'Şimdi soracaksınız bu çocuk bu yaşta neden çalışıyor' | Çalıştığı dönercide ölen 12 yaşındaki Eyüp Can'ın babası anlattı
Mersin'de bir dönercide çalışan 12 yaşındaki Eyüp Can Güner, ustabaşıyla yaşadığı tartışmanın ardından ölü bulundu. Güner’in vücudunda kesik izleri tespit edildi.
Dün (31 Temmuz) İSİG Meclisi’nin aktardığına göre Eyüp Can, gece saat 04.00 sularında ustabaşıyla “yavaş çalışıyor” gerekçesiyle tartıştı. Ardından yaşanan kovalamaca sonucu yüksekten düşen çocuk, daha sonra vücudunun beş yerinden bıçaklanmış halde bulundu.
'16 bin lira maaş alıyorum. Hâlâ çalışıyorum. Oğlum destek olmak istedi'
Evrensel Gazetesi'nden Eylem Nazlıer, katledilen çocuk işçinin babası İbrahim Can ile konuştu.
İbrahim Can, “Eyüp benim öz oğlum değil, ikinci eşimin çocuğuydu. 9 aylıktı ben annesiyle evlenince. O günden beri ben büyüttüm, ben baktım. Emekliyim ama yetmiyor. 16 bin lira maaşla ne yapabilirim? Hâlâ çalışıyorum. Oğlum da destek olmak istedi. Arkadaşım bir dönerci dükkanı açmıştı, ‘Abi bana bir çocuk lazım’ dedi. ‘Tamam’ dedim. Nereden bilecektim ki böyle bir şey olacağını” diye anlatıyor.
‘Kamera görüntülerinde oğlum kaçıyor’
Yaşanan olayla ilgili henüz tam bir bilgiye sahip olmadıklarını belirten Baba Can, “Ne bileyim, kafamda bir sürü soru işaretleri var. Hangi birini anlatayım ki size” dedi.
Kendisine anlatılanları özetleyen Can, “O anda orada bulunanlar dükkanın içinde şakalaştıklarını söylediler. Sonra bunların ustası, demiş ki, ‘Oğlum dükkanda müşteri var, çıkın dışarıda şakalaşın.’ Dışarıya çıkıyorlar. Yani dışarıda ne konuşuyorlar, ne ediyorlar bilmiyorum… Benim çocuk kamera kayıtlarında önden gidiyor, o arkadan… Hani çocuğu tehdit eder gibi yürüyor” diye anlattı.
Kamera kayıtlarında ses olmadığını belirten Can, “Ne konuşuyor anlaşılmıyor. Gel buraya gibisine işarette bulunuyor. Artık küfürlü mü konuşuyor, ‘Gel buraya’ mı diyor, onu tam olarak bilmiyorum. Bayağı bir mesafe açılıyor aralarında. Vuran çocuk ayağındaki terliği çıkartıyor, bunun peşine hızlı bir şekilde koşuyor. Bu da artık hep korkuyla mı, panikle mi, orada çok eski bir pasaj var, pasajın girişinden giriyor, başka bir görüntü yok zaten. Zaten sonra çocuğu ölü buluyorlar” dedi.
‘Çocuğumun vücudunda kesikler vardı’
Baba Can, oğlunun vücudunda gördüğü kesiklere dikkat çekerek, olayın sıradan bir düşme vakası olmadığını düşündüklerini ifade etti. “Savcı ‘Bıçaklanma değil’ diyor. Çocuğun vücudunda iki - üç yerde kesik izleri vardı. Ben kendi gözlerimle gördüm. Ama bunlar bıçak izleri değil dediler. Kaçarken bir yere de sürtmüş, parçalanmış olabilir. Kaçarken veya düştüğü yerde bir şeyler varsa parçalamış olabilir. Normal düşmüşse sadece çocuğun boynu kırılmış. Başka hiçbir yerinde çizik, leke yoktu.”
