Ayşe Naz Hazal Sezen

Ayşe Naz Hazal Sezen

Bir’i Bir’lik Yapma Hikayesi: 35. Münih Türk Film Günleri

Konu göç olduğunda “memleketini bırakmış” ya da “ayrılmaya mecbur kalmış” olmanın yarattığı problemler üzerinden konuşmak oldukça yaygın. Göçmenin kendi vatanı dışında her yerin “bilinmez” olarak yorumlandığı açıklamalar genellikle kriz ve yas süreçlerine odaklanırken, göçmenlerin uyum süreçlerini, uyumlandıkça esneyen ve güçlenen sınırlarını ve ruhsal olgunlaşmalarını gözden kaçırmak da bir o kadar yaygın.

Entegrasyon göç hikayesinde son evre değil

Göçmen psikolojisinden bahsederken kültürel şokun ve göçün yaratabileceği ruhsal değişim evrelerini detaylandırabiliyor; yas süreçlerinin sonunda kabullenme ve entegrasyonun yaşanabileceğini söyleyebiliyoruz. Lakin göç hikayesi balayı evresinden başlayarak, reddedilme, geri çekilme, kabullenme ve uyumlanma süreçlerinden oluşan “serim, düğüm, çözüm”den oluşan bir anlatı şeması gibi değildir, aksine çözüm bölümü yeni bir serimi doğurur. Göç hikayeleri de nev maceralara ve karşılaşmalara gebe döngüsel yapıdadırlar.

Bir’i “biz” kılan bir göç hikayesi

Öteki olmadan var olamayacağımızın, grup aidiyetine ihtiyaç duyan, birbirine muhtaç ve birlikle hayatta kalabilen canlılar olduğumuzun idrakine varmak yeni topraklara uyumlanma sürecini kolaylaştırabilir. Lakin dünyanın karmaşıklığını anlamak için birçok şeyi kategorilere ayırarak basitleştiren bizler, hemcinslerimizi de kategorileştirerek ötekileştirmeye yatkınız. Bu ayrıştırma hamlesi göçe bağlı önyargılarla bezenince adım adım gerçekliğin bozulmasına, aşırı basitleştirmeyle gri alanların yok edilmesine ve en sonunda herkesin ve her şeyin siyah-beyaz, iyi-kötü veya biz-onlar eksenine indirgenmesine yol açabilir.

Göç hikayelerinde de sık sık ortaya çıkan “biz ve onlar” ayrışması kendi geldiğimiz grubumuzu yüceltmeye ve dışarıdaki grubu yermeye neden olabilir. Zira kendi ben’liğimiz kaybolması ya da görülmemesi endişemizle, diğer kültür tarafından yutulma korkumuzu bastırmaya çalışırız. Oysa yabancı diyarların da bizden olduğunu anlamak, iki biz’in verimli yanlarını buluşturmak ve farklılıkları tanıştırmak hem yutulma ve yok olma korkusunu hem de kendimiz kalamama endişelerini azaltır. “Münih Türk Film Günleri” de yutulma ve kendi kalamama korkusunu bir’likte aşmış, bir’i “biz” kılan göçmenlerin hikayesi.

munih.jpeg

Münih Türk Film Günleri

35 yıl önce, Türkçe’nin Almanya’da hala eksik olduğunu hisseden, yaşamın yansımasını barındıran filmlerle ortak dil yaratmayı hedefleyen Türk ve Alman dört ana üyenin SinemaTürk Filmzentrum kurarak başlattığı bu yolculuk, ilk adımından itibaren sadece öteki bir gruba/göçmelere değil, tüm sinefillere, memleketinden bir sahne hatırlamak veya yerel olduğu toprağı paylaştığı kişilerin kültüründen tat almak isteyenlere hitap ediyor. 35. yıla mahsus özleyene Yeşilçam tadı, bilmeyene Eski Türk Sinemasıyla tanışma şansı da veriyor.

Türk Film Günleri bu yıl, Türkiye’den dokuz uzun metraj, sekiz belgesel ve on kısa filmden oluşan bağımsız sanat filmleri seçkisinin açılışını, 17 Nisan’da Yeşilçam klasiklerinden Şalvar Davası’nın restore edilmiş versiyonunun Almanca altyazılı gösterimiyle yapıyor. Aynı zamanda filmin başrol oyuncusu, sanatta 50. yılını kutlayan Türk sinemasının simge ismi Müjde Ar’a Yaşam Boyu Başarı ve Onur Ödülü veriliyor.

