Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

‘ÖTEKİ’ İLE YÜZLEŞME! 

“Bir gün karşınıza size tıpa tıp benzeyen birisi çıksa ne hissedersiniz?” sorusu aklınızda, öyle izlemeye başlıyorsunuz oyunu. Ve gerisi baş başa kendinizi sorgulayarak başladığınız ve sistem sorgusuna dek uzanan bir yolculuğa dönüşüyor. Yüzleşmeler beraberinde geliyor elbette. Dünya, içinde insanın kendi elleriyle oluşturduğu sistem, hepimizi paramparça ediyor. Zihnimiz bize oyunlar oynuyor, kişiliğimiz bölük pörçük, kendimizin yansımaları ortamlara göre roller içinde, peşinde. Maskelerimiz yapışmış artık! Oyunun etkisiyle bu duyguları hissettim ve sorguladım sonra gülerek düşündüm ardından güçlü bir görsel tasarımın bir parçası oldum ve o muazzam hikâyenin içine bıraktım kendimi. 

‘Öteki’den yola çıkarak ‘ben’ kimim diyerek kendi kendime konuştum, yansımamı görmek istedim ve aynalara baktım. Oyundan önce ve oyundan sonra aynı ben değildim artık. Rollere göre değişen Mutlu’nun kaç maskesi var acaba, maskesiz olmak mümkün mü hayatta ya da bana dağıtılan maskeler onların görmek istediği ben miyim? Dostoyevski’nin ‘Öteki’ de yazdığı gibi olmak mümkün mü? “İmalı sözlerden hoşlanmam; ikiyüzlü davranışlara değer vermem; iftira ve dedikodudan tiksinirim. Her gün insanların önüne maskeyle çıkmam, maskeyi ancak maskeli baloda giyerim”

Dostoyevski’nin sevdiğim eseri ‘Öteki’ tiyatro sahnesinde!

Dostoyevski’nin sevdiğim eseri ‘Öteki’ tiyatro sahnesinde. Emin Alper aynı isimle eseri sahneye uyarladı ve yönetmenin bu ilk tiyatro oyunu. ‘Öteki’ özgün bir kara komedi. Başarılı yönetmen o kadar güzel uyarlamış ki, kitabın adeta tam bir özetini çıkartmış. Hatta kitabı daha da anlamlı ve anlaşılabilir hale getirmiş diyebilirim. 

Oyunda Cem Yiğit Üzümoğlu, Erdem Şenocak, Derya Karadaş ve Gökhan Yıkılkan rol alıyor. Derya Karadaş oyunu renklendiren en önemli karakter ve çok güzel oynuyor. Gökhan Yıkılkan doğal oyunculuğuyla göz dolduruyor. Sevdiğim iki oyuncu Cem Yiğit Üzümoğlu ve Erdem Şenocak birbirine benzeyebilir mi? Aklıma hiç gelmezdi, yönetmenin büyük başarısı tıpatıp benzer olmuşlar ve çok iyi oynuyorlar. Ortada düz oynanacak bir metin yok, takip gerektiren, birbirlerinin yerine iç içe geçen üstelik kendi maskeleriyle dönüşen bir durumu oynamak çok zor ve büyük başarı. 

Emin Alper farkı!

Emin Alper’i ilk sinema filminden beri severek, ilgiyle takip ediyorum. En derin meseleleri, derdi, mevzuyu, konuyu güçlü anlaşılabilir hikâyede anlatma tarzını çok değerli buluyorum. Soyutluğun içinde kaybolmuyor ama soyut olanı anlaşılır ve anlamlı kılıyor. Tıpkı bu tiyatro oyunu ‘Öteki’ de yaptığı gibi. Aslında ‘Öteki’ eseri saatlerce tartışılacak meseleleri barındırıyor. Üstelik bu eseri tiyatroda anlatmak çok zor ve riskli ama öyle güzel anlatıyor ki “Üslupta yumuşak, içerikte sert” diyebilirim. Tiyatro alanında da proje yapması tiyatroya sinemasal tat getirmesi açısından farklı ve anlamlı. Oyunu izlediğinizde bu farkı göreceksiniz çünkü o dünyayı böyle yaratmayı ancak sinema gözü olan bir yönetmen başarabilirdi. Dört kişilik oyun çok kişilik oyuna dönüşüyor. Bir dekor yapısında pek mümkün olmayacağını düşünürken dekor yaşamaya başlıyor ve kendinizi caddelerde gezinirken buluyorsunuz. 

Oyunda çok mesele anlatılıyor, aklımda kalanlar; yüreği nasırlı kariyer manyakları, soru sorabileceğin aşağılanmayacağın ortamlar, yukarıdakiler aşağıdakiler diye sınıfsal durum, meşgul ve çalışkan gözükme çabaları, davet edilmediğin ortamlar, sivrilirsem törpülerler korkusu… En önemlisi de maskeleri bir kenara koyabilir miyiz? sorusu. Dostoyevski ne yazmıştı; “İyi insanlar dürüst yaşar, hilesiz hurdasız yaşar ve asla onlardan iki tane birden olmaz… Bir takım kişilerin maskelerinin düşeceği ve tüm gerçeklerin ortaya çıkacağı vakte dek beklemeye karar verdi.”  

‘Öteki’ tiyatro oyununu izleyin ve izletin. Maskelerle gidip oyundan sonra bir süre maskesiz olmanın anlamını yaşayın! 

    

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi