Hasan Tahsin Benli

Hasan Tahsin Benli

Kidem tazminatima dokunma

Başlıktaki hashtag TÜRK-İŞ tarafından açılmış.
Neden?
Kıdem tazminatı dosyası yine raftan indirilmiş, bir kez daha masaya konmuş.
Tüm dünya salgın hastalığa karşı bir savaş verirken, emekçiler can korkusuyla geçim derdine düşmüşken, birileri yine boş durmamış.
Yangından mal kaçırırcasına taslaklar hazırlamış.
Üstelik, en yetkili ağızdan çıkan, “kıdem tazminatı konusunda, işçi ve işveren anlaşmadan adım atılmayacak” şeklindeki “teminata” rağmen…
• • •
Bu kez tasarının adı: Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi…
Konunun muhatabı işçi sendikalarına resmi olarak iletilen bir şey yok.
Bazı yayın organlarına “sızdırılan” bilgiler var.
Buna göre sistem iki model öneriyor.
Bilindiği gibi, şu anki uygulamada, işçiler her hizmet yılı için son ücretleri üzerinden otuz günlük ücretleri tutarında kıdem tazminatı alıyor.
Yani çalışılan her yıl için, kıdem tazminatı giydirilmiş brüt ücretin yıllık tutarının %8,33’ü.
Yeni tasarıya göre birinci modelde, bunun %5,33’ü (19 gün) üzerinden mevcut uygulamaya devam edilecek.
Geriye kalan %3’ü (11 gün) işveren tarafından tamamlayıcı emeklilik sistemine ödenecek.
İşçi 60 yaşına kadar bu sistemden yararlanamayacak.
75 yaşını doldurmadan da toplu ödeme alamayacak.
60 yaşını doldurduğunda biriken paranın %25’i işçiye ödenecek, kalan kısmının getirisi ise işçinin emekliliği halinde yaşlılık aylığına ilave edilecek.
• • •
Önerilen ikinci modelde, işveren %4, işçi %2,5’a kadar (asgari ücretli ise brüt ücretin %0,5, iki asgari ücrete kadar %1,5, iki asgari ücret üzeri %2,5), devlet ise %1 prim ödeyecek.
Bu hesapla kıdem tazminatı en fazla toplam %7,5, en az da %5,5 olacak.
Yani işçiye alacağı kıdem tazminatı için prim ödeme yükümlülüğü getirilecek.
• • •
Böylesine bir model, emekçiler için bir faciadır.
Bu faciaya yol açmaya kalkanların gerekçeleri de hazır…
“Kıdem tazminatını az sayıda işçi alabiliyor, diğerleri alamıyor.
Biz bütün işçilerin kıdem tazminatı almasını sağlayacağız” diyorlar.
Böylesine gerçek dışı bir iddiayı yıllardır savunuyorlar.
Bunu söylemek adına da, bir yıl içinde birkaç kere işe girip çıkan, bir yılını doldurmadığı için kıdem tazminatına hak kazanamayan işçilerin sayısını, oranı düşük göstermek için bilerek yanlış kullanıyorlar.
Kaldı ki, bu konuda doğru oranı söylemek de pratikte mümkün değil.
Çünkü Türkiye’de işten ayrılan işçilerin kıdem tazminatlarını alıp almadıklarını takip eden bir kurum yok.
• • •
Yürürlükteki mevzuata göre kıdem tazminatı son brüt ücret üzerinden hesaplanıyor.
Yani 25 yıl aynı işyerinde çalışan işçinin kıdem tazminatı, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihteki ücret üzerinden 25 yıl için hesaplanıyor.
Oysa önerilen modelde işçinin her bir yıllık kazancı üzerinden tamamlayıcı emeklilik sistemine bir kesinti yapılacak.
Şu anda uygulanan Bireysel Emeklilik Sistemi çalışanlara emeklilik döneminde ek gelir sağlamak için uygulanırken, kıdem tazminatı, yine bu amaçla BES’e dönüştürülmeye çalışılıyor.
Bu sisteme göre, işçi 60 yaşına kadar kıdem tazminatı yerine tamamlayıcı emeklilik sisteminden bir toplu ödeme alamıyor.
• • •
İkinci model önerisinde, işçi de tamamlayıcı emeklilik sistemine aylık katkı yapmak zorunda kalıyor.
Bu durumda işçinin zaten düşük olan ücretinden bir kesinti daha söz konusu oluyor.
İşçinin kendi payı dışlanırsa, her yıl için ücretinin en fazla %5’i kadar TES’e ödeme yapılacak.
Oysa şu anda işçinin kıdem tazminatı yıllık ücretinin %8,33’ü düzeyinde.
Bu uygulandığında işçinin %3,33 kaybı olacak.
• • •
İşçi 60 yaşından sonra Tamamlayıcı Emeklilik Sisteminde biriken paranın yalnızca %25’ini alabilecek.
Asgari ücret ile çalışan bir işçi 60 yaşında bu para ile ne yapabilir, bir düşünün.
Eskiden rahatlıkla bir ev parası olan ancak yıllar içinde alım gücü düşen kıdem tazminatı, %25 ile hangi ihtiyaca çare olacak?
Ülkede herkes 75 yaşına kadar yaşayamadığı için çoğu işçi hakkının tamamını alamayacak.
Unutmayın, TÜİK istatistiklerine göre Türkiye’de ortalama yaşam süresi sadece 78.
• • •
Yürürlükteki mevzuata göre kıdem tazminatı, giydirilmiş ücret üzerinden ödeniyor.
İşçiye temel ücreti yanında ödenen, her türlü parasal veya para ile ölçülebilir menfaatler kıdem tazminatına esas son brüt ücrete ekleniyor.
Oysa bu modelde bu konuda bir açıklık yok.
Bu durum işçilerin kıdem tazminatlarının daha da azalması anlamına geliyor.
• • •
Sorunlar bunlarla da bitmiyor.
Bir de belirsizlikler var.
Örneğin, prim ödemelerini aksatan işverenlere ne gibi yaptırımlar uygulanacak, belli değil.
Kayıt dışı istihdamın bu kadar yüksek olduğu bir ülkede, denetim nasıl yapılacak?
SGK primlerini dahi ödemeyen işverenler, kıdem tazminatı fonu katkı paylarını ödeyecek mi, o da belli değil.
Unutmayalım ki, ülkemizde istihdamın yaklaşık %40’ı kayıt dışı.
Bu sistem kayıt dışı istihdamın artmasına neden olmayacak mı?
• • •
Yapılmak istenen değişiklikle, sistem tüm işçiler için aynı şekilde uygulanacağından, toplu iş sözleşmeleri ile ilave kıdem hakkı alınmasının önü kapanacak.
Bu durum özgür toplu pazarlık hakkını engelleyecek.
Ayrıca, kıdem tazminatının fona devredilmesi ile işçilerin iş güvencesi elinden alınacak.
İşten çıkarılmalar kolaylaşacak.
• • •
Kıdem tazminatı ödenmesi sonraya bırakılmış ücret parçasıdır.
Uzun yıllardır uygulanan kazanılmış bir haktır.
TÜRK-İŞ’in son birkaç Genel Kurulunda oybirliğiyle aldığı karar gereğince, kıdem tazminatında ortaya çıkacak bir hak kaybı, genel grev nedenidir.
Karar aynen şöyle söylüyor:
“Kıdem tazminatı, Türkiye işçi sınıfının ve TÜRK-İŞ’in kırmızı çizgisidir. TÜRK-İŞ Genel Kurulu bugün çalışanlar ve gelecekte çalışacak olanlar için kıdem tazminatının mevcut haliyle korunmasından yanadır. TÜRK-İŞ’in kıdem tazminatının fona devredilmesi, süresinin azaltılması gibi bu hakkın tasfiyesine ya da zayıflatılmasına yönelik her türlü girişimin karşısında cevabı genel grev olacaktır.”
• • •
Kaldı ki, kıdem tazminatının ortadan kaldırılması ya da fona devredilmesine karşı çıkmanın ötesinde, işçi sınıfı, daha farklı talepleri dile getirmelidir.
Örneğin, 12 Eylül faşizminin işçi sınıfına attığı bir kazık olan, kıdem tazminatı tavanının kaldırılması istenmelidir.
Tazminatın otuz günlük ücret üzerinden değil, toplu iş sözleşmeleriyle belirlenecek günler üzerinden ödenmesi talep edilmelidir.
Hepsinden önemlisi, işçinin kendi isteği ile işyerinden ayrılması halinde de kıdem tazminatına hak kazanması ısrarla dillendirilmelidir.
• • •
Sonuç olarak;
Mesele her zamanki gibi başka…
Mesele işçilerin kıdem tazminatı hakkını iyileştirmek, geliştirmek ya da bütün çalışanların tazminat almasını sağlamak falan değil…
Mesele, yeni modeller adı altında, kıdemin bir kısmına el koymak.
Yasama denetimine bile tabi olmayan fonlara devredip, ekonomiye yeni kaynak yaratmak.
Yani; bu başka bir mesele…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Tahsin Benli Arşivi