Emine Işınsu roman ödülü kazanan Demiray: Cümbezin Kızı, duyulması istenmeyen sesleri duyurmak için yola çıktı

Emine Işınsu roman ödülü kazanan Demiray: Cümbezin Kızı, duyulması istenmeyen sesleri duyurmak için yola çıktı
Türk Edebiyatı'nın önemli yazarlarından Emin Işınsu adına düzenlenen roman ödülünü kazanan yazar Ülkü Demiray'a ödülü törenle verildi. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde düzenlenen törene milletvekilleri,...

Türk Edebiyatı'nın önemli yazarlarından Emin Işınsu adına düzenlenen roman ödülünü kazanan yazar Ülkü Demiray'a ödülü törenle verildi. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde düzenlenen törene milletvekilleri, çok sayıda yazar, akademisyen, üniversite öğrencisi ile Işınsu'nun ailesi ve yakınları katıldı. Sunuculuğunu, Televizyoncu ve Işınsu'nun yeğeni Banu Zorlutuna'nın yaptığı tören, İstiklal Marşı ve saygı duruşuyla başladı, ardından Işınsu'nun röportaj ve fotoğraflarının yansıtıldığı sinevizyon gösterimi yapıldı. Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Emine Işınsu'nun Türkçesi muhteşemdi ve her zaman unutulmayan yazarlar arasında olacaktır" dedi.

Açılışta konuşan, Emine Işınsu Roman Ödülü Tertip Komitesi Başkanı ve Işınsu'nun eşi, Milli Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İskender Öksüz, 2021 yılı Mayıs ayında hayatını kaybeden eşinin Türk edebiyatında önemli bir yeri olduğunu belirtti. Öksüz, Işınsu'nun, Töre Dergisi’ni çıkartırken, yeni yazarların, yeni yeteneklerin ortaya çıkması için “Dündar Taşer Roman Armağanı” düzenlediğini, daima da genç yetenekleri teşvik ettiğini söyledi.    

İlk kez bu yıl düzenlenen roman ödülü için 141 eserin başvurduğunu ve aralarında tanınmış yazarlar da bulunduğunu belirten Prof. Dr. İskender Öksüz, yazar Alevi Alatlı, Prof. Dr. Bilge Ercilasun, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Belkıs Altuniş Gürsoy ve yazar Yağmur Tunalı'dan oluşan jüri üyelerinin titizlikle çalıştığını söyledi. Öksüz, Alev Alatlı'nın törene rahatsızlığı nedeniyle katılamadığını belirterek şöyle devam etti:

 “Ayıklamak zor işti, genç bir edebiyat ekibi, tüm eserleri okuyarak sayıyı 8’e düşürdü. Ciddi bir yarışma ve çalışma oldu. Asıl jürimiz de 8 eser arasından, Ülkü Demiray’ın, Cümbezin Kızı eserini seçti. Bu eser, Kıbrıs’ın acılarını aksettiren bir eser. Işınsu, Kerkük Türklerini, Yunanistan ve Bulgaristan Türklerini yazdı. Yaşasaydı Kıbrıs Türklerini de yazmak isterdi. Cümbezin Kızı da buna vesile oldu.”

Prof. Dr. Öksüz, 2025 roman ödülü için de 1 Mart 2025'e kadar başvuru alınacağını duyurarak, başvuru şartlarının "emineisinsu.com" adresinden öğrenilebileceğini,  sonucun da Emine Işınsu'nun doğum tarihi olan aynı yılın 17 Mayıs günü açıklanacağını bildirdi ve "Jürimiz de aynı olacak. Bu kez kazananı 2 Cumhuriyet altınıyla ödüllendireceğiz" dedi.    

PROF. DR. İLBER ORTAYLI; "IŞINSU, ÖĞRENCİYKEN BENİ TEŞVİK ETTİ"

Tarihçi-yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı da Işınsu’yu 1960’ların sonunda tanıdığını belirterek,  “Ben Siyasal'da öğrenciyken, o da dernek başkanıydı. Benden bir konferans talep etti. Hazırlık yaparken ailemin bazı eleştirilerine rağmen Işınsu beni çok güzel teşvik etti, çok yaman bir organizatördü" dedi. 

Emine Işınsu'nun 2 çocuklu genç ve başarılı bir yazarken de ailesiyle çok ilgili olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:

"Kendisi, kaybolmakta olan bir nesle mensuptu. Benim çocukluğumda tanıdığım Türkler, Türk kadınları, yavaş yavaş bu dünyadan çekiliyorlardı. Gelenler, Amerikano tipler oluyorlardı. Işınsu, çok mütevazı görünüyordu, öyleydi; çok sıradan birisi gibi gösteriyordu kendini, fakat çok derindi; son derece de sakin bir insan olarak görebilirdiniz, fakat çok derin duyguluydu. Ve inanılmayacak derecede zarif, göstermeyecek derecede kibar, insanları kırmadan konuşmasını bilen, bazı şeylerden de kolay kırılan bir arkadaştı. Şunu da belirtmek istiyorum; hayatında İskender Hoca gibi bir eşi olduğu için de talihli bir insandı, çünkü başkası o bardağı kolay tutamazdı, 40 kere kırılırdı.

"TÜRKÇESİ, BÜTÜN KIZLARA ÖRNEK OLSUN"

Tahsiline gelince de fırtınaydı. Biyografisine baktığımda, ben de şaşırdım. Hepimiz bu fakülteden geçtik ama o fena geçmiş, 2-3 bölümü bitirmeden, fakat epey etkilenerek geçmiş. Sonra ODTÜ, Hukuk var. Sonuçta da ortaya her şeye hâkim birisi çıkmış. Bu bizim için bir kazançtır. Çok yoğun çalışırdı. Burada ilham bekleyen bir yazar takımından olmaktan çok, vazifelerini bilen, ona göre planlayan ve o çerçeve içinde kurgusu olduğu açıktır. Türkçesi muhteşemdi. Büyük bir şairemizin, Halide Nusret Zorlutuna’nın kızıydı, babası da belliydi. Türkçeyi roman ve şiirle öğrendiği bellidir. Işınsu, Türkçeyi çok güzel konuşuyordu. Hiçbir aksama yoktu. Bugünkü kızlara örnek olsun: Sesleri yutarak konuşmayın. Türkçe nasıl konuşulur, Işınsu'nun videolarına bakarsınız, daha iyi öğrenirsiniz. Türkçeyi şiirle öğrendiği besbelli. Aşağı yukarı aynı nesildeniz yaş farkımız olsa da... Ümit ediyorum ki eserleri gençler tarafından okunacaktır. Romansız Türk Edebiyatı’nı ve Türk dilini kavramak mümkün değildir. Işınsu, her zaman en unutulmayan yazarlardan biri olacaktır." 

DTCF DEKANI KAYAPINAR: “AİLEM ÜZERİNDE DERİN İZLERİ VARDIR"

A.Ü Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF) Dekanı Prof. Dr. Levent Kayapınar da Emine Işınsu’nun, DTCF’nin çeşitli bölümlerinde okuduğunu belirterek, “Bu toplantı vesilesiyle de tekrar fakültesine dönüş yapmış oluyor" dedi. Kayapınar şöyle konuştu:

"Emine Işınsu’nun, benim geçmişim ve ailem üzerinde de çok önemli izleri vardır. Ben de Gümülcine’den göç eden ve Yunan zulmünü yaşamış bir ailenin mensubu olarak,    Azap Toprakları ve ailemin kökenlerinin yaşadığı Bulgaristan’da geçen Çiçekler Büyür eserlerini okuduğumda, kendisine vurulmuştum. Işınsu, bu romanlarıyla adeta ruhumuzu şekillendirmişti. Bizi güzel şekillendirdiği için Emine Işınsu’ya teşekkür borçluyuz. Işınsu ekolünü devam ettirdiği için de Sayın Ülkü Demiray’a teşekkür ederiz.”

Açılış konuşmalarından sonra, Ödül Tertip Komitesi Başkanı Prof. Dr. Öksüz ile Prof. Dr. Ortaylı, Ülkü Demiray'a ödülünü birlikte takdim etti.

ÜLKÜ DEMİRAY: "18 BİN SAYFANIN ÜSTÜNDE OKUMA YAPTIM"

Yazar Ülkü Demiray da konuşmasında jüri üyelerine teşekkür ederek, duygularını şöyle dile getirdi:

"Çocukluğumda odunluğa giderdim. Hızlıca orada işimi bitirirdim, fakat orada çok uzun zaman kalırdım. Benim hikâyelerimi odunlar ve odunluğun duvarları dinlerdi. Sonra bir şey olurdu, kesilmiş kütükler ve kesilmek isteyenler 'bana hadi derdi, hadi ödül aldı kitabın' ve 6-7 yaşında kız çocuğu, elinde bir dal parçası, gözlerini kapatır ve teşekkür konuşmasına başlardı. Önce Sümer basmasından pijamasına çekidüzen verir ve gözlerini kapardı, şöyle derdi; 'Ben âşık oldum, sözcükler büyülüydü ve ben büyülendim. Ben sözün büyüsüne mahkûmum. Benim gönlüm ne zaman daralsa, ben kelimelere başvurdum. Bugün burada birbirinden değerli jüri üyelerinin ödüle layık gördüğü, aslında o küçük kızdır. Sümer basması uçtu gitti, odunluk yıkıldı ama o düşleriyle, ellerinde gerçek mikrofonla bugün sizlerle. O küçük çocuklar adına hepinize teşekkür ederim."

Edebiyatsız tarihin şüphesiz eksik, yarım olacağını kaydeden Demiray, Cümbezin Kızı'nın da gerçek bir hikâyeden yola çıktığını ve 9 bin Kıbrıslı kız çocuğunun, 20. yüzyılın başlarındaki İngiliz sömürgesi dönemindeki hazin hikâyesini konu aldığını belirtti.  Demiray şöyle devam etti:

"Tarihi konuları ele alan kitapların, Emine Işınsu için ne kadar kıymetli olduğunu biliyorum. Cümbezin Kızı da böyle bir kıymetten doğdu. Akdeniz'in incisi Kıbrıs'ta koyun koyuna evlerde, bir ağacın altına toplanıp sohbet edenleri, kim ve neden ayrıştırdı? Sınırların önce gönüllere, dillere, selamlaşmalara çekildiğini tarih anlatmaz. İnsanların göç ettiğini söyler de göçün gönülde açtığı yarayı işaret edemez. Cümbezin Kızı, duyulması istenmeyen sesleri duyurmak için yola çıktı. Sömürge siyasetine adım adım alet edilen Ada'yı, tencerelerden kızlara kadar her şeyi sattıran yokluğu, çaresizliğe mahkûm edilişi dillendirdi ve tüm bu mecburiyete mahkum edilişimize ses oldu. Kimse bu sesi duymak istemedi, sandıklara koydular. Ama gerçeklerin ortaya çıkma gibi bir huyu var, evet. Vakit onların vakti. Ben hayalet elimlerin seslerini duydum, onları cümbezin dallarına astım.

Ben bu çalışmayı yaparken, 18 bin sayfanın üzerinde okuma yaptım. Pek çok görüşmeler yaptım, pek çok dostluklarımız oldu. Filistin’de görüştüğümüz bir hanım, babaannesinin şarkı gibi mırıldandığı bir sözden bahsetti. Tercüman aracılığıyla aktarılan söz şöyleydi; Ağaçlar kalem olsa benim derdim yazılmaz, benim için zaman orada durdu. Tüm ağaçlar kalem ve tüm denizler mürekkep olsa, hayalet gemilerin sesi ancak duyulurdu. Cümbezin Kızı, tüm bunları üstlendi, bugün sizlere emanet. Bizi burada buluşturan Emine Işınsu’nun ruhu şad olsun. Jüri üyelerine de teşekkür ederim."

YAĞMUR TUNALI: "IŞINSU, YETENEK AVCISIYDI"

Törenin ikinci bölümünde düzenlenen panelde, Prof. Dr. Bilge Ercilasun, Prof. Dr. Belkıs Altuniş Gürsoy ve Dr. Emine Gözde Özgürel, Işınsu'nun edebi kişiliği ve eserleri ile Ülkü Demiray’ın ödül kazanan eseri hakkında konuştu. 

Paneli yöneten Şair Yazar Yağmur Tunalı da Emine Işınsu ile üniversitede öğrenciyken tanıştığını ve kendisini, o dönem çıkardığı Töre Dergisi’ne çağırdığını belirtti. Işınsu’nun bir yetenek avcısı olduğunu vurgulayan Tunalı, “Bu amaçla da sık sık yarışmalar düzenleyerek yeni yeteneklerin ortaya çıkmasını sağlardı. İnsanları kabiliyetlerine göre yönlendirmeyi çok iyi bilirdi” dedi.