Hangisi daha pragmatist: Martin Scorsese’nin Dolunay Katilleri mi FBI Direktörü Edgar Hoover mı?

İhanet, cinayet, aşk, hırs, dolandırıcılık…

Martin Scorsese’nin Dolunay Katilleri… 3 saat 26 dakika…

Oppenheimer… 3 saat…

Steven Spielberg’in otobiyografik filmi The Fabelmans… 2 saat 26 dakika…

Bu 3 film, bu yıl izlerken 3’te birini uyuyarak geçirdiğim 3 film…

Scorsese, Dolunay Katilleri’nde 1920’lerin Amerika’sında tarihsel bir olayı canlandırıyor.

Filmin önemli bir eksikliği, fazlalığından geliyor.

Scorsese maalesef lafı çok uzatıyor.

2019 yapımı The Irishman de 3,5 saat sürmüştü.

İnsan yaş aldıkça lafı uzatır mı?

Bunu tanıdığım en yaşı ileri ama en zinde kişi olan Altan Öymen abime soracağım.

Amerikan siyaseti üzerine akademik yayınlarım var.

Üniversitede Türk-Amerikan ilişkileri dersi veriyorum.

Bu yüzden Scorsese’nin filmleri aslında benim için bulunmaz bir nimet…

Zülfü Livaneli’nin güzel bir sözü vardır:

Bir olayı anlamak için akademik yayın okuyun, fakat o anı hissetmek için roman okuyun.

Livaneli roman diyor ama bu elbette bir film de olabilir.

Scorsese, Amerikan tarihini çok güzel alan bir yönetmen.

Mesela 1870’lerin New York’unda geçen sosyetik aşk filmi Masumiyet Yaşı…

Ya da Amerikan iç savaşı sırasında geçen New York Çeteleri…

1982 yapımı Kahkahalar Kralı…

Amerika’da para ve şöhret için alınmayacak bir risk, yapılmayacak bir maymunluk olabilir mi?

Scorsese bunu Wolf of Wall Street’te Di Caprio’yla da göstermedi mi?

Kazananlarla dolu bu odadan ayrılmadan önce yanınızdaki kişiye iyice bir bakmanızı istiyorum. Çünkü çok da uzak olmayan bir gelecekte, eski püskü Pinto marka arabanla kırmızı ışıkta duracaksın ve o kişi de yepyeni Porsche'siyle senin yanında duracak. Yanlarında büyük şehvetli göğüsleri olan güzel karısı olacak. Peki sen kimin yanında oturacaksın?

DiCaprio, büyük göğüslü bir eş ve Porsche için dolandırıcılık yapmayı öneriyordu.

Robert De Niro’nun 1976 yapımı Taksi Şoförü’nde geçirdiği cinnet ve saçtığı şiddet… Amerikan toplumunun çıkmazı, sıkışmışlığı, ufuksuzluğu değil miydi?

***

Scorsese’nin Dolunay Katilleri’nde 1920’lerde Oklahoma’da geçiyor.

Gerçek bir hikâye…

Osage yerlileri, kendi topraklarından sürüldükleri Pawhuska’da petrol bulurlar.

Parayı koyacak yer bulamayacak kadar zengin olurlar.

Büyük para olur da bela olmaz mı?

William (Robert De Niro), yeğeni Ernest (Leonardo Di Caprio)…

3 senede 20 Osage üyesini öldürürler… Amaç bu petrol haklarını ele geçirmektir.

Bu uğurda DiCaprio bir Osage kadınıyla evlenir.

Bunu sadece para için mi yapar? Yoksa aynı zamanda kadından hoşlanır mı?

Bana göre ikisi birden…

İngiliz şair Felix Dennis bu konuyu şöyle özetlemişti:

Para güçtür. Güç de afrodizyaktır.

***

Peki Amerikan hükümeti bu gizemli cinayetlere nasıl bir çözüm bulur?

İşte burada Amerikan tarihi için önemli bir figür ortaya çıkıyor.

Edgar Hoover… Amerikan Soruşturma Bürosu’nun 1924’te atanan direktörü…

Bir seri cinayet dizisinden bu kadar nemalanan bir başka örnek bilmiyorum.

Hoover, bu cinayetleri çözüp hükümeti FBI’ın kurulmasına ikna ediyor.

Başına geçtiği FBI’ın popülaritesinin artması için de yine Osage vakasını kullanıyor.

Osage cinayetleri, Hoover’ın halkla ilişkiler faaliyetlerinin nesnesine dönüşüyor.

FBI, Osage meselesini nasıl çözdüğüne yönelik yazılar ve görseller hazırlıyor.

1932’de NBC Radyo’nun The Osage Murders serisi, 1956’da Pulitzer ödüllü gazeteci Don Whitehead’in kitabı…

Hep aynı amaca hizmet ediyor.

Daily Oklahoman gazetesine göre FBI, NBC Radyo’ya senaryo için doğrudan tutanakları veriyor.

Pulitzerli gazetecinin FBI üzerine yazdığı kitabın filmi Warner Bros tarafından dağıtılıyor.

Bu filmin yapımcısı Mervyn LeRoy’a göre Hoover bu filmi A’dan Z’ye kontrol ediyor.

Soruşturma Bürosu’nun yıldızı işte böyle parlıyor.

Edgar Hoover bu sayede 1935’te büronun, Federal Soruşturma Bürosu’na dönüşmesini hükümete kabul ettirebiliyor.

İşte bunlar da filmde yer almayan detaylar… Şimdi başladığımız yere geri dönelim…

Sizce Scorsese’nin Dolunay Katilleri mi daha Makyavelist, yoksa Edgar Hoover mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Efe Sıvış Arşivi