Kartal Tibet’in yönettiği, Müjde Ar ve Şener Şen’in başrollerini paylaştığı, kocasının ölümünden sonra yaşadığı köye dönen ve köy erkeklerinin zulmü altındaki kadınları en başta yatak odası hakkında bilinçlendirerek alışagelmiş düzenle mücadele eden kadınların hikayesini anlatan Şalvar Davası’nın açılış filmi olması ve mor afişler festivalde bu sene kadın bakış açısının hâkim olduğuna işaret ediyor. Festivalin bu yılki temasını da oluşturan “karşısına çıkan engelleri aşan güçlü kadınlar” anlatısı, 35 yıldır Almanya’da Türk ve Alman gönüllülerin desteğiyle süregelen bu festivalin ruhunu da yansıtır nitelikte.

Müzikli rotalar

Festivalin ruhunu aksettiren müzikli rotada ise seçkideki filmlerinin geçtiği memleketleri durak edinip, İstanbul’dan başlayarak Ege’ye ve İç Anadolu’ya ilerleyen, ardından ülkenin doğusuna devam eden müzik seçkileriyle özel konserler planlanmış. Göçmenlere biraz memleket havası, yerellere birlikte yaşadıkları kültürleri tanıma fırsatı veren bu buluşmalar “biz ve onlar” yerine “biz” demenin ne kadar eğlenceli olabileceğini de gösteriyor.

Bir’lik Anlatısı

Masallar, öyküler, kıssalar ve metaforlar kim olduğunu anlamlandırmaya başlayan ben’lerin yolculuğudur anlatırlar. Anlatılar bize kendimizi, dünyadaki yerimizi, dünyadaki ötekileri tanıma hatta yeniden yazma imkânı tanır. Göç hikayeleri de birer yeniden tanışma, yeniden yazma anlatılarıdır. Karmaşık bir yapı olan göç, sadece azınlık tecrübesi olarak yorumlanmamalı; -zira göç sadece göçmen için değil- bir ötekilerin varlığıyla kendini fark edebilen herkes için yeni karşılaşmalar ve kendini bilme imkânı anlamına da gelebilir.

35 yıldır, Türkiye’den hikayeleri filmlerle Münih’e taşıyan hem anlatan hem kaynaştıran hem de birlikte yeniden yazan Türk Film Günleri’nin ve benzerinin nice bir’lik anlatısı oluşturmasını temenni ediyorum.

35. Münih Türk Film Günleri Seçkisi

Uzun metrajlı kurmaca filmler:

Şalvar Davası (Kartal Tibet, 1983) – Dortmund Türk Film Günleri ortaklığıyla

Aniden (Melisa Önel, 2022)

Cam Perde (Fikret Reyhan, 2023)

Ela ile Hilmi ve Ali (Ziya Demirel, 2022)

Hayat (Zeki Demirkubuz, 2023)

Karganın Uykusu (Tunahan Kurt, 2023)

Kör Noktada (Ayşe Polat, 2023)

Sanki Her Şey Biraz Felaket (Umut Subaşı, 2023)

Son Hasat (2023, Cemil Ağacıkoğlu)

Belgeseller:

Blue ID (Burcu Melekoğlu & Vuslat Karan, 2022) – DOK.fest München & QFFM Queer Film Festival München ortaklığıyla

Dinamo Mesken (Ahmet Karanfil & Yusuf Anavatan, 2023)

Düet (İdil Akkuş & Ekin İlkbağ, 2022)

Iska (Mert Erez, 2022)

Kavur (Fırat Özeler, 2023)

Komünist Osman (Gökmen Ulu, 2023)

Rodakis’i Ararken (Kerem Soyyılmaz, 2023) – Münih Yunan Film Haftası ortaklığıyla

Ulysses Çevirmek (Aylin Kuryel & Fırat Yücel, 2023) – fest München ortaklığıyla

Kısa filmler:

8 Mart 2020: Bir Günce (Fırat Yücel, 2023)

Aşkımız Ölümsüzdür (Ender Yıldızhan, 2023)

Cepgöz (Batıkan Köse & Doğukan Köse, 2023)

En Uzun Gece (Can Merdan Doğan, 2023)

Evcil (Deniz Uymaz, 2023)

Herkesin Yapabileceği Bir Şey (Selen Örcan, 2022)

Güneş, Ay ve Kadın (Murat Arda Gürsoy, 2022)

Kurdun Kutusu (Uğur Savaş, 2023)

Satışçının Bir Günü (Erinç Durlanık, 2023)

Sêv / Elma (Mehmet Acaruk, 2023)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Naz Hazal Sezen Arşivi