“Anlatmayı müzikle birleştirince her şey daha farklı oluyor”

Son dönemin İngilizce şarkı söyleyen başarılı isimlerinden Ufuk Sağın yeni teklisi Stranger ile karşımızda. Stranger, Sağın’ın şarkılarında şu ana kadar başarıyla kurduğu hikaye anlatma biçiminin kişisel son örneği yerini alırken sound’uyla da dinleyiciyi 90’lara ışınlıyor. 

Müzikte bir şarkı, sözleriyle bir hikayeye dönüşüp notalarla birleşerek kulağa girdiği vakit tadından yenmez. Anlam derinleşir, mevzu bütünleşir. Dinleyen gönlünden geçeni bulur, yorumlar. Artık o an, söyleyenle dinleyenin ruh teması gerçekleşmiştir ki bunu yakalamak çok zor. 1999 yılında doğan Ufuk Sağın henüz genç yaşına rağmen bu ivmeyi –kendisi henüz bunu tam olarak sağladığını kabul etmese de- tutturabilmiş son dönemin en sağlam seslerinden biri.

Çok küçük yaşlarda müziğe başlayan ve kulağını her ‘tele’ değdirerek depoyu dolduran Ufuk Sağın, 2020 Temmuz ayında ilk teklisi Against Reality’yi yayınladı. Bunun akustik versiyonunu Afterlife izledi. Yine bir akustik şarkı Tears Don’t Fall ile başka alemlere giren Sağın peş peşe yayınladığı Remember, Incomplete’in ardından şimdi de Stranger’la karşımızda. Şarkının 90’lardan yükselen sound’unu yine sağlam bir hikayeyle iç içe geçiren Ufuk Sağın bu kez insanın yediği kazıkların bıraktığı yabancılık izlerinin peşinden gidiyor. Hikayesiyle ve şarkısıyla söz Ufuk Sağın’da…

12 yaşında teyzen ilk gitarını hediye ediyor ve sen gitara başlıyorsun. Sonrasında neler oldu?
Neler dinliyordun? Kimler yön verdi müziğine?

Aslında o yaşlarda yabancı pop müzik dinlerdim. Gitara başladığım ilk dönemlerde akorları öğrenmeye çalışıp sürekli bu şarkıları çalardım. Ama tabii ki asıl bana yön verenler bunlar değildi. Kısa bir süre sonrasında rock müzikle tanışıp o yönde adım atınca kendimi daha fazla geliştirme şansı buldum. Bu 10 sene içinde doğal olarak her dönem dinlediğim alt türler de değişti. Ama başlangıçta bende en büyük etkiyi bırakıp, gitara heveslendirip devam etmemi sağlayan grup Metallica oldu.

Lisede ve üniversitede grubunla neler çalıyordun? Kimlerle ‘piştin’?

Lise grubumla hem okul içinde hem okul dışındaki liselerarası müzik yarışmalarına katılırdık. Onlarla genelde Metallica, Guns N Roses, Nirvana, Scorpions gibi grupların şarkılarını çalıyorduk Üniversiteye geçtikten sonra ise canlı müzik yapmaya başladım. Tabii bu işe girince de sürekli o grupları çalamıyorsunuz. Haliyle Türkçe rock çalmaya başladık. Mesela Mor ve Ötesi, Manga, Teoman, vs. Hepimizin bildiği şarkılar. Ama yine de çaldığımız yerin kitlesine göre yabancı da çalıyorduk.


Şarkılarını yayınlamaya nasıl karar verdin? Nerede “Bunlar tamamdır,” dedin?

İlk şarkımı (Remember) üniversitenin ilk senesinde yazdım. Yani 2018 oluyor. O zamanlar bir önceki soruda bahsettiğim grubum Blue Way ile beraber çalıyorduk. Yazdığım şarkıları bu grupla beraber yapmak istiyordum. Fakat sürekli geciktirdim. Doğru zamanın gelmediğini düşünüyordum ki pandemi çıkınca grubum dağıldı. O zamanlar, “Pandemi bitsin grubu tekrar toplarım yaparız” gibi düşünürken bir anda bu düşüncem değişti ve tek başına kendi ismimle yapmaya karar verdim. O zamana kadar da şarkılar kenarda birikmiş kaydedilmeyi bekliyordu. Ben de onlardan en güzeli olduğunu düşündüğüm Against Reality’yi yapmaya karar verdim ve bu şekilde başladı bu yeni yolculuk.

İlk şarkın AgainstReailty’ten itibaren şarkılarındaki hikaye anlatıcılığın bariz biçimde ön plana çıkıyor. Üstelik bunlar kişisel gibi görünse de aslında hepimizin yaşadığı şeyler. Erken yaşta bunu kavrayıp uygulamaya geçirmek çok zor. Nasıl sağladın bunu?

Aslında sağladım denemez. Hepimizin hayatta bazen umutlu, azimli, pozitif; bazen depresif, umutsuz dönemleri var. Benim de yaşadığım dönemler doğal olarak şarkılara yansıyor. Against Reality gibi asla pes etmemeyi konu alan bir şarkıyı yazmama rağmen benim de pes ettiğim, hayata karşı savaşamadığım zamanlar oluyor. Onlar da başka şarkılarda gösteriyor kendini.

Yukarıdaki soruyla bağlantılı olarak müziği bir ‘iç dökme’ aracına dönüştürdüğünü söylemek mümkün mü?

Tabii ki. Ben normalde de anlatmayı seven bir insanım. Bunu müzikle birleştirince her şey daha farklı ve daha rahatlatıcı oluyor. Evet bazı konularda bir insana karşı iç döküp geri dönüş almak daha iyi olabilir ama ben genelde bunu müzikle yapabiliyorum. Mesela gecenin 3’ünde kimseyi arayıp dert anlatamam ama müziğe anlatabilirim. Şarkılar da zaten bu şekilde ortaya çıkıyor ve beni başkasına iç dökmekten daha iyi hissettiriyor. Yazdığım şarkıları gerçekten dinleyip, anlayıp, hissedebilen kişiler ise beni çok daha iyi anlıyor.

Son şarkın Stranger yayınlandı. Şarkı için, “İsmi ve sözlerinden de anlaşılacağı üzere bir dönem hayatınızdaki önemli insan veya insanların başka bir dönemde tamamen yabancılaşması ve bu durumda gözünüzün açılıp, bir şeyleri daha net görmenizi sağlaması üzerine yazdığım bir şarkı,” diyorsun. Bunu “Bugün yediğin ‘kazıklar’ gelir…” diye de okuyabilir miyiz?

Kesinlikle tam özeti o. Tabi dinleyici şarkıyı dinleyince kendi hayatına dair başka bir şey de anlayabilir. İlişki, iş, aile vs. meseleleriyle de ilişkilendirebilir. Benim açımdansa tam olarak sizin söylediğiniz gibi.

Bundan sonra neler bekliyor dinleyicilerini?

Stranger’ın da dahil olduğu bir EP albüm geliyor. Ondan sonra ise benden duymaya şaşıracakları türden bir şey gelecek. Bunu söylediğimde insanlar rap yapmaya başladığımı sanıyor. Merak etmeyin, rap değil. OnAir Sahne müzisyenleri olarak Gülşah Elikbank’ın Aşıklar Gece Ölür adlı bir kitabına Novel Soundtrack albümü yapıyoruz. Bu albümde olacak parçamın diğer şarkılarımdan daha farklı bir ‘vibe’ı olacak. Fakat asıl bomba sürpriz olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi