İntihar eden kuşlar

Bir zamanlar, İspanya’da bir akıl hastanesinin pencere camlarına bir sürü kuş çarparak intihar eder. Bunun sebebini merak ederler. Biyologlar öncülüğünde farklı mesleklerden araştırma birimi kurulur. Evrimsel, çevresel etkinler incelenir. Ancak bir türlü işin içinden çıkamazlar. Sonuçta, belki ilk yapmaları gereken şeyi yapıp, hastalarla konuşmaya karar verirler. Bunun sonucunda kuşların intiharlarının sebebi bulunur. Sebep, hastaların, kendilerine verilen ilaçları pencereden kuşlara atmasıdır.
Bu gerçek hikâyeyi ne zaman hatırlasam hem kuşlara hem hastalara üzülürüm.
Ülkemde, uzun zamandır yaşananları gördükçe, okudukça yaşananların etkileriyle karşı karşıya kaldıkça kendimi bazen deli hastanesindeki bir hasta gibi ya da önüne atılan antidepresanı fark etmeden içen bir kuş gibi hissediyorum.
Friedrich Nietzsche, “Akıl hastanesinde küçük bir gezinti, inancın hiçbir şeyi kanıtlayamadığını gösterir” demiştir ki çok haklıdır.
Çocuklarının, gençlerinin -bilgisayarı geçtim- internete girerken sıkıntı (Türkiye’nin sabit internette yükleme hızıysa 7,86 mbps. Bu yükleme hızıyla dünya sıralamasında 175 ülke arasında 101’inci sırada yer alıyor.) yaşadığı ülkemde, yöneticiler Ay’a bir kişiyi göndereceklerinin müjdesini veriyor.
Anlaşıldığı üzere “Ay’a bir vatandaşımızın gönderilmesi işlemi”, yabancı bir kişiye ait yabancı bir firmanın yurt dışında yaptığı uzay mekiğinin yapacağı Ay yolculuğunda pencere veya koridor kısmından bir koltuğun satın alınmasından ibaret.
Belki bu yolculuğun bedelini merak eden vardır. Mesela, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda 10 gün kalma, biraz gezinme, yerçekimsiz ortamda dönme, bayrak sallama, telefonda yetkililerle konuşma dahil paket program yaklaşık 55 milyon dolar. Ama değer! Televizyonda uzayda bayrağımızın sallandığını göreceğiz -yani aslında göremeyeceğiz, malum uzayda bayrak dalgalanmaz. Sonra belki uzayda bir marş dinleyeceğiz -yani aslında dinleyemeyeceğiz malum uzayda ses yayılmaz. Uzayın tamamen boş olmadığını unutmayalım ama yine de marş dinlememiz biraz sıkıntı yaratabilir. Olsun, sonuçta mekiğin içinde de bunlar yapılabilir, biz de evlerimizde bu görüntüleri seyrederiz.
Bu arada:
Ankara’dan 310 kilometre uzakta olan Sakarya’da görev yapan bir ortaokul öğretmeni, okulunda, derslere katılımın yüzde 70 civarı olduğunu söylüyor. “Kendi sınıfımda derse giremeyen 8-9 öğrenci var. 2-3 tanesinde televizyon dahi yok. Bir kısmının anne ya da babasında telefon var ancak onlar da çalışıyor. Öğrenci, onlar evde olursa derse girebiliyor. 2 öğrencim derse hiçbir şekilde katılamıyor. Aile, ‘İmkân oldukça gireceğiz’ diyor ama giremiyorlar.
Ankara’dan 440 kilometre uzakta olan Sivas’ın Yıldızeli ilçesi Kiremitli köyündeki öğrenciler, bölgede baz istasyonu bulunmadığı için cep telefonlarıyla iletişim sağlayamıyor, internete de ulaşamıyor.
Ankara’dan 444 kilometre uzakta olan İstanbul Kâğıthane’de görev yapan bir ortaokul öğretmeni, bir öğrencisinin dersler için “İnternet kafeden giriyorum. Saati 4 liradan bağlanıyorum. Param yetmez” dediğini aktarıyor.
Ankara’dan 502 kilometre uzakta bulunan Mersin’in Erdemli ilçesinde internet altyapısına hırsızların dadandığı Fatih Mahallesi’ndeki öğrenciler EBA’ya giremediklerini belirterek, hırsızlara seslenip, “harçlıklarımızı verelim, kabloları çalmayın” diye sesleniyor.
Ankara’dan 706 kilometre uzakta olan Gaziantep’te ikamet eden ailenin biri lise, diğeri ortaokul ve biri de ilkokul öğrencisi olan 3 çocuğu, evlerinde bilgisayar, tablet ve internet olmadığı için derslerini EBA TV üzerinden takip etmeye çalışıyorlar. Ancak TV’leri bozuk olduğundan dolayı ekranı tam göstermediği için EBA TV üzerinden de derslerini takip etmekte zorlanan kardeşler, kademeli de olsa yüz yüze eğitimin başlamasını istiyor.
Ankara’dan 1.035 kilometre uzakta yer alan Mardin’in Nusaybin İlçesine bağlı Eskihisar Köyü uzaktan eğitime erişemiyor. Her evde 3-4 öğrencinin olduğu köyde, bilgisayar, tablet yok, cep telefonları var ama ne şebeke var ne de internet. Evlerde bir televizyonun olduğu köyde, yaşanan elektrik sıkıntısı nedeniyle uzaktan eğitime erişilemiyor.
Ankara’nın 100 kilometre uzağında da durum aynı 1.000 kilometre uzağında da…
Toplum ve onları temsilen hükümet yaşadığı ülkenin gerçeklerini anlamakla sorumludur. Gerçekleri görmek yerine, hayal dünyasında yaşarsanız, 100 kilometre yakınınızda yaşanan acıları dindirmek yerine Ankara’dan 384 bin 403 kilometre uzaktaki Ay’a insan göndermeye kalkarsınız. Sonra da kuşlar neden intihar ediyorlar diye düşünürsünüz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi