Selahattin Demirtaş ‘cesaret zamanı’ dedi
Gazete Pencere- HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi'nden gündemdeki konular hakkında açıklamalarda bulundu. Siyaseti bırakmasının ardından DEM ve hükümet tarafından yürütülen süreç dışında neredeyse hiçbir açıklama yapmayan Demirtaş, bugün yaptığı açıklamada hem İran-İsrail arasında devam eden çatışmalara, hem MHP'nin başlattığı yeni sürece hem de cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu dahil muhalif belediye başkanlarının tutuklu olmasına değindi.
AKP'nin bir yakın geçmişte HDP'ye (şimdiki adı ile DEM Parti) uyguladığı politikaların bugün CHP'ye uygulanması, seçilmiş belediye başkanlarının türlü suçlamalar ile tutuklanması ve yerine kayyum atanması uzun zamandır Türkiye'nin ana gündem maddelerinden birisi. 23 Mart tarihinde hakim karşısına çıkan Ekrem İmamoğlu 'mali suçlar' gerekçe gösterilerek tutuklandı.
Demirtaş, kaleme aldığı metinde bu konuya da atıfta bulundu:
Seçilmiş belediye başkanları ve bürokratların tutuksuz yargılanmaları iç hukukumuzun da gereğidir ve bu konuda artık somut mesafe kat edilmeli, tahliyeler sağlanmalı, adil bir yargı süreciyle de davalar en hızlı şekilde sonuçlandırılmalıdır. Orta Doğu'daki ateş devasa bir yangına dönüşürken toplumu dışlayacak böylesi tutumlarda ısrar edilmemelidir.
"Madem soyadımız Türkiye..."
İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından kayyum atanan reklam panosu şirketleri bir anda İstanbul'un her yanını Erdoğan fotoğrafları ile donatmış ve 'Adımız farklı olsa da soyadımız Türkiye' sözleri her yerden görünür olmuştu. Demirtaş kaleme aldığı metinde Erdoğan'a da göndermede bulundu ve "Madem soyadımız Türkiye, o halde herkesi soyadımız etrafında birleşmeye ve bunun için sorumluluk almaya davet ediyorum." ifadelerini kullandı.
Demirtaş'ın kaleme aldığı metin şöyle:
“İran rejimi uzun yıllardır demokrasi ve insan haklarına tümden kapalı kalmakla, öncelikle kendi yurttaşlarına büyük haksızlık yapıyor. Ancak hiçbir gerekçe, emperyal müdahaleye haklılık kazandırmaz. İran'a yönelik askeri operasyonun durmasını ve müzakere masasına dönülmesini esas almamız gerekir. Fakat görünen o ki, Orta Doğu'ya emperyal müdahaleler, kendilerince sonuç alıncaya kadar durmayacak. Bizim, bölgesel barışı ilkesel olarak savunma ve bunun için yoğun çaba harcamanın yanı sıra, içeride de birliği ve barışı sağlamakta daha hızlı ve cesur hareket etmemiz gerekir.
Bu çerçevede,
1-Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat çağrısı ve PKK'nin fesih kararıyla birlikte silahsızlanma sürecinin herhangi bir tıkanmaya ya da provokasyona yer vermeden, olabilecek en hızlı şekilde tamamlanması için tüm tarafların en yüksek düzeyde çaba, cesaret ve feraset gösterebilmesi gerekir.
2- İç cepheyi güçlendirme amacına da adalet duygusunun gelişmesine de hizmet etmediği açık olan siyasi görünümlü yargı tacizlerine kesinlikle son verilmelidir. Ortada bir suç isnadı varsa bunun, tarafsızlığı ve bağımsızlığı sorgulanmayacak başsavcılar, savcılar ve yargıçlar eliyle yürütülmesi için gerekli adımlar atılmalıdır.
Seçilmiş belediye başkanları ve bürokratların tutuksuz yargılanmaları iç hukukumuzun da gereğidir ve bu konuda artık somut mesafe kat edilmeli, tahliyeler sağlanmalı, adil bir yargı süreciyle de davalar en hızlı şekilde sonuçlandırılmalıdır. Orta Doğu'daki ateş devasa bir yangına dönüşürken toplumu dışlayacak böylesi tutumlarda ısrar edilmemelidir.
3-Böyle bir dönemde hiç kimse küçük hesaplar yaparak maceracı, riskli ve sonu felaketle sonuçlanacak hamleleri aklından bile geçirmemelidir. Unutulmamalıdır ki, emperyalizm bin kazanmadan kimseye bir vermez. Bizler Türkiye toplumu olarak bu dönemde bir ve beraber olacağız; olası risklere, saldırılara, provokasyonlara karşı gerektiğinde Edirne'den Hakkari'ye kadar 86 milyonluk bir halk ordusuna dönüşeceğiz: ortak vatanımızı canımız pahasına savunacağız.
Kendi iç sorunlarımızı da kendi aramızda, karşılıklı güven çerçevesinde ve "kardeşlik ruhuyla çözeceğiz. Bunun dışındaki her arayış sadece felaket getirir. Bu konuda ezberci, öfkeli, intikamcı ve kindar hiçbir yaklaşıma prim vermeyecek, cesur ve samimi olacağız.
4-Orta Doğu yangınının kısa sürede sönmeyeceğini öngörerek kısa, orta ve uzun vadeli bir iç ve dış ortak politika hattının belirlenmesi ve her siyasi grubun bu hattı gönül rahatlığıyla savunabilmesi için Cumhurbaşkanı'nın davetiyle, TBMM'de tüm siyasi parti genel başkanlarıyla bir çalışma toplantısının en kısa zamanda yapılması yararlı olacaktır.
Belirttiğim noktaların hiçbiri iç politikada nezakete dayalı demokratik muhalefetin ve iktidarın denetlenmesinin, eleştirilmesinin önünde engel değildir. Birlik ve beraberlik iktidar partisinin değil, Türkiye'nin etrafında olacaktır. Madem soyadımız Türkiye'dir, o halde herkesi soyadımız etrafında birleşmeye ve bunun için sorumluluk almaya davet ediyorum.”
Kaynak:Haber Merkezi