Sazlıdere Barajı tehdit altında: Betonlaşma durdurulamıyor
(İSTANBUL) 19 Mart operasyonunun ardından Sazlıdere Barajı havzasında hızlanan betonlaşma, tüm hızıyla devam ediyor. TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Sekreteri Nuri Cem Ceylan, Kanal İstanbul ve Yenişehir projelerine dair güncel durumu ANKA'ya aktardı. Ceylan, birçok kurum ve STK'nın proje için verdiği olumlu ÇED raporlarına karşı açtığı davalar neticesinde elde edilen son bilirkişi raporunda, 72 görüşten 58'inin projenin aleyhine olduğunu ifade etti. Yapılaşmanın, İstanbul'un su ihtiyacında kritik bir rolü olan Sazlıdere Barajı'nın kaybına yol açabileceğine işaret eden Ceylan, "Benzer raporları çevre düzeni planları ve imar planlarında da aldık. Ancak, idari mahkemelerde kazandığımız iptallere rağmen, istinaf mahkemeleri farklı gerekçelerle bu kararları geri alıyor... Danıştay karar verdikten sonra burada yapılacak konutlar meşru olmayacak. Bu durum, buraya yatırım yapan vatandaşları da mağdur edecektir" şeklinde konuştu.
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Sekreteri Nuri Cem Ceylan, Kanal İstanbul ve Yenişehir projeleri çerçevesinde son durumu ANKA'ya aktardı. Ceylan, TMMOB, İBB ile pek çok sivil toplum kuruluşu ve bireyler tarafından projeye verilen olumlu ÇED kararlarına karşı açılan davaların sonuçlarını gündeme getirdi. Alınan son bilirkişi raporunda 72 görüşten 58'inin projenin aleyhinde olduğuna dikkat çeken Ceylan, düşüncelerini şu şekilde ifade etti:
"Baraj yok olma tehlikesiyle karşı karşıya... İSKİ barajın borcunu 2039'a kadar ödeyecek"
Mera alanı ve koruma alanları içerisinde kalan ve "normal şartlarda çivi bile çakılmasının yasak olduğu" bölgelerde inşaata başlandığını vurgulayan Ceylan, mevcut yapılaşmanın etkisiyle İSKİ'nin 2039 yılına kadar borç ödemeye devam etmek zorunda olduğu Sazlıdere Barajı'nın yok olma riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtti. "Artık büyük ihtimalle burada yaptıkları konutların manzarası olarak kullanırlar" şeklinde vurgulayan Ceylan, "Baraj da bir kamu yatırımı. Hala İSKİ buranın borcunu ödüyor. Yıllık 1 milyon dolar borcunu ödediği, 1,5 milyon İstanbullunun suyunu karşılayan Sazlıdere Barajı şu anda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya" ifadeleriyle sözlerine devam etti.
"İstanbul'a yeni su getirmek için milyarlarca TL para harcamamız gerekecek"
Ceylan, ÇED raporları ve çözüm planlarında, Sazlıdere Barajı'nın yerini alması planlanan yeni barajlara dair şu açıklamaları yaptı:
"Kırklareli bölgesinde Trakya tarafında 3 tane baraj yapılacağı söyleniyor. Ama bu su kaynağı yok olduktan 15 yıl sonra mı bu su kaynakları gelecek ve orada yaptığımız tespitlerde de 3 bölgede de mevcut kapasitenin kullanıldığını ve baraj yapılsa da bir su toplama havzası oluşturulmayacağını görüyoruz. Buna ek olarak, yapılacak alanlarla ilgili bir fizibilite çalışması yok. Ve tahminen yarım trilyon liraya denk gelecek bir maaliyet olacak. Sazlıdere Barajı yok olduğunda, konutlara gelen maaliyetin haricinde İstanbul'a yeni su getirmek için milyarlarca TL para harcamamız gerekecek"
"AVM gibi veya lüks konutların meşrulaştırılması için yapılmış projeler"
Ceylan, TOKİ projesinin bölgedeki yapılaşmayı hukuken geçerli kılma amacı taşıdığını savundu. "Önceden köylülerin arazisiydi, normalde mera alanı, çiftçiliğin, hayvancılığın yapıldığı bir alan aslında. Mera kanunuyla birlikte bu tarım alanları, bu nitelikten çıkartılıp şu anda konut projeleri yapılıyor. Hangi master planı, hangi projeksiyonu ön görerek yapıldığıyla ilgili hiçbir açıklama yok. Ama onun yerine, kamunun arazilerini inşaata açıyorlar... Bu konut projeleri sadece kendini meşru kılmanın haricinde, çevresinde yapılacak AVM gibi veya lüks konutların meşrulaştırılması için yapılmış projeler aslında" diyen Ceylan, pek çok kurum ve STK tarafından projeye karşı açtığı davaların hala sürdüğünü aktardı ve şöyle devam etti:
"Buraya para ödeyen yurttaşları da mağdur edecekler"
"Günün sonunda Danıştay bizim lehimize, bu projenin olmaması gerektiği ile ilgili kararlar verecektir. Ama bunun için geç kalacağız gibi görünüyor. Bir örnek vermek gerekirse, şu anda Yassıada'yla ilgili 13 yıldır devam eden hukuki mücadelemizin sonunda kazandık. Fakat Yassıada'yı kaybettik. Umarım kısa sürede hukuki süreçler tamamlanır ve bu projeler tamamlanmadan ve özel mülklerin projeleri başlamadan hukuki kazanımlarımızı elde ederiz. Fakat AKP hükümeti şunu yapıyor, hukukun ve şehircilik ilke ve esaslarının arkasından dolanıyor. İptal edilme kararları geldiği anda, aynı planı, hiçbir şey değiştirmeden tekrar tekrar askıya çıkartıyorlar... Normalde bir yurttaşın mülk edinirken mülkle ilgili, dava süreçlerinin olup olmadığını bilme hakkı var. Bir yer alırken davası var mıdır, şerhi var mıdır, bunu biliyor olması ve yatırımını ya da edinimini buna göre yapıyor olması lazım. Danıştay karar verdikten sonra buradaki konutlar meşru olmayacak, bu konutlar ruhsatını alamayacak, o zaman İSKİ nasıl su bağlayacak, İGDAŞ nasıl doğalgaz bağlayacak? Burada aslında, buraya para ödeyen yurttaşları da mağdur edecekler..."
Ceylan'ın Sazlıdere Barajı havzasındaki betonlaşmaya dair diğer görüşleri şu şekilde:
"3 etapta plan hazırlamışlardı. Bu 3 etap planı sistemde çalışır hale getiremedikleri için, parça parça, özellikle kamu mülklerinin olduğu yerlerde imar planı yaptılar. Bütün alanın yüzde 60'ı özel mülk ama bu parça parça yaptıkları planlarda yüzde 20'lik, yüzde 25'lik kısımları özel mülk.
" Özellikle kurak dönemlerde Sazlıdere Barajı'na fazlasıyla ihtiyacımız var. "
İstanbul'a yakın olması, Terkos gölüyle ilişki kurabiliyor olması ve zemin altı sularıyla ilişkisinden kaynaklı özellikle kurak dönemlerde bizim (Sazlıdere Barajı'na) çok ihtiyacımz var. Bugün, şu anda konuştuğumuz tarihte İstanbul'un yüzde 25 suyu kaldı. Bu yüzde 25 suyun içindeki payda, yüzde 11'i Sazlıdere Barajı'nda. Bu da demek oluyor ki aslında 2 milyon, 3 milyona yakın insanın su ihtiyacını karşılayan bir kapasiteye sahip. Çünkü bu baraj aslında sürekli kendi devinimini sağladığı için mevcut alanından daha fazla. Burada su kaybı olduğunda ilerleyen zamanlarda bazı su kesintileriyle kayşılasabiliriz.
" İstanbul'a, ek 2 milyon nüfusun geleceği öngörülüyor. "
Şu anda alanın sadece yüzde 13'ü ile ilgili proje geliştirilmeye devam ediliyor. Sadece bu yüzde 13'ü bile 300 bin nüfus getiriyorsa, geri kalan bütün projeler tamamlandığında İstanbul'a, ek 2 milyon nüfus gelecek. Bu bizim için neden önemli; bu ekstra alt yapı demek, ekstra yapı, ekstra yol demek. Bunun için İSKİ'nin gerektirdiği büyük tesisler, çok ciddi maaliyetler demek. Hem kamu kurumlarına, hem yurttaşlara maaliyet demek.
" Mevcut imar planları, İstanbul'un gereksinim duyduğu nüfus kapasitesini zaten karşılıyor. "
İstanbul'un zaten mevcut imar planlarını kullanırsak 23 milyona yakın yapılaşma hakkı var, gerekli nüfus kapasitesini karşılıyor. O yüzden de bu projeleri yapmak yerine, kentin içinde yıkılma ihtimali olan, riskli olan binaların dönüştürülmesi gerekiyor... Bu alanda yapılan konutlara topladığınızda 100 milyon liraya yakın bir bütçe ayırdığı görülüyor TOKİ'nin. Buraya ayrılan para, İstanbul'da 1 milyona yakın dönüştürülmesi gereken, güçlendirilmesi beklenen konutlara ayrılsaydı İstanbul'un afet sorunu daha hızlı çözülebilirdi. Fakat bunun yerine buradaki yatırımı tercih ettiler"
Kaynak:ANKA