"Yenidoğan Çetesi" davasında sanıkların savunmalarına devam edildi

"Yenidoğan Çetesi" davasında sanıkların savunmalarına devam edildi
İstanbul Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden "Yenidoğan Çetesi" davasında, bebek ölümlerine sebep oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen sanıkların savunmalarına davanın 9. gününde devam ediliyor.

Kamuoyunda "Yenidoğan Çetesi" olarak bilinen, çeşitli özel hastanelerde bebek ölümlerine sebebiyet verdikleri ve haksız kazanç elde ettikleri gerekçesiyle suçlanan sanıkların yargılanmasına davanın 9. gününde İstanbul Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediliyor.

Davanın 8. gününde, sanıkların savunmaları alındı. Dün yaklaşık 10 saat süren duruşmada 5 sanık savunmalarını verdi. Bugün saat 09:30'da başlayan duruşmalar, devam edecek.

Dava kapsamında şu ana kadar 22 tutuklu sanık ile 12 tutuksuz sanığın ifadeleri alındı. Davanın ilerleyen oturumlarında, sanıkların savunmalarının yanı sıra yeni delillerin de ortaya çıkması bekleniyor. Sanıkların savunmalarında dikkat çeken detaylar, davanın seyrini değiştirebilecek nitelikte. Mahkeme, olayla ilgili tüm delilleri inceleyerek kararını verecek.

Davanın 8. gün oturumundan

Davanın 8. gününde tutuksuz sanık Doktor Seyhmus Çelik savunmasında kalp hastası bir bebeğin ölümünü anlattı. Çelik, "Bu bebeği parası olmadığı için hiçbir hastane bu bebeği kabul etmedi. Hakan Doğukan’ın, Fırat Sarı’ya 'Bu hastayla ilgilenme, boşuna uğraşma' dediğini duydum. Doğukan Taşçı, 'Erkenden öldüreceksin, sorun çözülecek' diyordu" dedi.

Birinci Hastanesi'nde sekreterlik yapan tutuksuz sanık Gözde Kul Yadigar ise sanık Emine Avcı tarafından mobbing gördüğünü ve kendisini yenidoğan bölümüne çektiklerini öne sürdü.

Davanın 9. oturumu, saat 10.20 sıralarında kimlik tespitinin ardından tutuksuz sanık Renginar Molla'nın savunmasıyla başladı.

Fırat Sarı'yı sadece bir kez görmüş

Molla, mahkeme başkanının sorularını yanıtlarken, daha önce sadece ismen duyduğu ve bir kez gördüğü Fırat Sarı hakkında bilgiler verdi.

Gazeteci Nagihan Yılkın'ın aktardığına göre, Molla, mahkemede Hasan Basri ve Gıyasettin Mert Özdemir (Mert olarak tanıdığı) isimlerini de verdi. Hasan Basri'nin kendisine yönetim tarafından doktor asistanı hemşire olarak tanıtıldığını belirtti. Diğer hemşireler hakkında da bilgi veren Molla, Mehmet Salih isimli bir kişiyi çalıştığı süre boyunca tanımadığını ifade etti.

Molla'nın ifadesi şöyle devam etti:

Mahkeme Başkanı: “Abla, basamakları çek” diyor, öyle mi?
Renginar Molla: Evet, öyle diyordu.

Renginar Molla: Yönetim tarafından benden doğum sayılarını istediler, biraz da ondan…

Mahkeme Başkanı: Basamakları kim belirliyordu?
Renginar Molla: Fırat Sarı belirliyordu.

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı mı söyledi diye düşündünüz?
Renginar Molla: Evet, Fırat Sarı dedi diye düşündüm.

Mahkeme Başkanı: Normalmiş gibi konuşuyorsunuz. Doktorlar hiç basamak demiyor, hemşireler sürekli basamak diyor.

Renginar Molla: Hasan Basri aradığında düzeltme yaptım.

Mahkeme Başkanı: Değiştirdiniz mi yani?
Renginar Molla: Hasta dosyasında değiştirdim.

Mahkeme Başkanı: 3’ten 1’e çektiniz mi?
Renginar Molla: Çektik mi, çekmedik mi, orada biz bir çelişkiye girdik.

Mahkeme Başkanı: Denetim tapelerinde Hasan Basri’ye denetime geleceklerini söylediniz mi?
Renginar Molla: Denetime geldiklerinde epikrizleri görmek istediler. Ben de yazılmayan epikrizleri söyledim.

Mahkeme Başkanı: Epikrizler yazılmamış mıydı?
Renginar Molla: Yazılmamıştı.

Mahkeme Başkanı: Kim yazıyordu?
Renginar Molla: Hasan Basri. Tek başına mı, Fırat Sarı ile mi yazıyordu, bilmiyorum.

Mahkeme Başkanı: Hasan Basri size yardımcı olacaktı, değil mi?
Renginar Molla: Yönetimden söylediler.

Mahkeme Başkanı: Kim söyledi?
Renginar Molla: Başhemşire Ufuk. Yönetimde kim varsa bilgileri vardı.

Mahkeme Başkanı: Kaç yıllık hemşiresiniz?
Renginar Molla: 15.

Mahkeme Başkanı: Yenidoğan bölümünde ne kadar çalıştınız?
Renginar Molla: 10 yıl.

Mahkeme Başkanı: Neden Hasan Basri’ye sordunuz?
Renginar Molla: Doktorun yaptırdığı görevleri bilmiyordum.

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile para hareketiniz olmuş. Nedir bu?
Renginar Molla: Yurtdışına çıkacaktım, ondan para istedim. O da sağ olsun verdi. Geri biriktirip ödemek istedim, ama kabul etmedi.

Mahkeme Başkanı: Gıyasettin Mert’i ne diye tanıyorsunuz?
Renginar Molla: Hemşire.

Mahkeme Başkanı: Hiç bebek sevkinde denk gelmediniz mi?
Renginar Molla: Hayır.

(Mahkeme Başkanı bir tapeyi soruyor.)

Mahkeme Başkanı: Basamaklara önem verdiklerini anladım. Siz ne düşünüyorsunuz?
Renginar Molla: Sorguluyorum ben burada da. Bir yönlendirme bekliyordum. Her konuşmamızda sorgulamıştım. “Neden böyle?” diye soruyordum.

Mahkeme Başkanı: Neden Hasan Basri, “Baskın yiyoruz,” diyor? “Basamaklarla ilgili,” diyor.
Renginar Molla: Basamaklarla ilgili bir işlem yapmadım.

Mahkeme Başkanı: Yapmadınız ama nasıl olduğunu biliyor musunuz?
Renginar Molla: Doktorların dediğini yapıyordum.

Mahkeme Başkanı: Hasan Basri’ye, “Bebeğin yatışından sana ne?” diye neden tepki vermiyorsunuz?
Renginar Molla: Orada anladığını düşünüyorum.

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı’ya, “Hocam, ben bu şekilde çalışmayacağım,” diyorsunuz. “Tamam, Hasan Basri’yi idare ediyorum ama bu bebekte kanama var,” diyorsunuz.

Renginar Molla: Nöbetçi arkadaş tedirgin olup beni arıyordu. Ben, “Beslemeyin,” diyordum. Sabah geldiğimde bebeğin kontrolünü kendim yapıyordum. Bebeklerle ilgili şeyleri Hasan’a iletmeyeceğim diyordum. Yönetime de söyleyeceğimi söylemiştim.

Mahkeme Başkanı: O bebeğe daha sonra ne oldu?
Renginar Molla: Fırat Bey geldi, tedavisini yaptı. Bebek toparladı, annesine teslim ettik.

Mahkeme Başkanı: Hiç hemşirelerle basamak muhabbeti yaptığınız bir şekilde çalıştınız mı?
Renginar Molla: Fırat Bey bana ulaşamadığında, “Hasan’la görüş, ona söyle, o bana iletecek,” dedi. Ben part-time çalışıyordum, o şekilde anlaşmıştık. “O iletişimi Hasan’la sağlayacaksınız,” dediler. Bir şey diyemedim. Yönetimden Hasan Basri’nin bilgisi vardı.

Üye Hakim: Denetime geldiklerinde hastalar 3. basamak mıydı?
Renginar Molla: Hatırlamıyorum.

Üye Hakim: 3’ten 2’ye, 1’e çek derken ne demek istiyordu?
Renginar Molla: Oksijenleriyle ilgili bir şeydi. Dosya üzerinde değiştirdim. Bebeğe herhangi bir şey yapmadım.

Üye Hakim: Hasan Basri’nin ciro hesabı yaptığını gördünüz mü?
Renginar Molla: Görmedim.

Üye Hakim: Dosya üzerinde tam olarak ne yaptınız?
Renginar Molla: Bebek oksijen alıyordu, ama almıyormuş gibi yaz dedi.

Üye Hakim: O anda oksijen alıyor muydu?
Renginar Molla: Alıyordu.

Üye Hakim: Amacı neydi peki?
Renginar Molla: Sorgulamadım.

Üye Hakim: Hastane evraklarını Hasan Basri dışarı çıkarıyor muydu?
Renginar Molla: Bizden alıyordu. Epikrizleri yazacağım diyordu. Dosyalar arşive gidiyordu.

Üye Hakim: Sisteme kaydetme işlemlerini kim yapıyordu?
Renginar Molla: Ben yapıyordum.

Üye Hakim: 10 yıllık hemşiresiniz. Hangi hastanın 3. basamak, hangi hastanın 2. basamak olduğunu anlarsınız.
Renginar Molla: Bana, bebeklere odaklan diyorlardı. Ben de bebeklere odaklanıyordum.

Üye Hakim: Yenidoğanın işleyişiyle başhekim ilgilenir miydi?
Renginar Molla: Evet, ‘Kaç hasta var, genel durum nasıl?’ diye soruyordu.

Savcı Kadir Koçakaya: Neden yenidoğan yoğun bakımın dolması için bir çaba gösteriyorsunuz?
Renginar Molla: Benim hiçbir zaman öyle bir çabam olmadı.

Savcı Kadir Koçakaya: Bana hasta gelmedi diyorsunuz. Bunu söylemekteki amaç ne?
Renginar Molla: Amacım yok.

Savcı Kadir Kocakaya: Şakasının bile yapılabileceğini düşünmüyorum. Sana, Bir ilaç getireceğim (oksijeni yavaşlatan bir ilaç), bunu ver, diyorlar. O sırada ne yaptınız?
Renginar Molla: O anda ne demek istediklerini anlayamadım. “Gayet iyi gidiyor bu bebekler,” dedim.

Savcı Kadir Kocakaya: Hesabınıza gelen para haricinde elden para aldınız mı?
Renginar Molla: Hayır.

Savcı Kadir Kocakaya: Hastane yönetimiyle Fırat Sarı’nın yaptığı anlaşmadan bilginiz var mı?
Renginar Molla: Hayır.

Savcı Kadir Kocakaya: Başhekim Yener Mansuroğlu mu?
Renginar Molla: Evet.

Savcı Kadir Kocakaya: Fırat Sarı, anlaşmayı kimle yapmıştır?
Renginar Molla: Bilmiyorum, ama başhekimle yapmıştır herhalde.

Sağlık Bakanlığı avukatı: 10 yıl yoğun bakım hemşiresi hastaların tedavisiyle ilgili bilgileri kime vermeli ve kendisi kime veriyordu.

Renginar Molla: Tedavileri doktordan alıyordum, hastaya uyguluyordum.

Avukat: Bilgiyi hekime mi vermeli sorumlu hemşire mi?
Renginar Molla: Önce hekime bildirim yazarım sonra hemşireye

Avukat: Önceki beyanda hekime değil sorumlu hemşireye verdiniz

Renginar Molla: Yok yok hekim. Önce hekim.

Avukat: Her taburcu bebekte Fırat Sarı mı oluyordu?
Renginar Molla: Evet, geliyordu. Taburcu öncesi değerlendirme yapıyordu.

"Sürekli bir kaos vardı hastanede, sıkıntılı bir hastaneydi"

Renginar Molla'nın ardından sanık kürsüsüne, Bağcılar Şafak Hastanesi'nde idari personel olarak görev yapmış Mustafa Kazan çıkarıldı.

Kazan hakkında, hastanenin yenidoğan yoğun bakım servisinde görevli olduğu dönemde gerçekleşen usulsüzlüklerle ilgili ciddi suçlamalar yer aldı.

İddianamede, "usulsüz epikriz yazımı, 112 acil servis sistemi kullanılmaksızın gerçekleştirilen hasta sevkiyatları, hastaların sağlık durumlarıyla ilgili bilgilerde oynama yapılarak SGK'ya yüksek miktarda fatura edilen ilaçlar" gibi faaliyetlerle nitelikli dolandırıcılık suçlarını işlediği belirtildi.

Mahkeme Başkanı: Savunma yapacak mısın?

Mustafa Kazan: Bağcılar Şafak Hastanesi'nde 2023’ün başları 2024’ün şubat ayına kadar çalışmışımdır. Bizzat kendim istifa ettim. Sürekli bir kaos vardı hastanede, sıkıntılı bir hastaneydi. Sonra Kızılay Hastanesi'ne geçtim. Psikolojimiz bozuldu, memlekete taşındık. İdari personel olarak teknik işlere bakan biri olarak çalıştım. Tıbbi süreçlerde yetkim bulunmamaktadır. Örgüte ilişkin bir para alışverişim yoktur.

Mahkeme Başkanı: Bağcılar Medilife’ta çalıştınız mı?
Mustafa Kazan: 3 yıl önce çalıştım. Oradan da kendi isteğimle ayrıldım. Yabancı uyruklular almışlardı. Türkçe konuşamıyorlardı, anlaşamıyorduk. Bu yüzden ayrıldım.

Mahkeme Başkanı: Bağcılar Şafak’ta bir işletme var mıydı?
Mustafa Kazan: Benim bildiğim yoktu.

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile muhatap olmadınız mı?
Mustafa Kazan: Kendisiyle tanışmam. Sadece bir kere beni aramıştı. İki kere görüşmemiz oldu. Bana, Bir alacağım var, diyor ama içeriğini bilmiyorum. Bununla ilgili ne yapabiliriz, diyor. Bilmiyorum, diyorum. Ben çıkarttırayım, baksınlar, ona göre size bilgi versinler, dedim. Ertesi gün yeniden aradılar. Ben ilettim. İşin içeriğini bilmediğim için geçiştirdim.

Mahkeme Başkanı: Başhekiminiz kimdi?
Mustafa Kazan: Semiha Yavuz.

Mahkeme Başkanı: Siz gelmeden önce de Semiha Yavuz muydu?
Mustafa Kazan: Benden bir ay sonra gelmişti.

Mahkeme Başkanı: Hastane sahibi kim?
Mustafa Kazan: Ortaklık yapısını bilmiyorum ama benim muhatabım Cem Türker Öztürk’tü.

Mahkeme Başkanı: Siz ne mezunusunuz?
Mustafa Kazan: Kimya. Aslında kimya öğretmeniydim.

Mahkeme Başkanı: Gıyasettin ile olan tapenizde, “İlk il dışımız da hayırlı olsun diyelim o zaman,” deniliyor. Bu ne anlama geliyor?
Mustafa Kazan: İl dışından gelen bir gebe olacaktı. Hatta durumu başhekime ilettim. Aciliyetle ilgili bir konuşmaydı.

“Bebek başı 10 BİN lira vereyim”

Mahkeme Başkanı: “Bebek başı 10 BİN lira vereyim,” deniliyor. Bu nedir?
Mustafa Kazan: İki görüşmem oldu. Görüşmelerim yönetimin bana ilettiği şeyler hakkındaydı. Biri 10 bin, diğeri 50 bin mi neydi, bir de hasta başı vardı. Benim bildiğim, bunu kabul etmemişti.

Mahkeme Başkanı: Sonradan kabul etmiş mi?
Mustafa Kazan: Etmiş galiba. Ben de tapelerden gördüm ama detayını bilmiyorum.

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı’yı arıyorsunuz ve, “Hocam, sizden destek isteyeceğim. Sayıyı artırabilir miyiz, 27 falan?” diyorsunuz. Bu ne anlama geliyor?
Mustafa Kazan: Hatırlamıyorum.

Mahkeme Başkanı: Neden Fırat Sarı ile böyle bir konuşma yapma ihtiyacı duydunuz?
Mustafa Kazan: Bilmiyorum.

Mahkeme Başkanı: Rabia Taşkın sizi aramış. Kimdi bu?
Mustafa Kazan: Muhasebe.

Mahkeme Başkanı: “Mert geldi, 50 bindi, değil mi?” diyor. Siz de “Evet,” diyorsunuz. Bu ne anlama geliyor?
Mustafa Kazan: Beni yönlendirmeleriyle söylediğim bir şeydir. Zaten parayı onlar soruyor.

Mahkeme Başkanı: Yönetim mi size, bu parayı ver, diyor?
Mustafa Kazan: Evet.

Mahkeme Başkanı: Kim söylüyor bunu?
Mustafa Kazan: Cem Bey.

Savcı: Cem bey genel bir talimat mı verdi, yoksa Mert ile mi görüş dedi?
Mustafa Kazan: Mert’le görüş dedi. Bunun karşılığında hasta başı 10 bin TL ya da 50 bin TL gibi bir şey söyledi.

Savcı: Cem, Mert’i tanıyor muydu?
Mustafa Kazan: Bilmiyorum.

Savcı: Demek ki tanıyordu. Peki, sen tanıyor muydun?
Mustafa Kazan: Tanıyordum.

Savcı: Neden kendisi doğrudan görüşmüyor da seni aracı koyuyor?

Savcı: Maaşını nasıl alıyordun?
Mustafa Kazan: Hastaneden alıyordum.

Savcı: Muhasebeden kim sorumluydu?
Mustafa Kazan: İsmini hatırlamıyorum.

Savcı: Neden para çıkışıyla ilgili seni arıyorlar?
Mustafa Kazan: Kimse bilmediği için beni arıyorlardı.

Savcı: Muhasebeden sorumlu kişiyi aramıyorlar mı?
Mustafa Kazan: İlk görüşmeyi ben yaptığım için.

Savcı: Neden bu görüşmeyi onunla değil de seninle yaptılar?
Mustafa Kazan: Sebebini bilmiyorum.

Savcı Kadir Kocakaya: Ölüm tehlikesi olan bir bebeğin mal gibi alınıp satılması rahatsız etmedi mi seni?
Mustafa Kazan: Uygun değil doğru söylüyorsunuz. Çalışmam gerekiyordu, çünkü 3 çocuğum vardı.

Savcı Kadir Kocakaya: Aksiyon almadın mı?
Mustafa Kazan: İş arayışım vardı.

Savcı Kadir Kocakaya: Bu bebek ölürse sorumluluğun olur diye düşünmedin mi?
Mustafa Kazan: Aynen, benim de çocuğum var. Doktorların hastalarla çok ilgilendiğini düşünüyordum. Hastane doktorlarına güvendim içim o yüzden rahattı.

Avukat itiraz etti: Savcı mal gibi alınıp getiriyor diyor zaten kamuoyunda baskı var. Savcının yönlendirmesini kabul etmiyorum. Buralar hastanedir varoş bir yer değildir. Hastaneler tam teşekkürlerdir. Basın da şimdi böyle yayın yapacak

Savcı Kadir Kocakaya: Sanık diyor ki biz para karşılığında alıyorduk diyor. Ben demiyorum ki. İkincisi dışarda bunun yansıyacağı beni ilgilendirmez. Nasıl yansıyacağına ilişkin ben bir yargılama yapamam.

Avukat: Hasta turizm gibi bir faaliyet var mı?
Mustafa Kazan: Evet oluyordu, yabancı uyruklular da geliyordu.

Fırat Sarı; Mustafa bey Gıyasettin Mert dışında başkalarıyla çalıştı mı?
Mustafa Kazan: Çalışmadım.

Murat Mantuş’un avukatı Burak Mengü: Sağlık Bakanlığı bu süreçte denetledi mi?
Mustafa Kazan: Denetlendi

Burak Mengü: Usulsüzlük tespit edildi mi?
Mustafa Kazan: Edilmedi.

İddianamenin kolluk kuvvetlerine yazdırıldığı iddia edildi

Mustafa Kazan’ın avukatı duruşma savcısının bebeklerin mal gibi alınıp satılmasıyla ilgili sorduğu soruya karşı çıktı. Masumiyet karinesini ihlal ettiğini söyledi. Soruşturma savcısı Yavuz Engin’in de iddianameyi kendisinin yazmadığını kolluk kuvvetlerine yazdırdığını iddia etti.

Şafak Hastanesi Başhekimi sanık kürsüsünde: Mustafa Kazan'ın ardından, Semiha Yavuz sanık kürsüsüne geldi.

Yavuz hakkında, “Şüphelinin başhekimi olduğu hastanede, 112 sistemi kullanılmaksızın hasta sevki, hastaların basamaklarında oynamaya yapıp ve gerçeğe aykırı şekilde ilaçları SGK'ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği” ifade ediliyor.

Mahkeme Başkanı: Savunmanı yapacak mısın?

Başhekim: Semiha Yavuz: Yapacağım. (Elindeki kağıttan okuyor)

"Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum.

Göçmen bir 7 çocuktan en büyüğüm. Evliyim 2 evladım var. Allah herkesin evladını bağışlasın.
Bizler başhekimleri olarak hasta haklarını maksimum düzeyde gözeterek işin ehli doktorlar ve hemşirelerle yaptık.

Biz başhekimlerin mali süreçlerle hiçbir alakası yoktur. Saha içinde aktif bir başhekimiydim.

Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan denetimlerden en iyi şekilde geçtim.

Mustafa Kazan bilgi verirken tek uygunsuz hastane Bağcılar Şafak hastanesidir dedi. Şaşırdı herhalde. Kimse de düzeltmedi.

Olağan dışı denetimlerden birinde denetimdeki kişi ‘Semiha görüyorum ki çok iyi işler yapıyorsun. Her raporu gösteriyorsun’ dedi. ‘Sana ve ekibine çok teşekkür ediyorum. Ben Kadıköy’de oturuyorum ama bir hastam olsa sana yönlendiririm’ dedi. İşime daha çok sarılarak devam ettim.

Dinlemeden hüküm vermek bir yöneticinin yapacağı en kötü şeydir.

Yenidoğan ünitem çok ferahtı. İstanbul’un en iyisiydi belki de.

Bebeğin basamakları değişik kriterlere bağlıdır. Her hastayı ben karşılamaya dikkat ederdim. Hastada ne var, ne yok ben değerlendiriyordum. Aileyle de bizzat ben görüşürdüm. Yanımda da hemşire olmasına özellikle dikkat ederdim. Doğumdan sonra da ilk babayla muhatap oluyordum. Bütün iş yoğunluğuma rağmen anne kendi odasına geçtikten sonra yanlarına giderdim. Bizzat ben giderdim çünkü güven duymalarını isterdim. Hasta vizitelerini hasta başında işinin ehli hemşirelerle yaptım."

2006 yılından itibaren İstanbul’un en yüksek doğum oranına sahip ilçesi olan Bağcılar’da çalıştım ve başhekimlik yaptım. Bizim hastanemizde aylık 100-150 doğum gerçekleşirdi. Bağcılar, doğurganlık oranı en yüksek yer olduğu için tüm detaylara hakimdik ve bu doğrultuda çalışıyorduk.

Ben zaten Bağcılar’da popüler bir doktordum. Etik çalışan bir başhekimim. Kaşe bizim mahremiyetimizdir. Burada duyduklarıma bir başhekim olarak şaşkınım."

Mahkeme Başkanı: Gıyasettin Mert Özdemir (112 Ambulans şoförü) ile sizin aranızda 33 bebeğin hastanenize sevk edildiği bir konuşma var. Siz 'güzel güzel' diyorsunuz, bu tuhaf değil mi?
Başhekim Semiha Yavuz: "Başkanım, bu normal bir konuşma. Altında farklı bir sebep yoktur.

Mahkeme Başkanı: Denetim geldiğinde epikrizler ve dosyalar istediğinizde hemen verdiniz mi?
Semiha Yavuz: Verdim.

Mahkeme Başkanı: ‘Epikrizleri tamamlayın’ diye bir şey söylediniz mi?
Semiha Yavuz: Hayır. Demedim. Böyle bir şeye ihtiyacım yoktu.

Mahkeme Başkanı: Hemen nasıl verdiniz?
Semiha Yavuz: Ben çok disiplinli çalışan bir ekiptim. Bu duruma düşmemek için zaten doğru bir ekiple çalıştım.

Mahkeme Başkanı: Gıyasettin Mert’i tanıyor musunuz?
Semiha Yavuz: Mert diye birini biliyorum 112’den hasta sunan ama Gıyasettin olduğunu burada duydum.

Mahkeme Başkanı: Gıyasettin ile bir konuşmanız var ‘entübe’ mi diye soruyorsunuz?
Semiha Yavuz: Hastayı soruyorum ki ona göre hazırlatacağım. İl dışından gelen bir hastaydım.

Mahkeme Başkanı: Gıyasettin ‘Suriyeli bebek var alır mıyız’, diyor ‘alırız’ diyorsunuz?
Semiha Yavuz: Özellikle T.C. olmayan bebeğin İstanbul’da oturması gerekiyor. Benim para almam söz konusu değil zaten.

Mahkeme Başkanı: Hasta sayısının konuşulması abest değil mi?
Semiha Yavuz: Sıradan yapılan bir konuşma. 33 hastam var gece kabulü gelirse diye…

Mahkeme Başkanı: 112 ile konuşmanız saçma değil mi, sana ne diye demiyorsun?
Semiha Yavuz: Hasta sayısını paylaşarak konuşmamda bir durum yok gerçekten çok yoğundum.

Mahkeme Başkanı: "Mehmet Halis’in Fırat Sarı ile bir konuşması var: 'İl dışından gelen bebekler ex oluyor, Semiha gözünü karartmış, ortalığın anasını s... Bu konuşmaya ne diyorsunuz?'"

Semiha Yavuz: Esefle kınıyorum. Benimle uzun yıllar çalışmış birinin arkamdan böyle konuşması çok iğrenç. Kesinlikle doğru değil. Benim bu kadar eks verdiğimle ilgili şeyler kesinlikle doğru değil. Denetimden geldiler tek tek incelediler. Bunların en büyük kanıtı bu denetimlerdi.

Mahkeme Başkanı Hakan Doğukan Taşçıyla ilgili bir soru sordu

Semiha Yavuz: Hayatımın hiçbir saniyesinde bu adamları görmedim. Niye bu şekilde konuşuyorlar sizin takdirinize bırakıyorum.

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı çalıştı mı hastanenizde?
Semiha Yavuz: Hiç çalışmadı.

"İnsan olmayı unutmayın"

Mahkeme Başkanı: Ekleyeceğin bir şey var mı?
Semiha Yavuz: Buradaki insanların hataya düştüğünü gördüm. Çok sevgi dolu bir ailede büyüdüm ben. Annem ve babam öleli çok oldu ama onların düsturuyla büyüdüm. 7 evlat yetiştirdiler. Kardeşim de diş doktoru. İnsan olmayı unutmayın. O sevgisizlik çok kötü bir şey tabii ki kendimi de seviyorum ailem de arkamda. Dünyaya bir daha gelsem doktor olurdum. Çocuk doktoru olurdum. Beni yetiştiren aileme, sevdiklerime teşekkür ederim.

Duruşmada gergin anlar yaşandı: Yavuz'un avukatından savcıya "Sınırlarınızı bilin"

Savcı Koçakaya, Şafak Hastanesi'nin yapısına ilişkin olarak, "Hastanede kaç müdür çalışıyordu?" sorusunu yöneltti. Yavuz, "Üç müdür çalışıyordu" diyerek yanıt verdikten sonra devam ederken, savcı başka soru sormak istedi, ancak o esnada Semiha Yavuz konuşmaya devam etmek istedi.

Bunun üzerine Koçakaya, "Sözümü kesme. Mustafa Kazan kime bağlıydı? İşletme müdür yardımcısı olarak direkt size mi bağlıydı, yoksa arada başka kişiler var mıydı?" diye sordu.

Semiha Yavuz ise "Bizim hastane konkordato olduğu için kime bağlı olduğunu bilmiyorum" yanıtını verdi.

Savcı Kocakaya'nın tepkisi üzerine, Yavuz'un avukatı araya girerek savcıya, "Bizim müvekkilimize had bildiremezsiniz. Sınırlarınızı bilin" dedi.

"Bana "500 gram, bu bebek zaten ölecek. Çek fişini, gitsin" dedi"

Duruşmaya verilen aranın sona ermesiyle, Güney Hastanesi'nde hemşire yardımcısı olarak çalışan tutuksuz sanık Batuhan Çetin, sanık kürsüsüne geldi. Çetin hakkında, “Kaya bebeğin ölmesinde ihmali bulunduğundan, ihmalli davranışla kasten öldürme suçunu işlediği” belirtiliyor.

Batuhan Çetin: 2021 yılında Güney Hastanesi'nde stajyer olarak başladım. Stajım bittiği zaman bu hastanede yenidoğan yoğun bakım ünitesinde hemşire yardımcısı olarak başladım.