Otopsi raporunu beklediklerini söyleyen Can, “Adli tıptan gelecek sonuçları bekliyoruz. Burada bir ay, bir buçuk ay falan bulur diyorlar” dedi.
İlk müdahaleye dair bilgiler veren Can, ambulans ve hastane sürecini şöyle aktardı:
“Ben sordum, ‘Ne oluyor içeride, neler oluyor bu çocuğa? ’ dedim. Dediler ki, ‘Bu bir düşme vakası değil, bıçaklanma vakası olabilir.’ Acil doktoru da, ‘Bıçak darbesi de olabilir. Herhangi bir kesici aletle kesilmiş olabilir’ dedi.”
'Şimdi soracaksınız bu çocuk bu yaşta neden çalışıyor'
Baba İbrahim Can emekli, ancak geçinemediği için bir gazinoda piyanistlik yapıyor. Anlattığı tablo, sadece bir ailenin değil milyonlarca yoksul hanenin hikayesi:
“Şimdi soracaksınız bu çocuk bu yaşta neden çalışıyor. Emekliyim, hâlâ çalışıyorum. 16 bin 800 lira maaşla geçinilir mi? Kiraya 10 bin lira veriyorum. Eyüp de bunu görüyordu, okul masraflarını çıkarmak için çalışmak istedi. Başta karşı çıktım sanayide çalışmak istedi. Sanayi bize uzak. E5’ten geçmen lazım dedim, gidemezsin, bisikletle olmaz dedim.”
Kısa süre sonra, babasının bir arkadaşı dönerci dükkanı açtı. Yoğun sezondu, yazlık bölgede gece dönercilik yaygındı. Baba Can, “Arkadaşım dedi ki ‘Abi senin oğlandan birini ver, elim ayağım olur. Masalara baksın, kül tablası değiştirsin, harçlığını da veririm’ dedi. Tamam dedim ama bir şartla: Kendin alacaksın, kendin getireceksin. Getirip götürüyordu. Gece 12–1 gibi işi bitiyordu. Bir gün ‘Gelmek istemiyorum’ dedi. ‘Niye oğlum? ’ dedim. ‘Baba tam müşteri saati oluyor, bahşiş veriyorlar, para biriktiriyorum. Kendi kıyafetimi, ayakkabımı alıyorum’ dedi. Okul masraflarını kendisi çıkarıyordu. Kendine üst baş alınca bize destek olunca mutlu oluyordu.”
Tüm fotoğrafları çalışırken
Eyüp Can kağıt üzerinde bir öğrenciydi. 7. sınıfa geçecekti. Baba anlatıyor: “Beşinci sınıfta dersleri güzeldi. Ama altıncı sınıfta tamamen koptu. Okuldan soğudu. Gitmemeye başladı.” Aylarca okula gitmeyen bir Eyüp’ü ne öğretmen sordu, ne rehberlik servisi, ne İlçe Milli Eğitim ne de sosyal hizmetler.
Evrensel'den Nazlıer, Eyüp Can'a ait ailesinden aldıkları tüm fotoğrafların çalışırken çekildiğine dikkat çekerek şunları söyledi:
"Ne bir doğum günü pastası, ne salıncakta bir gülümseme. Geriye sadece çalışırken çekilmiş görüntüler kalmıştı. O an anladım: Eyüp Can, fotoğraflarında bile çocuk değildi."
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), Türkiye’de son 12 yılda en az 770 çocuğun çalışırken hayatını kaybettiğini açıkladı. Her yıl ortalama 60 ila 70 çocuk işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğine dikkat çeken rapor, binlerce çocuğun ise kayıtlara geçmeyen kazalarda yaralandığını, uzuv kaybı yaşadığını ve ruhsal-fiziksel gelişimlerinin derinden etkilendiğini ortaya koyuyor.
Kaynak:Haber Merkezi