Ayşe Naz Hazal Sezen

Ayşe Naz Hazal Sezen

Kendi Kendini Sabotaj – 2

Kendini sabote etmek bir kez gerçekleştirilen bir eylem değildir. Kendini sabotaj başarı gerektiren her yeni durumda, belirsizliğe karşı benliği koruyor gibi cazip bir imaj sergilese de bu mekanizmanın aktif kullanımı öz saygının ve kendine güvenin azalmasına, kaygı problemlerine, kişilik bozukluklarına, düşük psikososyal iyilik hali sergilenmesine neden olabilir.

Kendini sabotaj, çoğunlukla olası başarısızlık ihtimalini veya hatayı dışsal nedenlere bağlayarak özsaygıyı korumak için kullanılır.

Kendi kendini sabotajı tanıma kılavuzu (devam)

Her şeyi kontrol etmeye çalışmak kendini sabote etmenin emarelerindendir. Çevreyi, insanları ya da belirsizliği kontrol etmeye çalışmak sıkışıp kalmaya, kontrol için debelendikçe hareket edememeye neden olur. Esasında derinlerden yankılanan bir güven ihtiyacının tezahürü olan aşırı kontrol, büyümenin ve kabullenmenin önündeki sabotajcıdır; değişime dirençtir. Sınırları okyanusa genişleyebilecek sularda seyahat ederken tehdit hissetmemek için güvenli sular sanılan göletin/ kontrollüğün içinde kalarak keşfetme ve öğrenme becerileri sabote edilir. Sıra ikili ilişkilere geldiğinde ötekinin ilişkide nasıl olması gerektiğini kontrol etmeyi istemek, yakınlık kurulabilecek doğal ve samimi olanı sabotaja uğratılır. Tehlikeler ön görülebilir ve kontrol edilebilir oldukça rahat ve güvende hissedilmesine karşın yaşamın kontrol edilemeyişi, her anın ve geleceğin içinde barındırdığı belirsizlik daimî huzursuzluğa, yorgunluğa, tükenmişliğe, paniğe, saldırganlığa veya öfkeye dönüşebilir.

Başkalarını değiştirmeye çalışmak, değişmesini beklemek, düzelecek demek de kendini sabotajın bir parçasıdır. Maddi veya manevi şiddet uygulayan birinin değişeceğini ummak, karşısındakini anlamayan partner tarafından bir gün anlaşılmayı beklemek, “Evlenince düzelir. Çocuk olunca değişir. İş bulunca uslanır…” demek, beklentileri değiştirmek yerine insanları düzeltemeye çalışmak kendin olmanın ve kendine sahip çıkmanın bir nevi sabotajdır. Bu tarz ilişkilerin içinde kalarak karşı tarafın değişmesini beklemek ve anlaşılmayı ummak tekrar eden hayal kırıklıklarına neden olarak umut duygusunu baltalayabilir ve sürekli başarısız hissettirerek öz saygının düşmesine neden olabilir.

Kendini sabotajın diğer bir kolu ise mütemadi başkalarını suçlama eylemidir; insanın kendi varoluşun sorumluluğunu üstlenmemesidir. Yaşanılan her aksi durum adına koşullar veya insanlar suçlanır. Doğal bir eğilimdir yanılgıyı başkasına yüklemek. Kişinin kendi eksiliğini, yanlışını ya da başarısızlığını görmesinin önüne geçerek, benlik saygısını korumaya yardımcı olur. Lakin suçlama körleştirir; sorumluluk alma cesaretini baltalar; kimin suçlu olduğundan ziyade geçmişin değişmeyeceğini, geleceğinse her an yeniden şekillenebileceğini unutturur. Bazen suçlama içinde olduğumuzun farkında dahi olmayız.

Kendini sabotajın örtülü biçimlerinden biri ise kendini başkalarıyla kıyaslamaktır. Çocuklarını komşunun çocuğuyla kıyaslayan ebeveynlerin öğretisi gibi kendimizi hep başkasının hayatıyla kıyaslayarak aşağı alırız. Bilhassa sosyal medyanın takviyesine sahip bu sabotaj biçimi, neşenin kaybolmasına, tatmin duygusunun yitirilmesine; bunlar yerine haset ve kendiliğe dair karamsar duyguların egemen olmasına imkân sağlar. Sahte bir gösterinin gerçeklik olarak sunulduğu yerde, diğer kişiye sahip olduğundan daha az ya da gördüğü şeye hiç sahip olmadığı bilgisi dayatılır. Kıyas başladığı zaman insan sahip olmadığı şeylere odaklanır. Sahip olduklarının, ulaşabildiklerinin veya imkanlarının farkındalığı tedricen azalır. Kendini kendinle kıyaslayarak dünden daha keyifli, daha sağlıklı, daha verimli olmayı hedeflemek yerine sahip olamayacaklarımızın şaşaalı düzmecesi bizi etki altına alır.

Bazen de kendini başkalarıyla kıyaslama “Başkaları ne düşünür, Elalem ne der?” düşüncesiyle birleşerek kendini sabotaja dönüşebilir. Bilinçli veya bilinçsiz diğerlerini düşüncesine atfedilen değer bireyin kendilik değeri algısının önüne geçebilir. Toplumun kendi sınırlarını örtük biçimde bireye işlediği bu düşünce yapısı, kişinin kendisini keşfetmesini, neler sevip nelerden hoşlandığını bulmasını, başkalarının memnuniyeti için değil, kendi için yaşamasını; kısaca bireyin kendi gibi olmasını engeller. Nasıl bir elbise giyeceğine karar vermekten, hangi mesleği seçeceğine kadar kişinin kararlarına müdahale edebilen ve dışarıdan öğrenilen bu sabotaj türü, sevilmek, kabul görmek ya da sadece dışlanmamak için içselleştirilerek, kendini sabote etmenin bir yoluna dönüşür. Başkalarının düşünceleri kendi eylem ve düşünceleriminiz önüne geçtiğinde adım adım mutluluk için dışarıya bağımlılık başlar. Mutlu olmak, huzurlu olmak, keyifli hissetmek gibi olumlu duygular dışarıya bağlı hale gelir. Bağımlılık artıkça bu duyguları kişinin kendi kendisine vermesi zorlaşır. Bağımlılık hem davranışsal hem psikolojik ortaya çıkabilir; kumar oynamak, sanal oyunlara sığınmak, alkol kullanmak, uyuşturucuya kaçmak gibi bağımlılıkların yanı sıra kişilere bağımlı hale gelinebilir. Sınırların hem fiziksel ve ruhsal ihlal edildiği madde ve insan ilişkilerinde, kişi kendiyle kalabilme hünerlerini de sabote eder.  Kendini sabote etme stratejileri kişiye özel şekillenebilir: sürekli geçmişte yaşamak, geçmişi değiştiremeyeceğini kabul etmemek; bilinmezin korkusundan sabit mutsuzluk içinde kalmak, kurban rolünden çıkmamak; iyi olanın keyfini çıkarmamak, sürekli olumsuzu aramak…

Kendini sabotajın sonuçları

Kendini ve kişisel kaynaklarını tanıyan birey, yaşamının gidişatına kendisinin yön verebildiğinin, değişim ve dönüşümde söz sahibi olabildiğinin farkındadır. Yeni durumlarla karşılaştığında spontane davranabilir ve daha hızlı uyum sağlayabilirler. Ancak, benliği, benliğinin temsili atfettiği başarıları hakkında tereddütleri, kaygıları, yetersizlik duyguları olan kişiler, belirsizlik yaşanabilecek durumlara uyum sağlamaya hazırlanmak yerine kendilerini sabote edecek olumsuz koşulları kendileri kurgularlar. Zamanla, yeni olana uyum sağlama yeteneği körelir; bu da kendini sabotajın daha sık kullanılmasına neden olarak çıkılması zor bir döngüye girilmesine neden olur. Kendini sabotaj mekanizmasını kullanan bireyler, yeni bir olay gerçekleşmeden hatayı doğuracak bahaneleri hazırlarlar. Kendini sabotaj, çoğunlukla olası başarısızlık ihtimalini veya hatayı dışsal nedenlere bağlayarak özsaygıyı korumak için kullanılır.  Düşük benlik saygısına sahip kişilerin sıklıkla başvurduğu sığındığı sabote edici eylemler sonrasında, kişiler kendilerini daha iyi hissetmeyi umar ve olumlu duygu durum elde etmeye çalışır. Halbuki, kendi kendini sabote etme eylemlerinin kullanım sıklığı arttıkça mevcut sağlık durumu ve iyilik hali bozulur.

Kendini sabote etmek bir kez gerçekleştirilen bir eylem değildir. Kendini sabotaj başarı gerektiren her yeni durumda, belirsizliğe karşı benliği koruyor gibi cazip bir imaj sergilese de bu mekanizmanın aktif kullanımı öz saygının ve kendine güvenin azalmasına, kaygı problemlerine, kişilik bozukluklarına, düşük psikososyal iyilik hali sergilenmesine neden olabilir. Kendini sabote etme davranışlarının çocukluk yıllarında köklendiğini göz önüne alınırsa, çocuğun akademik ya da sosyal başarılarından ziyade birey olarak değerli olduğu bilinci oluşturulur ve olumlu benlik saygısı inşa etmesine olanak tanınırsa, benliğe yönelik yıkıcı davranışların sergilenmesinin önüne geçilebilir. Kendine güven duyularak yetiştirilen bireyler, yaşadıkları belirsizlikleri ve yeni durumları birer tehdit olarak algılayıp, onlardan kaçmak yerine başarı ya da başarısızlık durumlarında kendi sorumluluklarını alabilecek, uyum sağlayabilecek, öz saygı ve benlik bütünlüğüne sahip olarak kendini sabote etme yöntemlerine ihtiyaç duymayacaktır. Hangi yaş grubunda olduğu fark etmeksizin, kendini sabote ettiğinin farkına varmak, sorunlarla yüzleşmek ve sorumluluk almaya cesaret etmek kendi kendini sabotajın önüne geçmek için önemli bir adım olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Naz Hazal Sezen Arşivi