Batuhan Çetin: Yapılan usulsüzlüklerden haberim yok. Damla Atak geldikten sonra yoğun bakım değişti. İşletme olduğunu biliyordum. İşletme gittikten sonra Ali Dirik işletiyor diye biliyorduk.

Mahkeme Başkanı: İşletme senin çalıştığın dönemde var mıydı?

Batuhan Çetin: Vardı.

Mahkeme Başkanı: Kim ilgileniyordu?

Batuhan Çetin: Geceleri İlker Gönen geliyordu. Gündüz çok nadir Şeyhmus Çelik geliyordu. Hüseyin Günerhan ilgileniyordu. Hüseyin Günerhan, kendini Şeyhmus olarak tanıtıyordu.

Batuhan Çetin: Kaya Bebek ölürken anestezi uzmanı bile elini sürmedi. Kimse ilgilenmedi. İkinci günün gecesinde bebek kanamaya başladı. Hemşire Damla Atak, çağrıldığı halde gelmedi. Bebek gece 3 buçuk civarında daha da ağırlaştı. Rıza doktoru aradım, yardım istedim. Bana "500 gram, bu bebek zaten ölecek. Çek fişini, gitsin" dedi. Bebeğin ailesinden özür diliyorum. Ama Rıza hoca böyle dedi. Bunlar böyle insanlar. Kalp masajı yaptığım için şu an yargılanıyorum. Sanık olarak getirildim ama tanık olarak gelmeliydim. Benim üstüm Damla Atak. Ben gidip başkasına soramam.

Denetim oldu. Müzeyyen hanım beni odasına çağırdı sorular sordular. Hastane avukatı, hastane müdürü, Damla Atak bir odaya aldılar. Beni tehdit eder tarzında üstüme iftira atar şekilde beni tehdit ettiler. Seni şikayet edeceğiz. Ben de ben kimseyi aramadım dedim. Kanıtlayamazsınız dedim. Savcılığa gideceğiz dediler. Ben de hasta bilgilerinin dışarda konuşulmasının yasak olduğunu bilmiyordum.

Nöbet listesini yapıp beni oraya bırakan yönetim suçludur. Hastane yönetiminden gece amirine kadar herkesin bebekten haberi var. Bebeğin öleceği belli beni niçin oraya bırakıyorlar. Ben de merak ediyorum açıkçası.

Mahkeme Başkanı: Şeyhmus Çelik ne zaman oradan ayrıldı?

Batuhan Çetin: Şeyhmus hoca bebeği hiç görmedi. Zaten çok gelip gitmezdi. Kaşesini kullandıran bir doktor.

Mahkeme Başkanı: Bebeğin geliş süresinde kim vardı? Batuhan Çetin: Damla Atak biliyordu bebeğin 500 gram şeklinde geleceğini biliyordu.

İl Sağlık'ta ifade verdim. Ben il sağlığa gittiğimde neyin legal neyin illegal olduğunu bilmiyorum. Bunlar sadece sözlü olarak kaldı ama yazılı beyanımı almadılar.

Mahkeme Başkanı: Hilda Keykubad’ın kaşesi hastanede miydi?

Batuhan Çetin: Evet.

Mahkeme Başkanı: Hilda Keykubad gelmedi. Rıza keykubad geldi mi?

Batuhan Çetin: Bebeğin ölümünden önce de sonra da hastaneye geldi. Yoğun bakımda kameralar var hatta kameralar var diye Hakan Doğukan’a seninle konuştuğumu kanıtlayamazlar kameraların olmadığı yerde konuştum dedim. Biri bacak bacak üstüne attığında arayıp bacağını indir derlerdi.

Mahkeme Başkanı: Kamera kayıtlarına ne oldu?

Batuhan Çetin: Bilmiyorum, kaybolmuş. Mahkeme Başkanı: Kim erişiyordu?

Batuhan Çetin: Hüseyin Günerhan ve Doğukan Taşçı erişebiliyordu. Bunu da veren kişi Batuhan adlı bilişimci olan birisi.

Mahkeme Başkanı: Bana mobbing uyguladılar demişsin?

Batuhan Çetin: Damla atak geldikten sonra bana her gece nöbet tutturdular. Diğer hemşire yardımcılardan daha fazla çalıştırıldım. Bunun adı mobbing değil midir? Mobbingdir.

Mahkeme Başkanı: Kamera kayıtları var mıydı? Batuhan Çetin: Kesinlikle çalışıyordu.

Savcı Kadir Kocakaya: Denetimde Kaya bebek öldükten sonra onun dosyası ne oldu?

Batuhan Çelik: Ölüm bildirimini Furkan Çalışkan gece amiri yaptı. E imza olmadan nasıl yaptı bilmiyorum

Batuhan Çelik: Denetimden sonra Damla Atak beni arıyor. ‘Oktay geldi müdahale etti’ diyeceksin, dedi.

Savcı Kadir Kocakaya: Kaya bebeğin dosyası ne oldu

Batuhan Çelik: Bilmiyorum, diğer dosyaların oraya koyulması lazımdı.

Savcı Kadir Kocakaya: Müfettişler onu aldı mı?

Batuhan Çelik: Ben yoktum. Sabah 8de çıktım. Damla Atak Rıza hocayı çocuk doktoru olarak tanıttı.

Savcı Kadir Kocakaya: Gıyasettin’i tanır mısın? Ben onun simsar olduğunu biliyorum demişsin Simsar nedir?

Batuhan Çetin: Bebekleri getiren ve Damla Atak ile iletişime geçendi.

Savcı: Kamera kayıtlarında hemşire bacak bacak üstüne attığı zaman kayıtlarda sizi kim uyarıyordu?

Batuhan Çetin: Müzzeyyen uyarıyordu.

Sağlık Bakanı Avukatı soruyor: Furkan Çalışkan’dan gece amiri olarak söylediniz? Görevi nedir?

Batuhan Çetin: Hekim değilse bile uzman biri olduğunu biliyorum.

Avukat: Ölüm raporunu kimin yazdığını biliyor musunuz?

Batuhan Çetin: Hayır bilmiyorum

Damla Atak avukatı: Damla Atak gelince nasıl işleyiş vardı hastanesinde?

Batuhan Çetin: Damla Atak gelince hastanede düzgün doktor olmuyordu. Kaya bebeğin durumu kötüye gidince Damla Atak 'Beni arama, başım ağrıyor' dedi.

Kaya bebeğin ailesinin avukatı soruyor: Kaya bebeğin öldüğü akşam birilerini aramışsınız.

Batuhan Çetin: Ben kalp mesajına başladım. Bebek ares olduğunu bildirdim. Benim sorumlu hemşirem dahi... (tıbbı terim) kullanma yetkim yok, bilgim yok.

Mağdur avukatı: Küfür ediyorsunuz. Kime?

Batuhan Çetin: Rıza Keykubad’a ediyordum. Arkasındayım.

Mağdur avukatı: Eksikler var mıydı?

Batuhan Çetin: Ben hemşire yardımcısıyım. Gelen denetimlerden önce eksikler diğer hastanelerden getiriliyordu. Denetim bittikten sonra geri gidiyordu. Denetimden haberleri oluyordu. Nereden oluyordu bilmiyorum.

Güney Hastanesi avukatı: Kaya bebek mekanik vantilatöre bağlı mıydı?

Batuhan Çetin: Sorduğu soru saçma!

Avukat: Saçma diyemez! Küvezlerde kaya bebek harici kaç bebek vardı?

Batuhan Çetin: Tahmini olarak 9 bebek vardı.

Sanık Şeyhmus Çelik: Benim mesai saatimi bilmiyor. 500 gram doğan Kaya bebeğe neden baktı?

Batuhan Çetin: Damla Atak bak dediği için baktım.

Hüseyin Günerhan avukatı: 1,5 yıldır Hüseyin Günerhan ile çalışmışsınız. Usülsüz çalıştığını belirttiniz. Kendini doktor olarak tanıttığına dair kanıtınız var mı?

Batuhan Çetin: Efendim bebeklerin ailelerine sorun hepsi Hüseyin Günerhan’ın kendini doktor olarak tanıttığını söyleyecektir.

Hüseyin Günerhan soruyor: Güney hastanesinde çalıştığı dönemde evraklar kendisinden istendi mi?

Batuhan Çetin: İlk çalıştığım dönemde hastalar üçüncü basamak olarak yapılıyordu. Epikriz ve çarşaf listeleri sallamasyon şeklinde yapılıyordu ben bunu Sağlık Bakanlığı soruşturmasında öğrendim. Ben o dönem eğitim alıyordum. Nasıl küvez temizlenir gibi?

Avukat: Batuhan kendini hekim olarak tanıttı mı?

Batuhan Çetin: Efendim ben bu tipimle nasıl hekim olabilirim? Herkes beni yardımcı hemşire olarak biliyordu.

Batuhan Çetin’im avukatı: Soruşturma savcısı Yavuz Engin müvekkilim hakkında ayrıca gerçeğe uymayan başka detaylar da eklemiştir.

Fırat Sarı’ya "SGK’ya bildirilmeyen ilaç girişi var, yolsuzluk yapılıyor" dedim

Ardından sanık kürsüsüne Ali Dirik geldi. Hakkında, “SGK'ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği, ayrıca Kaya bebeğin ölümünün ardından kamera kayıtlarının alınmasını engellemek adına görüntüleri sildirerek suç delillerini gizleme ve yok etme suçunu işlediği, Kaya bebeğin öldüğü gece yenidoğan yoğun bakımda hiçbir tıbbi müdahale yetkisi bulunmayan hemşire yardımcısını bırakarak nöbetçi sorumlu hemşire ve nöbetçi doktor görevlendirmediği, sonucunda aynı gece Kaya bebeğin eks olduğu, bu kapsamda sözleşmeden kaynaklı sorumluluğunu yerine getirmeyip Kaya bebeğin ölümüne sebep olarak ihmalen adam öldürme suçunu işlediğinin anlaşıldığı” iddiaları olan Dirik, "Diyarbakır ve Hatay’da çalıştım, son 13 yıl da Güney Hastanesinde çalıştım. Fırat Sarı’yı tanımam. Hemşire bulmakta zorluk çekiyorduk, hastane sahibi Müzeyyen Hanım'a söyledim. O da Fırat Sarı’ya ulaşmış. Fırat Sarı bize danışmanlık hizmeti vermeye başladı. 2023 yılında … isimli ilaç girişi fazlaydı. Hemşireleri çağırdım, siz bu ilacı hastalara uyguladınız mı diye sordum. Hemşireler hayır dediler. Sonra Fırat Sarı’ya dedim burada SGK’ya bildirilmeyen ilaç girişi var, yolsuzluk yapılıyor dedim. Burada sonra danışmanlık hizmeti ile anlaşmazlıklar ortaya çıktı" dedi.

"Bana bebek katili deniliyor, ben annesiyle ilgileniyordum"

Güney Hastanesi mesul müdürü olarak çalışan Dirik, savunmasına şu ifadelerle devam etti:

“Epikrizler SGK’ya bildirilmemişti, dosyaların eksik olduğunu gördüm. Fırat Sarı’yı hastaneye çağırdım. Hastane sahipleri, hastane yöneticisi ben Fırat Sarı ile konuştuk. Aramızda hararetli tartışma yaşandı. Bu ilaçları açıklayın dediğimde açıklayamadı ben de başhekim olarak Fırat Sarı ile çalışmayalım dedim. Fırat Sarı beni tehdit ederek, 'Tanıdığım savcı var. Sen kimsin?' dedi. Fırat Sarı’nın danışmanlığına bağlı gelen hemşireleri de işten çıkardım.

Kaya bebek ile tartışmalara değinmek istiyorum Ayın 13ünde gece 22.00’de arandım. Aranmamanın sebebi uzun zaman yoğun bakımda çalışmışım ve başhekimlik yapmışım. Bana bebek katili deniliyor. 22 yaşındaki annenin durumu da ağırdı bebeği de 500 gram olarak doğdu. Size belgelerle bizim hastanede çalışan doktorların çalışma belgelerini sunacağım. Kaya bebek doğduğunda doktor Oktay beye neler yaptığını sordum. Ben annesiyle ilgileniyordum. Anne 4. katındaydı yoğunbakım ünitesi 5. kattaydı.

"O savcının savcı Yavuz Engin olduğunu bilmiyordum"

Fırat ile hep tartışıyorduk. Ani denetim gelince kağıtta Büyükçekmece savcısı Yavuz Engin yazıyordu, o savcı onun arkadaşı olan savcı diye düşündüm. Gizli bir soruşturma olduğunu bilmiyordum. Ben de o savcıyı bulucam diyorum. O savcının savcı Yavuz Engin olduğunu bilmiyordum."

Direk'e sorulan sorular ve Dirik'in verdiği cevaplar şöyle:

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile tartıştıktan sonra senet muhabbeti var o nedir?

Ali Dirik: Başhekimlerin mali olarak hiç yetkisi yoktur.

Mahkeme Başkanı: ‘Damla Atak bu bebek eks olacak gelsin bugün zaten Şeyhmus üzerinde yapacağız’ diyor. Nedir?

Ali Dirik: Kim kayıtlıysa o olur.

Mahkeme Başkanı: Kağıt üzerinde o, bu, şu diyorsunuz. Fiiliyatta öyle değil ama. Şeyhmus hastaneye gitmedim diyor niye haberiniz yok hastaneye gitmediğinden?

Ali Dirik: Gündüz sorumlusu doktor vardı.

Mahkeme Başkanı: Gece kim geliyordu?

Ali Dirik: İcap anlatmam lazım

Mahkeme Başkanı: İcap anlatma bana

Ali Dirik: Anestezi uzmanı yapıyordu. İcap doktoruna haber veriyordu.

Mahkeme Başkanı: İcap doktoru kim?

Ali Dirik: Şeyhmus.

Mahkeme Başkanı: Şeyhmus bey gece görevim yok diyordu.

Ali Dirik: Şeyhmus bey gelmiyorsa İlker ya da Fırat’a haber veriyordu.

Mahkeme Başkanı: “Şimdi bir savcıyla görüşeceğiz denetimi bir şekilde kapatmaya çalışacağız?” diyorsun.

Ali Dirik: Denetimde bir tutanak tuttular. Ben ilçe sağlığa başvurdum. Yoğum bakımımızı kapatmaya çalıştılar diyorum. Zaten basamaklandırma ekipleri geldi. 3. Basamak olduğu tescillendi.

Mahkeme Başkanı: Savcıyla görüşeceğim diyorsun?

Ali Dirik: Onun kulağına gitmesi için söyledim.

Mahkeme Başkanı: Ölüm varsa bırakın denetlensin kapatmaya çalışmak vicdani olarak doğru davranış mı?

Ali Dirik: 3 olduğunu biliyorum zaten. 3 gün sonra 3 basamak olduğu tescillendi. Onun için vicdanım rahat.

Mahkeme Başkanı: Kamera kayıtlarına ne diyorsunuz?

Ali Dirik: Kamera çalışmıyordu, yenidoğan bebek ünitesi ve 3. katta kameralar çalışmıyordu bundan haberim yok, 2 harddiskte kayıt yoktu.

Mahkeme Başkanı: Şeyhmus Çelik’in istifasını siz mi istediniz?

Ali Dirik: Şeyhmus Çelik, Fırat Sarı’nın referansı ile gelmişti. Ben de doktor arayışındaydım. Fırat Sarı ile problem yaşıyordum.

Mahkeme Başkanı: Hilda Keykubat ve Rıza Keykubat, Kaya bebek öldüğünde ikisi de çalışıyor muydu?

Ali Dirik: Biz ayın 13ünde görüştük, 15inde sözleşme imzaladık ve işe başladılar.

Mahkeme Başkanı: Rıza Keykubat ‘biz 17sinde başlayacaktık, bize kumpas kurdular’ dedi, ne diyorsunuz?

Ali Dirik: Efendim biz 13’ünde görüştük.

Üye hakim soruyor: Hilda Keykubat 17.11.2023’te işe başladığını ve Kaya bebeğin ölümüyle ilgili olmadığını söylüyor? Siz ne diyorsunuz?

Ali Dirik: Biz kendisiyle 13ünde görüştük, 15’inde işe başladı. E-imzası vardır o tarihte.

Mahkeme Başkanı: Gece kimler çalışırdı?

Ali Dirik: Sağlık Bakanlığı ruhsat verdiği yerlerde. Normalde 7/24 doktor ister. Ama iki kişilik kadro vardı. Döndüremezdim. İcapcılar vardı. Sağlık Bakanlığı’na defalarca başvuru yaptım. Doktor verilmiyor.

Savcı Kadir Kocakaya: Denetimcilerin savcılıktan geldiğini nasıl anladın?

Ali Dirik: Polislerle beraber geldiler evrakta Büyükçekmece Cumhuriyet Savcılığı yazıyordu. Polis evrak gösterdi oradan biliyorum.

Savcı Kadir Kocakaya: Kaya bebeğe hiçbir doktor bakmadı diyor. Batuhan niye sizin için böyle bir şey söylesin?

Ali Dirk: Fırat Sarı ile çalışıyordu diye Doğukan’ı da göndermiştim. Zaten bir husumet vardı. şimdi anlıyorum ki Batuhan'ı da kendi oyunlarına alet etmişler.

Savcı: Madem husumetiniz yok niye o zaman böyle bir ithamda bulunuyor.

Ali Dirik: Doğukan'la Batuhan’ın yakın olduğunu öğrendim.

Savcı: Kaya bebeğin ölümündeki başhemşire kimdi?

Ali Dirik: Elçin hanım diye hatırlıyorum

Savcı: Soyadı neydi?

Ali Dirik: Bilmiyorum

Savcı: Batuhan arayınca Rıza’nın gelmesi gerekiyor dedin yanlış mı söyledin?

Ali Dirik: Yanlış söylemişimdir.

Savcı: Siyasilerle halledeceğim diyorsun? Senin bir başhekim olarak ciddi olayları Gıyasettin ile konuşmanın anlamı nedir?

Ali Dirik: Tanıyorum. Dışardan biri olduğu için abi kardeş olarak konuşuyorum.

Savcı Kadir Kocakaya: Normalde senin Gıyasettin’e bilgin vermen de yasak, niye yapıyorsun?

Ali Dirik: Fırat Sarı ile yakın olduğunu bilmiyorum.

Savcı: Yasak zaten.

Ali Dirik: Bilmiyorum.

Savcı: Çok basit bir şey soruyorum. Sen başhekimsin. Sen hastanedeki ölüm olayını niye Gıyasettin Mertle konuşuyorsun?

Ali Dirik: Hastaneye geliyordu. Özel bir ilişkim yok. Sormuştur. Dışardan biri diye konuşmuşumdur.

Savcı: Gıyasettin Mertle yoğun bakımı işletme gibi bir şeyin oldu mu?

Ali Dirik: Kesinlikle böyle bir şey yok. Hastane başhekiminin işletmesi için devretmesi gerekiyor zaten.

Mağdur avukatı soruyor: Kollukta Damla Atak dosyaları dışarı çıkarmasın demişsiniz neden?

Güney Hastanesi avukatı soruya itiraz etti. Hakim soruyu kabul etti.

Ali Dirik: Damla Atak, Fırat Sarı döneminde eksik bilgileri vardı. O yüzden dosyalar dışarı çıkarılmıyordu.

Avukat: Rıza Keykubat, çocuk doktoru mu?

Ali Dirik: Hayır, pratisyen hekim.

Rıza Keykubat avukatı soruyor: Hilda ile poliklinikte mi yoksa yenidoğan yoğun bakımda mı çalışması için işe aldınız?

Ali Dirik: Yenidoğan yoğun bakım için işe aldım.

Avukat: Doktorların nöbet listesini ben hazırlıyorum dediniz, hekimlerin haberi olur muydu?

Ali Dirik: Arar bilgi verirdim. Arada değişirdi. Çünkü ayrılan doktor olabilirdi.

Avukat: Siz kaya bebek eks olduğu için kendi üstünden sorumluluğu atmak için mi Hilda hanımı hemen işe aldınız?

Ali Dirik’in avukatı itiraz etti. Sorulmasına karar verildi.

Ali Dirik: Hangi bebeğin eks olabileceğini bilmem imkansız.

Ardından Dirik’in avukatı savunma yaptı:

"9 gün burada yargılama yapıyoruz 47 sanığın bazıları tutuklu bazıları tutuksuz yargılanıyor. Bazıları meslek etiklerine uymadıkları için linç ediliyor. Denetime gelindeki evrakta Savcı Yavuz Engin’in ismi var. Rüyaya yatılarak bu isme ulaşılmadı. Ülkede neonatolog sayısı yetersiz. Delillerin karartılması konusunda kamera kayıtları 9 Kasımda elektriklerin gitmesiyle 2 harddisk arızalanmış 1 hafta sonra fark edilmiştir. Deliller karartılsa sadece yenidoğan ünitesi kamera kayıtları ile diğer birimlerin kamera kayıtları da silinirdi halbuki hastanedeki diğer kamera kayıtlarını alan 3 harddisk çalışıyordu. Nasıl deliller karartılabilir? Kaya bebek durumuna gelince Kaya bebek Esengül hastanesinde doğmuş ve Güney hastanesine sevk edilmiştir. Kaya bebeğin annesi Zeynep hanıma müvekkilim müdahale etmiştir. Annesi müvekkilime teşekkür etmiştir. Hatta bebeğini kaybeden anne Zeynep 2024 yılında Güney hastanesine tekrar gitmiştir bu kamera kayıtlarında da mevcuttur, ihmali olarak bebeğin ölümüne neden olan bir hastane varsa insanlar bırakın, hastaneye gitmeyi onun önünden bile geçmez.

"Fırat bey başhekime ‘Göreceksiniz, tanıdığım savcı var’ dedi"

Dirik'in ardından iddianamede hakkında, “3. Düzey olmayan yenidoğan yoğun bakımlarına hasta kabul ederek hemşire yönetimine bırakan Özel Güney Hastanesi yöneticilerinin sorumlu olarak ihmalen ölüme neden olduklarının tespit edildiği, 112 sistemi kullanılmaksızın hasta sevki, hasta basamaklarında oynamaya yapıp ve gerçeğe aykırı şekilde ilaçları SGK'ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği, ayrıca Kaya bebeğin ölümünün ardından kamera kayıtlarının alınmasını engellemek adına görüntüleri sildirerek suç delillerini gizleme ve yok etme suçunu işlediği, Kaya bebeğin öldüğü gece yenidoğan yoğun bakımda hiçbir tıbbi müdahale yetkisi bulunmayan hemşire yardımcısını bırakarak nöbetçi sorumlu hemşire ve nöbetçi doktor görevlendirmediği, sonucunda aynı gece kaya bebeğin eks olduğu, bu kapsamda sözleşmeden kaynaklı sorumluluğunu yerine getirmeyip Kaya bebeğin ölümüne sebep olarak ihmalen adam öldürme suçunu işlediği anlaşıldığı” belirtilen Güney hastanesi sahibi Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu sanık kürsüsüne geldi.

"Başhekimimiz Ali bey ilacı sordu ilacı açıklamıyorsun demişti. Fırat bey yanımda başhekime bağırıp, küfretti. Fırat bey başhekime ‘Göreceksiniz tanıdığım savcı var’ dedi. Sonra Büyükçekmece Savcılığı hastaneme geldi denetim yaptı" diyen Yurtoğlu, sorulan sorulara şu yanıtları verdi:

Mahkeme Başkanı: Bu ilaçla ilgili araştırma yaptınız mı, hemşirelerle ilgili tutanak tuttunuz mu?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Ben tazminatlarını ödeyerek Fırat Sarı’ya bağlı Hasan Basri, Hasan Doğukan ve Hüseyin’i işten çıkardım.

Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı’ya sizin yüzünüzden zarar ettim demişsiniz konuşmalarda?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Doktorlar düzenli gelmiyordu çünkü.

Mahkeme Başkanı: Kaya bebek ile ilgili ne söylemek istersiniz ?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Ayın 16’sında hastaneye geldim baktım hastanede kargaşa var denetim yapılıyor. Ayın 15inde akşam eks olmuş. Esencan hastanesinde gebelik zehirlenmesi yaşayan anne bizim hastaneye getirilmiş, 500 gram doğmuş.

Mahkeme Başkanı: Siz ne mezunusunuz?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Ortaokul mezunuyum Almanya’da çalıştım yıllarca, sigortam devam etsin diye Esenler Güney Hastanesi'ni aldım. Başhekimimiz Oktay Bey vardı bizimle 24 yıl çalıştı.

Mahkeme Başkanı: Şeyhmus Çelik’ten sonra kiminle anlaştınız?

Müzeyyen Yurtoğlu: Ben anlaşmadım başhekim anlaştı. Bilgim yok.

Mahkeme Başkanı: Kamera kayıtları ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Ayşe Müzeyyen: Ben denetime gelen savcılık ekibinden öğrendim haberim yok. Kamera kayıtlarında yoğunbakım doğum ünitesindeki çalışan hemşirelere bacak bacak üstüne atma, düzgün otur gibi şeyler de söylemedim.

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Siyasi görüşüm var. Söyleyeyim mi size?

Mahkeme Başkanı: Sen sorulara cevap ver.

Mahkeme Başkanı: Batuhan sizin hemşireniz bunu yönetim biliyordu dedi. Doktor eksikliği ile ne söylemek istersiniz?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Batuhan biz de staj yaptı bizimle çalışmak istiyor musun dedim ona. Bak bizimle devam etmek istiyorsan onlara (Fırat Sarı ekibine) hastanenin bilgilerini verme dedim

Mahkeme Başkanı: Denetim sonrasında sizin hastaneniz ile ilgili yenidoğan ünitesinin ihtiyaçları karşılamadığı ibaresi var? O geçici bir durumdur.

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: 1984 yılından itibaren bu hastanenin sahibiyim. Benim sağlık çalışanları ile ilgili bir tasarrufum yok ondan başhekim sorumludur.

Mahkeme Başkanı: Siz hep hastaneye düzenli gidip gelir miydiniz?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Evet gelirdim ama son 10 yıldır sağlık sorunlarım nedeniyle gidemiyorum.

Mahkeme Başkanı: Doktor Songül?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Kendisi çok iyi kadın doğum doktorudur 12 yıl bizimle birlikte çalıştı. Hatta İngiltere’ye gideceği için çok üzüldüm.
Mahkeme Başkanı: Ekleyeceğiniz bir şey var mı?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: SGK’yı zarara uğratmadım. Örgüt üyeliğim de yoktur, suçlamaları da kabul etmiyorum.

Çapraz sorguya geçildi.

Üye hakime soruyor: Fırat Sarı ile nasıl iletişime geçtiniz? O mu sizi mi buldu siz mi?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Ben buldum bizim hastanede çalışan genel cerrahi uzmanı anlatmıştı öyle iletişime geçtik

Savcı Kadir Kocakaya: Gıyasettin Mert’i tanır mısın?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Tanımam. Ama hastanede görüyordum. Bir sorumlu hemşiremiz vardı Şiyar, onun yanına gelirdi.

Savcı Kadir Kocakaya: Para karşılığı hastanene bebek getirildi mi?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Hayır.

Savcı Kadir Kocakaya: Fırat Sarı faturayı neye göre keserdi, miktarı neye göre belirlerdi?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Gece ne kadar gelirlerse. Miktarı vardır bunların toplanır. En fazla ödediğim 90 bin TL ödemişim.

Savcı: Yenidoğan 10 yataklı, hepsi 3. Derece mi?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Evet.

Savcı Kadir Kocakaya: Niye danışmanlık ihtiyacı duydun?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Gece kimse gelmek istemiyordu. Benim doktorum ‘24 yıl çalıştım ben gece aranmak istemiyorum’ diyordu.

Savcı: Başhekim maaşını neye göre veriyordun? Sabit mi değişken mi?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Sabit.

Savcı: Batuhan ‘ayak ayak üstüne attığımızda kameradan izler müdahale ederdi’ dedi. Oluyor muydu?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Hayır savcım olmuyordu.

Savcı: Doktor Hilda var. Gelip Kaya bebeği muayene ettiğini söylemişsiniz.

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Bana öyle söylediler, öyle söyledim. Ama ben kendim görmedim.

Savcı: Kollukta gördüm demişsin.

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Bana öyle söylendi.

Savcı: Kim söyledi?

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Kimin söylediğini hatırlamıyorum.

Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu’nun avukatı mahkeme heyetine müvekkilinin sağlık raporunu verdi. ‘Zorunlu kullanması gereken ilaçlar var’ dedi. Sanık avukatı Batuhan Çetin’in banka hesaplarının incelenmesini talep etti.

Yurtoğlu'nun savunmasının ardından "yenidoğan çetesi" davasında 9. gün sona erdi. Bugüne kadar 22’si tutuklu, 18’i tutuksuz toplam 40 sanığın yargılandığı davada geriye savunmasını yapacak 7 tutuksuz sanık kaldı. Duruşma yarın 09.30’da başlayacak.

Kaynak:Haber Merkezi

Öne Çıkanlar