Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Masmavi bir sevda: 82 Thasos, 83 Kavala!..

 Bu bayram herkes sözleşmiş gibi gene Yunanistan’daydı. Üstelik ekonomik krize rağmen!.. Peki neydi işin sırrı? Taze kalamar, uzo, cazip otel fiyatları?.. A hepsi, B hiçbiri!.. Tabii “aşırı turizm”in de bir ülkeye zararları vardı. İşte Atina sakinleri, işte Mykonos halkının açmazı... Yoksa “komşunun tavuğu komşuya kaz” mıydı?..

Instagram’a bakılırsa bu bayram herkes plajlardaydı. On günü bulan tatilde en popüler “destinasyon” ise yine Yunanistan’dı! İşte Hikmet Abi ve ailesi... Thasos kıyılarından “story” paylaşıyordu. Pelin ile eşi önce Alexandroupoli’de mola vermiş, ardından Kavala’ya geçmişti. Nea Peramos’un anasonla karışık kalamar kokusu... Buraya kadar gelmişti!

Eski patron Ömer Bey sıkı “Kemalist”ti ve bayramda Selanik’i tercih etmişti. Tabii “İstanbul bir başka güzel” notu düşüyordu Facebook’a ama “Yunan pastacılık sanatı”na hayranlığını da gizleyemiyordu!  Ve Tarık ile nişanlısı... Yola erkenden çıkıp soluğu Atina’da almıştı. Gençlik enerjisi tabii!.. Şimdi bir yandan müze gezerken bir yandan Plaka’daki meyhanelerin, Peristeri’deki butik biracıların keyfini çıkarıyordu!

“Agapi mou Ellada”, sevgilim Yunanistan... Bu yaz da kadim dostlarıyla dolup taşmıştı!

Karisdes ucuz, Uzo bedava!..

İyi de ekonomik krize rağmen nasıl oluyordu bu? Hani euro 28 lirayı aşınca ülke batmış, kimsede sokağa çıkacak para bile kalmamıştı?..

O kadar da ölmedik canım!.. Hem düşünsenize... Bodrum’un açık hava diskosu (!) Gümbet’te bile tek göz oda 1200 liradan başlıyordu. Daha bunun hamburgeri var, kolası var. İşiniz esnafın insafına kalmıştı!

Oysa Kos öyle mi?.. Tamam belki otel ücretleri yakındı. Ama taze deniz mahsulleri, “Greek Salad” ve uzodan oluşan mükellef bir sofra... Maksimum 30 avroya patlardı! Burada bir şişe rakı parası!..

Dahası... Komşuda “sürpriz”e yer yoktu. En şık “bistro”yla en salaş pastanedeki kahve, en fazla 1 euro oynardı. Çeşme’de lahmacun bile “statü simgesi” haline gelmişken karides güveçte, beyaz şarapta eşitlenmek... Tam da Yunanistan’ı “eşsiz” kılandı.

Yunanistan!da "turizm" yok!..

Sahiden de fırlayan döviz kurlarına rağmen “komşu”da tatil hâlâ daha hesaplıydı.

Ama sadece bu kadar mı?..

Yunanistan’ın kıyı bölgelerinde “turist gelsin” diye sonradan inşa edilmiş görgüsüzlük abidesi “resort”lara, “müşteriden bu sezon ne koparsam kâr” diyen gecekondu restoranlara yer yoktu.

Çoğu aile işletmesi taverna, 20 yıl sonra da gitseniz yine oradaydı!

Gündelik hayatına olduğu gibi devam eden balıkçılar, pizzacılar, “souvlaki”ciler...

“Turist”in “misafir”e dönüştüğü bir süreçte “turizm”i ortadan kaldırıyor, bizi Nea Moudania’nın, Makri’nin doğal dokusuna dahil ediyordu.

Hele bir de Türkiye’den geldiğinizi öğrenince sizi bağrına basan bakkal teyze, garson amca yok mu?..

Sohbet biraz koyulaşırsa ardından muhakkak bir Ordu Rumluğu ya da Bursa göçmenliği çıkıyordu.

İç içe yaşanmış hayatlar... Yüzyıllar sonra masmavi bir sevdada buluşuyordu.

Şimdi tehlike: "Aşırı turizm..."

8 yıl önce ağır bir ekonomik buhran atlatan Yunanistan için turizm çok şey demekti. Ülkenin bu yıl “bacasız sanayi”den (Ne Özal’vari bir kavram!) beklentisi 40 milyar euro ile pandemi öncesi seviyeyi yakalamıştı.

Fevkalade, değil mi?

Maalesef hayır...

Zira turizmin bu şekilde patlaması, Helen diyarı için başka tehlikeleri beraberinde getirmişti.

İşte Kathimerini gazetesi... Yaz sezonunda çekilmez hale gelen Atina trafiğinden yakınıyordu. Kaldı ki Akropol’ü ziyaret etmek isteyen on binlerce kişi... Hem izdihama yol açıyor, hem de tarihi eserleri riske atıyordu. Kontrolsüzlük, plansızlık... Syntagma bulvarlarında da başa belaydı!

Ekşisözlük’te Mykonos’a ulaşan beş dev yolcu gemisi gündemdeydi. Bak sen “sosyetik ada”ya!.. Adeta para basacaktı! Oysa yerel basın, ev kiralarının uçmasından şikayetçiydi. AirBNB yüzünden barınma sorunu yaşayan gençler, öğretmenler, mevsimlik işçiler...  Bir ada halkı için cennet, cehenneme evrilmişti.

Bir gece ansızın gelebiliriz!

Corfu’da yaşayan yazar   Richard Pine da The Irish Times’da yayımlanan makalesinde Atina’nın turizmde “doyma noktası”na geldiğini vurguluyor. Santorini gibi popüler adalarda ninelerin ve dedelerin bile hizmet sektöründe çalıştığından söz eden Pine, “Milli gelirin yüzde 25’ini oluşturan turizm olmazsa Yunan ekonomisi ölür. Ama turizme ‘bağımlılık’ sürerse Yunan kültürü ve sosyal hayatı tehdit altında” diyor.

Komşunun tavuğu komşuya kaz misali... Gıpta ettiğimiz, her fırsatta koşarak gittiğimiz bir dost ülke... Zor bir sınavdan geçiyor.

Sokrates’in, Hipokrat’ın, Antisthenes’in toprakları bunu da atlatır elbet... Seçim kaybeden SYRIZA Başkanı Çipras istifa eder, biz daha Kılıçdaroğlu konuşur dururuz. Kalamata’da bir zeytin ağacı yeşerir, biz yanan ormanlık alana “dev tesisler” kondururuz!

Ah Yorgo, ah Vasili, ah Maria... Hepimizin derdi bambaşka.. İyisi mi açalım rebetiko, içelim bir kadeh reçina... “82 Selanik, 83 Atina” diyedursun siyasiler... Bizim için “82 Thasos, 83 Kavala”...  Bir gece ansızın gelebiliriz! Dostlukla, sevgiyle, aşkla!.. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi