Ekrem İmamoğlu’yla ortak olan şeyimiz sevdalarımızdır. Biz memleket ve cumhuriyet sevdalısıyız. Dolayısıyla benim, Ekrem İmamoğlu’yla görüşüp bir talimat almama gerek yok. Ama kendisi sorduğu için burada açıkça paylaşıyorum. Ben Ekrem İmamoğlu’yla konuşarak ya da onu görerek bir şey yapma durumunda olan biri değilim. Bizim haberleşmemiz gönülden gönüledir. Birbirimizi görmemiz, sadece gönül gözüyle değil, göz gözüyle de görmek içindir. Bizim talimata ihtiyacımız olmaz. Çünkü biz devletimize ve cumhuriyetimize inanıyoruz. İşte burada liyakatli kadrolar var. Az önce dinlediniz: Genel sekreterleri dinlediniz, İETT Genel Müdürü’nü dinlediniz, İSKİ Genel Müdürü’nü dinlediniz. Bu arkadaşların yaş ortalaması... En genç olan kim? Volkan Bey mi? Kırk dokuz... Evet. Grubun en yaşlısı Vahit Bey mi, ben miyim, belli değil. Ama şunu net söyleyeyim: Bizim gönül yaşımız yok. Biz kimseden emir almayız. Bizim aldığımız emir, Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yoldur: Cumhuriyet yolu. Ve onun şiiridir"

- Aslında 19 Mart’tan sonra pembe bir tablo çizdiniz, ancak bizdeki bilgiler çok da öyle değil. Baş oranlarında çok ciddi bir düşüş olduğunu biliyoruz. Örneğin kurban kesimlerinde -rakamları afaki veriyorum- Geçen yıl 11 bin ton baş varsa, bu yıl çok daha altında kalmış. Baş oranlarında nasıl bir sıkıntı yaşıyorsunuz? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bir soruşturması çerçevesinde İBB’de "bankamatik memuru" olup olmadığına dair bir çalışma başlattı. İBB ve iştiraklerinde, kadrosu olup fiilen çalışmayan personel var mı?

"Bu işin peşini bırakmayacağız"

Volkan Demir: "Son sorunuzdan başlayayım. Sosyal medyadaki paylaşımları biz de gördük. Ancak öyle bir çalışma yok. Herkese sorduk, böyle bir çalışma yapılmıyor. Zaten yapılmasına da gerek yok. Çünkü bu kurumu yöneten bizler varız ve böyle bir şeye asla izin vermeyiz. Her şeyden önce, bu türden söylemleri sadece sosyal medyada gördük. Maalesef sosyal medya üzerinden, sahte hesapların yarattığı bu algılarla ilgili olarak suç duyurusunda bulunduk, başvurularımızı yaptık. Adalete güveniyoruz; onların da yargılandığı günleri göreceğiz. Çünkü Türkiye’de kurumları yıpratmak çok kolay hâle geldi. Ama bu kadar kolay olmamalı. İBB bugün bizler tarafından yönetiliyor, ama İBB aynı zamanda bir şehir emanetidir; tarihî bir kurumdur. Bugün İBB’nin bir şirketine sosyal medyadaki sahte hesaplar saldırı düzenleyebiliyor. Peki herhangi bir holdinge böyle bir saldırı yapabiliyorlar mı? Bir sermaye şirketine böyle bir şey yapılabiliyor mu? Hayır. Ama kamuya ait bir şirkete çok kolay saldırıyorlar. Bu durum karşısında suç duyurusunda bulunduk, sonucu bekliyoruz. Bu işin peşini bırakmayacağız; ne kişisel olarak ne kurumsal olarak.

"İnşallah seneye hep birlikte daha iyi olur"

Bir diğer konu; bağış oranları. Şimdi, bağış dediğiniz şey için ülkede insanların tasarruf gücünün olması, cebinde parası olması gerekir ki kurban kesebilsin. Bu soruyu sorarken keşke Türkiye genelindeki kurban kesim oranlarını da bilseniz. Çünkü yalnızca İstanbul’da değil, tüm ülkede kurban kesim oranları düştü. Emeklide para yok, işçide yok, öğrencide yok, orta gelirli de zor durumda. Size net rakam vereceğim: İstanbul Vakfı'nın yöneticisi olduğum dönemde, 62 milyon 500 bin liralık bir kurban bağışı toplandı. Yüzde yüzü bireyseldi; yani vatandaş kredi kartı veya IBAN üzerinden bağış yaptı. Bu kesimlerin hepsi resmi izne dayanır. İstanbul Valiliği’nden önce bağış toplamak için izin alırsınız. Ardından hesap numaraları üzerinden bağışlar toplanır. Kesim işlemleri noter huzurunda yapılır. Kestiğiniz ürünler ambalajlanır ve sosyal hizmetlerde dağıtılır. Kampanya bitince valiliğe rapor verilir, gelirler ve denetlerler. "Paralar yerine ulaştı mı, bağışlar doğru kullanıldı mı?" diye kontrol ederler. Dolayısıyla İstanbul Vakfı özelinde bağış oranlarının azalıp azalmadığı konusu doğrudan ülkenin ekonomik durumu ile ilgilidir. Bu sene biraz daha az oldu. İnşallah seneye hep birlikte daha iyi olur.

"Bunlar sadece dedikodu"

Konuşmalar içerisinde zaman zaman İBB’ye yönelik bir baskı ortamı oluşturulmak isteniyor. Sürekli olarak İBB’yi hedef alan, büyütülmüş bir düşman algısı yaratılıyor. Ama gerçek böyle değil. Sadece kurban bağışları üzerinden değil, diğer yardımlar konusunda da durum farklı. Örneğin geçen seneye kıyasla gıda bağış oranlarımız dört kat arttı. Siz sadece kurban bağışını sordunuz ama mesela askıda fatura uygulamasında şu anda gelen faturalara yetişemiyoruz. Bu uygulama da izinli ve denetlenen bir sistem. Fatura desteğine talep çok yüksek. Dolayısıyla "bağışlar azaldı" ya da "İBB’ye güven azaldı" gibi söylemler doğru değil. Bunlar sadece dedikodu"

-İBB’nin projelerinden engellenenler var mı? Çünkü zaman zaman haberlerde bu tür örnekleri görüyoruz, biz de bazılarına şahit oluyoruz. Yeni bize haber olabilecek şekilde, şu an engellenen projeler var mı? Örneğin "Şunun yapımında engellerle karşılaşıyoruz" ya da "Şunun kredisi ödenmiyor" gibi somut bir bilgi alırsak, bunu da kamuoyuna haberleştirmiş oluruz?

"Ekrem İmamoğlu gelince kendi koltuğuna oturacak"

Nuri Aslan: "Neticede burası bir devlet kurumu, halkın evidir ve süreç kaldığı yerden aynen devam ediyor. Sadece dün Ekrem Bey bu koltukta oturuyordu, ondan önce Kadir Topbaş oturuyordu. Şu an ben, yarın sabaha kadar buradayım. Yarın sabah Ekrem İmamoğlu gelince kendi koltuğuna oturacak. Burada şu ana kadar açıkçası çok olumsuz bir durumla kişisel olarak karşı karşıya değiliz. Zaten bizim kişisel bir beklentimiz de yok ki… Biz hizmetimizi milletimize adadık, bunu hep söyledik. Örneğin İETT’nin 300 otobüs alımıyla ilgili imza süreci devam ediyor. İncirli–Sefaköy–Beylikdüzü metro hattının Cumhurbaşkanlığı Yatırım Programı’na alınması için temaslarımız sürüyor. Volkan Bey ve arkadaşları teknik olarak uğraşıyor, ben de siyasi muhataplarla görüşüyorum. İstanbul cezalandırılmamalı. Ama şunu da kabul etmemiz gerekiyor: Bir taraftan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni engellemek için yürütülen faaliyetler olabilir, doğrudur. Ancak diğer taraftan da vatandaşlar yoksul, geçinemiyor. Hükümet ekonomik anlamda zorlanıyor. Türkiye belki de son 50 yılın en büyük ekonomik krizinden geçiyor. Tüm bunlara rağmen, biraz önce arkadaşlarımız da anlattı, bütün projelerimizi uygulamaya devam ediyoruz. Stratejik plan doğrultusunda hedeflerimizi gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Hizmetlerimize devam edeceğiz. Bir yol kapanırsa başka bir yol deneriz, o da olmazsa başka bir yol… Ama Beylikdüzü’ne metroyu götüreceğiz. Otobüs alımını da önümüzdeki yıllarda sürdüreceğiz. Elbette şu anda bazı imzalar henüz atılmadı ama Cumhurbaşkanımızın milletin ihtiyaçlarına gözünü kapatmayacağını ve bu imzaları atacağını düşünüyoruz"

Kaynak:ANKA

Öne Çıkanlar