“Korkmadan, çekinmeden, sinmeden haykırma zamanı artık dertlerimizi”

Barış Başarol, Serkan Aksak, Ersen Kamacı ve Fatih Börekçi’den oluşan Narda Afrika, toplumsal gidişattaki berbat vaziyeti “Çizgili Dayı” şarkısıyla notalara döktü. Ekonomik sıkıntılardan kadına şiddete, zorbalardan ensesi kalınlara kadar tüm hak yiyenleri hizaya getiren şarkı, tam ihtiyacımız olduğu zamanda çıkageldi! 

Tüm dünya, gaz pedalına tuğla koyulmuş bir kamyon gibi bayır aşağı, son sürat, etrafa çarpa çarpa, etrafında ne varsa yıka yıka gidiyor. Hepimiz bunun farkındayız ve bir yerde de parçasıyız. Yapacak bir şey var mı? Evet var. Hem de çok. Peki yapan var mı? Evet var. Ama bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Taşı elin altına sokan müzisyenler, yazarlar, oyuncular, yönetmenler… Lafını esirgemekten korkmayan bu bir avuç insan, bir şeyleri değiştirmese de, onları takip edenlerin bir şeyleri değiştirmeye talip olacaklarının, harekete geçeceklerinin garantisi var. Tarih bunun gibi onlarca örnekle dolu. Narda Afrika da o parantez içinde yer alacak gruplardan biri. Dünyanın ve ülkenin gidişatına dair yaptıkları, On Air Music etiketiyle yayınlanan “Çizgili Dayı”, büyük meselelerin sıradan insanlar üzerinde bulduğu tezahürü, bu forma uygun şekilde ve Narda Afrika’nın kendine has sound’uyla anlatıyor. Söz ve müziği grubun vokalisti Barış Başarol’a ait olan “Çizgili Dayı”, yanmayan ocaktan girip, aç yatan çocukları ve buna üzülen “biricik dünyanın” hâli pür mealini en aşina olduğumuz biçimde bize ulaştırıyor. Şarkıyı, formuna ve içeriğine tam oturan Hieronymus Bosh’un “The Fight Between Carnival and Lent” tablosunun kıyağıyla sunan Narda Afrika’yla şarkıyı ve içinde bulunduğumuz vaziyeti konuştuk. 

“Çizgili Dayı”da “biricik dünya” da duruma “söyleniyor”. Dünyaya da söz hakkı tanımışsınız. Ben de oradan gireyim mevzuya. Neler diyordur dünya üzerinde yaşananlar ve yaşayanlar için? 

Biricik dünyayı iki anlamda kullandık. Hem yaşadığımız dünya, hem de kızımın adı Biricik Dünya. Yaşadığımız dünya mutsuz, yorgun, üzgün ve kızgın insanlığa karşı. Biricik ise meraklı, ilgili, sevecen ama aynı zamanda da sitemkâr. Haberlerdeki veya yaşamın içindeki kötülüklere anlam veremiyor; üzülüyor ve söyleniyor. Biricik 9 yaşında olmasına rağmen maalesef ki yaşamdaki tüm “anormallikler”in ve kaosun farkında, günümüzdeki tüm şanssız çocuklar gibi…

“Çizgili Dayı”nın, “öfkeli zorba”nın bundan elli, altmış yıl önce de var olduğunu ve sizin bugün yine onlar üzerine şarkı yapıyor oluşunuz hakkında ne düşünüyorsunuz? Gün de olmuyor, devran da dönmüyor galiba… 

Onlar 500 sene sonra da yaşamda olacaklar, hep vardılar ve fakat bizim gibiler de hep olacak. Siyah ve beyazın mücadelesi hep sürecek.

Şarkı için “yaşamımızdaki mutsuzluk, kaos, dengesizlik, yalnızlık, fakirlik ve adaletsizliğin hüznünün en derinden hissedildiği bir anın eseri olarak ortaya çıktı,” diyorsunuz. O “en derinden hissedilen an”, “an” olmaktan çıkıp uzunca bir döneme yayılan bir sürece dönüşmedi mi sizce? Ya da “andan” kastınız sizin “Yeter!” dediğiniz bir noktada patlamış olmanız mı? 

Kesinlikle uzunca bir sürece dönüştü bu derin hüzün hali ama bu hüznün derecesi de zirveye ulaşınca "Yeter artık!" dedim ve bildiğim tek yolu kullandım mücadele etmek için. Oturdum ve “Çizgili Dayı”yı besteledim.

Şarkı dünya ve Türkiye üzerinde yaşanan ortak dertleri dümdüz bir anlatım şekliyle eleştiriyor. Normalde böyle konular ele alınırken sözlerde bin dereden su getirilir. Sizinki bilinçli bir tercih miydi? 

Kesinlikle bilinçliydi. “Miş gibi - mış gibi” yazmak istemedim. Bir sıkıntımız vardı ve Narda Afrika olarak bunu en açık şekilde ifade etmeliyiz diye düşündük. Çünkü artık süslü ve yalancı protestlik zamanı geçti. Korkmadan, çekinmeden, sinmeden haykırma zamanı artık dertlerimizi. Tüm rock grupları da bunu böyle yapmalılar. Sanki protestmiş gibi yaptıklarında dinleyenler bunun sahte bir duruş olduğunu görebiliyorlar ve zaten o sahte duruş da hiçbir işe yaramıyor.

Üzerinizde çok fazla baskı olmasına rağmen, sizin gibi sanatçılar taşın altına elinizi sokmaktan çekinmiyor. Bunun dinleyici, izleyici, okuyucu vs. nezdinde karşılık bulduğunu düşünüyor musunuz? Zira “sonuca” baktığımızda pek bir değişiklik olmadığında herkes mecburen enseyi karartmak zorunda kalıyor… 

Kısmen de olsa dinleyen ve okuyan kesimde karşılık buldu şarkımız. Yayınlandığından beri harika mesajlar ve yorumlar alıyoruz. Birçok insanla derttaş olduğumuzu gördük bu süreçte. Aslında karşılık bulamadığımız en önemli yer müzik sektörü; basın, televizyon ve radyolar. Çünkü bu insanların çoğu bizim şarkıda şikâyet ettiğimiz bu düzenin parçaları. Ama neyse ki sizin gibi işini düzgün yapan ve protest olsa da bizim şarkımız gibi şarkılara değer veren insanlar da var. Size ve sizin gibi basın emekçilerine de özellikle teşekkür ederiz. Güzel bir örnek de plak şirketimiz On Air Music. Onlara da bize inandıkları ve yoldaş oldukları için ayrıca teşekkür etmek istiyoruz.

Vaziyet böyle giderse “Çizgili Dayı” gibi şarkılar dinlemeye devam etmek zorunda bırakacak mısınız bizi? 

Vaziyet böyle devam ederse bu tarz şarkılar yapmaya devam eder miyiz veya etmez miyiz biz de bilmiyoruz. Şu an için içimizden ne gelirse onu yapmaya devam edeceğiz gibi duruyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi