Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

'Kalmak' da tatile dahil!..

Bayram geldi, vatandaş yine yollara döküldü. Çünkü neydi modern çağın ilkesi?.. "Seyahat = özgürlük"tü! Oysa sürekli "gezen" mülteciler bir türlü güvenli liman bulamıyor, özel jetler havayı kirletmeye devam ediyor. Filozof Eva von Redecker'e göre de hürriyeti "mekân"da değil, kaliteli geçirilen "zaman"da aramak gerekiyor.

Ve bir "bayram klasiği" bu yıl yeniden yaşandı. Cuma akşamı başlayan resmi tatille İstanbul ahalisi kendini otoyollara attı. Gerçi trafik yoğunluğu bu kez yüzde 70'lerdeydi ama olsun. Ekonomik krize rağmen kentin doğu çıkışı gece yarısına kadar "kilit" kaldı.

E canım bütün kış çalıştık. Şöyle bir Marmaris, Çeşme gezmeyelim mi? En kötü ihtimal Erdek'te arkadaşların yazlığı ya da "memleket"te bekleyen akrabalar vardı! Altımızda araba da hazır madem, bu şehirde bağlasan durulmazdı!

Nitekim benzinci ve hava yolu firmalarının sloganlarından film ve şarkılara, tüm kültür endüstrisi "yolda olma"yı yüceltme üstüne kuruluydu. Öyle ki, Teoman bile sonunda en davetkâr tonla bir lastik reklamı seslendirecekti! Ve sosyal medya tabii... Yeni yerler gezmeyen, yeni fotoğraf paylaşmayanlar Instagram'da bir "hiç"ti.

"Seyahat özgürlüktür!".. Modern zamanların amentüsü olarak çoktan içimize işlemişti.

41 yaşındaki filozof Eva von Redecker, "seyahatten hiç hoşlanmadığını" her fırsatta vurguluyor! Tıpkı yaşadığı Königsberg'i hiç terk etmemiş Immanuel Kant gibi!..

Ya seyahat edecek yerler tükenirse?..

Ama böyle düşünmeyenler de vardı... İşte Alman felsefesinin yeni yıldızlarından Eva von Redecker... Geçen ay yayımladığı "Kalma Özgürlüğü" (Bleibefreiheit) kitabıyla hayli ses getirecekti.

Yeryüzünün insan faaliyetleri yüzünden son birkaç yüzyılda çöküşe gittiğini hatırlatan Redecker, küresel ısınma ve türlerin yok oluşuna dikkati çekiyordu. Bunun arkasında da en başta seyahat tutkusu vardı. Özel jetler, dev jipler ve egzoz dumanı... Artık sadece ekolojik değil, sosyal ve kültürel olarak da hiçbir şey aynı kalamazdı.

Geleneksel Batı düşüncesinde özgürlük, "hareket serbestliği"yle özdeşleşmişti. Hatırlasanıza COVID dönemini... Sokağa çıkamayan milyarlarca insan... Kendilerini nasıl da "hapiste" hissetmişti.

İyi de savaşlar ve iklim krizi yüzünden pek yakında "gezecek" yer sayısı hızla azalırsa... "Özgürlük" de seyahat acentalarıyla birlikte tükenecek miydi?

En "özgür" insan Mars'ta!..

Frankfurt Okulu'yla yetişen Redecker'e göre mülteciler de çarpıcı örnekti. Ege Denizi senin, Manş benim sürekli "yer değiştiriyorlardı". Ama hiçbir yerde "kalma hakları" yoktu ve genellikle plastik botlarda can veriyorlardı. Bu durumda Berlin ya da Londra'da "sabit" yaşayan biri... Daha "ayrıcalıklı" değil miydi?

Ve tabii Jeff Bezos ile Elon Musk... "En özgür insan, Mars'ta tek başına olandır" mottosuyla uzay yarışı başlatmıştı. "Sınırsız seyahat" arzusunun ekstrem seviyeye taşındığı antroposen... Bu tablodan "özgürlük" değil, olsa olsa insanın kibri çıkardı.

Redecker için hürriyet, artık "hareket kabiliyeti", yani "mekânda" değil, "zaman"da aranmalıydı. Elbette endüstriyelleşmenin getirdiği "boş zaman" manasında değil... Zira 2-3 hafta çıkılan yaz tatilleri ya da hafta sonu izinleri "özgürlük"se... Yılın kalan süresi neydi? Ücretli "kölelik" mi?..

Hayat fâni, zaman çok kıymetli

Redecker bunun yerine "dolu geçirilen zaman" kavramını öneriyordu. Elbette "dolu"nun ne olduğuna herkes kendi karar verebilirdi. "Kullanılabilir ne kadar zamanım var"? Bir insanın sorabileceği en önemli soruydu. "Zamanın mülkiyeti"... Bize her an yeni başlangıçlar vadedebilmeliydi. Spontane yaşama hakkı olmayan biri... "Business class" uçsa bile kendine ne kadar "özgür" diyebilirdi?

Ama daha önemlisi... Liberalizmin "mekânsal" özgürlüğü son derece bireyselken Redecker'in önerdiği "zamansal" özgürlük toplumsaldı. Zira vakit, en nihayetinde çevremizdeki insanlarla paylaştığımızda değerliydi. Eh, seyahat biraz da "ölüm"ü unutalım diye değil miydi?!

"Zaman" kavramıyla haşır neşir olan insan... Fâni olduğunu hatırlayacak, haddini bilecek, kendi sınırlarını da gezegenin kapasitesini de zorlamayacaktı.

Ve diyelim "ölümsüz" olduk ama çevremizde insan sayısı sıfır. Bu durumda zamanın ne anlamı vardı? Elon Musk ve Jeff Bezos'un distopik hayalleri işte bu kadar tatsızdı.

Çare "staycation" mı?

Son hafta yaşanan olaylar da Redecker'in tezlerini doğruluyor. Yunanistan'da yüzlerce kişiyi taşıyan mülteci gemisi batıyor, onlarca insan hayatını kaybediyor. Kuzey Atlantik'te kişi başı 250 bin dolar verip Titanic'in enkazına inen ultra zengin turistler... Mini-denizaltı kontrolden çıkınca okyanusun derinliklerinde trajik şekilde can veriyor.

Kamuoyu her iki  olaya da farklı tepkiler veriyor: "Özgürlüğü" mekânda arayan insan... Ölüyor, öldürüyor, koca gezegeni paylaşamıyor.

Bizde ise tatile giden gitti. Ama çoğumuz yıllardır seyahat yüzü görmüyor. Çare "staycation" (evde tatil!), olabilir mi?  Salonu otele çevirsek mesela?.. Rengârenk çiçekler alsak, güne özel kahvelerle başlasak, dizi ve filmleri kapatıp güzel müzikler çalsak?.. Şehri gezsek turist gibi... Bir restoranda kendimize yemek ısmarlasak? Madem güneye inemiyoruz bu ekonomide... Kalmak da tatile dahil!.. Özgürlüğü "zaman"da mı arasak?..

Seyahatin telafisi var ama boşa harcadığımız günler ve kaybettiğimiz sevdiklerimiz geri gelmiyor. Bugün sahip olduğumuz tek şey, 25 Haziran 2023, günlerden pazar!..

Şimdiden herkese iyi bayramlar!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi