Kerem Kırçuval

Kerem Kırçuval

EMEKLİLER…

Aslında bir ülkenin kalkınmışlık düzeyi emeklisinin hayatının kalan günlerini nasıl geçirdiğiyle çok ilgilidir. En az çocuklarının, gençlerinin aldığı eğitimin kalitesi kadar emeklisinin de yaşam standardı o ülke için size güçlü bir fikir verebilir.

 

Tıpkı birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz günler gibi ekonomide yaşanan sıkıntıların giderilmesi için “herkesin elini taşın altına koyması” söylemi yine yürürlükte. Herkes elini taşın altına koyuyor koymasına da parayı verenler anında çekiyor taşın altından elini. İşçinin, emekçinin, emeklinin, memurun ise bırakın elini, gövdesi taşın altında.

 

İtibardan tasarruf edilmemesine kızmıyor artık kimse, hatta “Daha da çok harcansın” deniyor. Ama sersem yatırımlar ve garanti ödemelere isyan az mı? Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel anlatıyor; “Bir şehir hastanesinin yıllık kirasıyla hem bina hem araç gereç dahil bir yılda devlet aynı büyüklükte iki hastane yapabilir” diyor. 

 

Gel de isyan etme. Sadece şehir hastaneleri mi? Ahaliyi 40 yıldan fazla borçlandıran, kuş uçmaz kervan geçmez ama dört başı mamur kadrosuyla pistinde tavla oynanan havalimanları, yapanın yanına hayli kar kalsın diye icat edilen geçitler, köprüler, alım garantileri… Yoksulluğumuzun sebeplerinden değil mi bunlar? Neden devlet kendi iş adamıyla dolar garantili sözleşme imzalar? Bunu sormak kalkınmaya karşı durmak mı?

 

Köşkler, saraylar, koruma orduları, bitmek tükenmek bilmeyen örtülü ödenek harcamaları… Hadi bunlar da bir tarafa. “Canım istedi değiştirdim” denilerek birdenbire ekonomi politikasının ters yüz edilmesi… Üç yılda inanılmaz fukaralaşma, deney tüpüne dönüştürülmüş bir ülke. 

 

En düşük emekli maaşının 10 bin liraya yükseltildiğini, yılın ilk kabine toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından işittik. Aynı enflasyonu yaşayan ama memur ve memur emeklileriyle aynı oranda artış alamayan SSK ve Bağ-Kur emeklilerine son dakika yapılan 5 puanlık artış bir müjde olarak takdim edildi necip basınımız tarafından. Cumhurbaşkanı da 2024 senesini emekliler yılı olarak ilan etti. Hayırlısı. Emeklilerin endişeli bekleyişi sürüyor.

 

Açlık ve yoksulluk rakamları ortada. Üstelik sayın TÜİK verileriyle sendikalar her ay ortaya koyuyorlar bu rakamları. En düşük emekli maaşının açlık sınırının 5 bin lira altında kalmasına da yine necip basınımız münasip bir başlık bulur herhalde.

 

Diğer taraftan memur emeklisine ayrı işçi emeklisine ayrı zam oranını münasip gören sayın hükümet bunun bir haksızlık yarattığını da kabul ediyor. Yılı emeklilik günleri kutlamalarıyla geçirecek sayın emeklilerimiz, temmuz ayında birleşme, bütünleşme yaşayacaklar, aynı oranda zam alacaklar. Nasıl olsa mart sonu seçim var.

 

Anketlere göre seyyanen zam da yapılır, şimdiden dedikodusu yapılıyor bile. Ama temmuz için çok umutlu olunmayacağını görmek için kahin olmaya gerek yok.

 

55 milyon doları bastık, uzaya gideceğiz. Aslında dün gidecektik. Bugüne kaldı. Sağ salim gidelim de gecikme sorun değil. Biz de oturmuş emekli maaşlarını konuşuyoruz, olacak şey mi Allasen?

 

Daha oranı belli olmadan etiketlerin değiştiğini canlı yayında izleyen emekli, uzay yolculuğumuza tanıklık etmesin de ne yapsın?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kerem Kırçuval Arşivi