Cavalli’nin Tabutu

Değişmeyen iki şey vardır. Değişim ve Roberto Cavalli... İtalyan tasarımcı 70’lerden beri çizgisini pek de değiştirmedi.

Sadelik, minimalizm, sessiz lüks gibi kavramlara hiç itibar etmedi. Hep üst perdedeydi. Tasarımları yüksek sesli, maksimalistti. Bir Cavalli parçası mutlaka “ben buradayım” demeliydi.

Parçalarında hayvansal dokular özellikle leopar desenler başroldeydi. Deri, ipek gibi kumaşlara yaptığı baskı tekniğiyle yıldızı parlamıştı. Fakat esas golü kotla atmıştı. Cavalli, salaş kot pantolonu sıkı ve seksi hale getirdi. İçine likra koydu. Yeni icadı lüks kottu. Yıl 1993’tü. Podyumda Naomi Campbell vardı. Sıkı kalçaları, Cavalli’nin kotlarının içinde dünyaya bir başka göründü. Streç kotlar böylece küresel bir trend oldu.

cavalli2.jpg

Cavalli, Ekim 2009’da Dolmabahçe Saray meydanda defile yaptı. Fakat bir gariplik vardı. Daha 2 ay önce Milano’da yeni koleksiyonunu tanıtmıştı. Türkler, bu yeni koleksiyondan parçalar beklerken Cavalli sürpriz bir hamle yapmış, İstanbul’a 3 sene önceki koleksiyonunu getirmişti. Bu şimdi olacak iş miydi? Türk basını duruma uyanmamış, haberlerinde defilenin üstüne yeni sezon diye atlamıştı fakat oyuna gelmeyenler vardı.

Bu durum sıradan vatandaş için çok da mesele edilecek bir şey değildi. Akşam Reina’da Cavalli ile fotoğraf çektirmek isteyenler sıradaydı. Fakat defileyi izleyen Dilek Hanif kül yutmazdı. Tam bir “kandırıldık” sendromuna girmişti. İvana Sert ve Derin Mermerci de bu olayı doğrusu hiç hoş karşılamamışlar, Fedon-bronzu teni, ipek gömleği ve ağzında purosuyla istifini bozmayan Cavalli’yi çok ayıplamışlardı.

cavallinin-cenaze-toreni-15-nisan-2024-floransa.jpeg
Cavalli'nin Cenaze Töreni 15 Nisan 2024 Floransa

İşte o Cavalli’nin geçen hafta Floransa’da yapılan cenazesindeki ahşap tabut ise fazla sönük kalmıştı. Hatları minimal, yanları mat, üstü cilalıydı. Cavalli tarzına uygun değildi. Uyansa tabutta röveşata çekerdi. Tabut renksizdi. Bereket Taylor Swift, Kim Kardashian, Victoria Beckham cenazeyi renklendirmişlerdi. Peki 10 yıl önce bir Arap milyardere satılan markanın bundan sonraki yolculuğu nereye varacak? ABD pazarından tamamen çekilen Cavalli’nin kaderi Orta Doğu coğrafyasında şekillenecek.

Minimal Yavuzer

Cavalli, 2009’da Boğaz’da İstanbullulara bir gol atmıştı. Şimdiyse daha 40’ı çıkmadan Boğaz’da onun moda anlayışına bir gol atılıyordu. Cavalli çizgisi, şatafat ve kitsch’likte ısrarcıydı. Nur Bilen Yavuzer ise NetWork için tasarladığı kadın koleksiyonunda sadelikten yanaydı.

Geçtiğimiz Cuma, Mandarin Otel’de düzenlenen davetle tanıtılan parçalar minimal ve maskülendi fakat feminen detaylara sahipti. Misafirlere prosecco ve kokteyllerin yanında dana yanak topları, kuşkonmaz, pita, mini hamburger ve enginar ikram edildi.

efe-sivis-nur-bilen-yavuzer-001.jpg
Efe Sıvış Nur Bilen Yavuzer

Yağmurlu bir gündü. Boğaz kenarındaki şık davette Yavuzer’in tasarımları iki tarafa dizilmişti. Boğaz tarafındaki seçki, yaz akşamları ve günlük kullanımda alternatifler üretiyordu. Kara tarafındaki parçalar ise plajda geçecek güneşli günlere yönelikti. Parçalar arasında basic üstler, blazer ceketler, pantolon şort takımlar, etek, elbise, gömlekler ve ayakkabılar vardı. Bej, kahve, lacivert, siyah, beyaz ve gri tonları baskındı. Koleksiyon tamamen minimal dizaynlardan oluşmuyordu. Işıltı detaylı elbiseler, etek ve büstiyerlerle gece davetlerine uygun parçalar da vardı. Yavuzer, bu iş birliğinde fiyatlandırmaya karışmamış, sadece tasarımları yapmıştı. Davette giydiği renkli payetli büstiyerin fiyatı 3,560 TL idi. Koleksiyonda 53 ürün vardı. En yüksek fiyatlı ürün 10 bin TL fiyatıyla ceketlerdi. Elbiseler 5 bin, pantolonlar 4 bin TL bandındaydı. Yavuzer’den koleksiyondaki favori parçasını seçmesini istedim. Ayrı ayrı da satışı yapılan bir pantolon-ceket takım seçti.

foto-beyaz-takim-elbise.jpg

Hava bulutluydu. Fakat Kuruçeşme’den Anadolu Yakası’na bakıldığında Osmanlı-İslam mimarisi örneği Çamlıca Camii göze çarpıyordu. Bu eser hükümetin İstanbul’a bıraktığı izlerden biriydi. Ekrem İmamoğlu’nun tarihi yapıları ihya etmesi de geleneksel bir bakış açısını gösteriyor. Botter Apartmanı, Moda İskelesi, Kara Surları, Yerebatan Sarnıcı bu vizyonun sonuçları… Bu yaklaşım Ak Parti seçmeninin yabancı olduğu bir şey değil. Hükümetin de maziye yönelik hassasiyeti yüksek. Fakat bunun ötesi var. İmamoğlu bu gelenekçi yaklaşıma boyut kazandırmaya çalışıyor. Bu boyutu anlamak için Cerrahpaşa’da ihya edilen Bulgur Palas’a gitmek gerekiyor.

İmamoğlu, Bulgur Palas’ın içinde Ak Parti’nin yapamayacağı bir hamle yaptı. Tarihi yapının içine Parisli Magnum Photos’un bir sergisini açtı. Seçimden önce bu sergiyi gezdim. Henri Cartier, Jonas Bendiksen, Danny Lyon, Ara Güler gibi fotoğrafçıların karelerini incelerken başörtülü ziyaretçilerin sayısı dikkatimi çekti. Türkiye’nin yerel seçime gittiği günlerde miting meydanlarında kaşlar çatılmış, sesler yükselmişti. Fakat burada herkes halinden memnun görünüyordu. Ak Parti’nin kendine ciddi bir rakip edindiğini o gün Bulgur Palas’ta daha iyi anladım. Çıkışta yürüme mesafesindeki Gaziantepli Mehmet Usta’da sarımsaklı lahmacuna saygı duruşunda bulunmayı ihmal etmedim.

İmamoğlu, bir başka Osmanlı yapısı Feshane’ye ise bu kez İngiliz Tate Gallery’den bir sergi getirdi. Bu ayın içinde muhtemelen Lütfi Kırdar’da açılacak Contemporary Bloom çağdaş sanat fuarını ziyaret edecek. Geleneği korumak, tarihe sahip çıkmak… Bunu yaparken Batının sanat, tasarım nosyonlarına da açık olmak… Bu arka planla baktığımda Yavuzer’in davetinde Dilek İmamoğlu’nu gördüğüme şaşırmadım.

nur-bilen-yavuzer-dilek-imamoglu.jpg
Nur Bilen Yavuzer - Dilek İmamoğlu

Önceki ve Sonraki Yazılar
Efe Sıvış Arşivi