
Mehmet Şandır
İnsanlığın ateşle imtihanı
BENCE; bildiklerimizi unutalım!
Orman yangınları artık bize başka şeyler söylüyor. 2020 yılından bu yana orman yangınlarında önceki yıllarla mukayese edilemeyecek kadar bir artış yaşanıyor.
Bu sonuç ülkemize mahsus değil; tüm dünyada günlerce süren ve adeta tüm yaşamı imha savaşına (nükleer bomba gibi) dönüşen yangınlar yaşıyoruz.
ABD bütün gücüne rağmen Ocak 2025 tarihindeki Los Angeles'ın yoğun nüfuslu bölgelerinde yaklaşık 10,36 kilometrekarelik bir yerleşim alanını küle çeviren yangını önleyemedi. 24 gün süren yangında 29 kişi hayatını kaybetti ve 250 milyar doların üzerinde ekonomik zarar oluştuğu söyleniyor.
Rusya'nın Sibirya bölgesinde 2021'de çıkan yangınlarda yaklaşık 18 milyon hektar alan zarar gördü. Yangının kara dumanı kuzey kutbuna kadar ulaştı.
Avustralya'nın güneydoğusunda 2019'un sonlarında başlayan ve aylarca süren orman yangınlarında 24 milyon hektardan fazla alan kül oldu. (Türkiye’nin üçte biri)
Brezilya'da Amazon Ormanlarında 2019 ve 2020 yıllarında çıkan ve 2,2 milyon hektarlık alanı etkileyen yangınlar, iklim değişikliğiyle mücadelede kritik role sahip olan Amazon'un ciddi zarar görmesine yol açtı.
Kanada’da 2024 yılında 10 milyon hektardan fazla ormanlık alan yok oldu.
ABD’de 2020 yangın sezonunda 1,7 milyon hektardan fazla alan yangınlarla küle döndü.
Avrupa’nın tüm devletlerinde son yıllarda on binlerce hektar orman yangınlarda yok oldu.
Türkiye'de 2021'de Temmuz-Ağustos aylarında çıkan yangınlarda tarihimizde ilk defa 150 bin hektardan fazla orman alanı tahrip oldu.
Kısacası orman yangınları artık küresel bir sorun; 21. yüzyılın yaşamsal sorunu...
Atmosferde artan sera gazlarının sebep olduğu iklim değişikliği ile artan sıcaklıkların tetiklediği yangınlar bize başka şeyler söylemektedir; devamında hangi felaketin geleceğini henüz bilmiyoruz! (Denizlerin yükselmesi gibi…)
Bildiklerimizi unutalım, bu yeni yangın olgusunu doğru değerlendirelim; sebepleri ve önleyici tedbirleri doğru belirleyelim; buna mecburuz!
Yangınların tüm dünyada bu denli artışının bildik sebepleri vardır; iklim değişiklikleri doğrultusunda yüksek sıcaklık dereceleri, düşük nem oranı ve çok hızlı esen kuru rüzgarlar özellikle ibreli ormanlarda büyük yangınların oluşmasına sebep olmaktadır.
Bu durum ülkemiz için de geçerlidir. Ancak bize özgü sebepler de bulunmaktadır.
Öncelikle ormancılık mevzuatı ve orman tanımı ormanları korumuyor; farklı bir yaklaşım ve hukuk gerekiyor.
Son yıllarda ormanların insanla teması çok arttı. Orman içi ve kenarında yaşayan insanları ormanların korunması konusunda yeterince bilinçlendiremedik, hassasiyet oluşturamadık; hala anızlar yakılıyor, piknik ateşleri söndürülmüyor; cezai hukuk caydırıcı olamıyor.
Siyasetçiler, orman alanlarının yağmalanmasına fırsat veren hukuk düzenlemelerini sürekli yapıyorlar. Özellikle 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. maddesi B bendi gereği ormanların içinde ve kenarlarında küçük/büyük alanların orman dışına yani devlet mülkiyeti dışına çıkarılması ve bu alanların özel kullanıma açılması ormanların yağmalanmasına sebep oldu ve orman alanlarını çok parçalı hale getirdi; ormanlar yamalı bohçaya döndü.
Ayrıca, turizm yatırımları ve ‘kamu yararı’ tanımlı tahsisler, yeni yapılan karayolları, hidroelektrik santraller, enerji hatları gibi kamu yatırımları orman bütünlüğünü bozdu; sonuçta ormanlar insan kaynaklı yangınlara daha açık hale geldi.
Henüz yangın mevsiminin başındayız; yaşadığımız yangınlar daha önceki yıllardan daha fazla ve daha yaygın; Haziran ayının sonundan itibaren 10 ilimizde büyük çaplı yangınlar oldu ve halen birçoğu devam etmektedir. Özellikle İzmir ilinin birçok ilçesinde başlayan yangınlar yerleşim yerlerini, tarım alanlarını ve güzelim ormanları kül etti; sayısız canlıyı öldürdü hatta üç vatandaşımız da azgın alevlerin arasında diri diri yandı.
Muğla, Antalya, Mersin, Adana ve Hatay illerinin dağlarında benzer özelliklerde yangınlar çıkmakta ve yaşamı çok derinden etkilemektedir. Bu illerin ortak özelliği turizm bölgeleri oluşları ve bu 2B uygulaması sonucunda çok parçalı hale gelmiş olmalarıdır.
Yangınlar, artık yalnız ormanları değil şehirleri, doğayı, tarımı, canlı hayatı ve orman içi ve kenarı yaşamı yok ediyor.
Temmuz, ağustos, aylarında kavrulacağız; bilinenlerin dışında yeni tedbirler almalıyız!
İnsanlık ateşle imtihan olmaktadır; gelinen noktada yaşamın kaynaklarını; havayı, suyu, toprağı, oksijen kaynağı ormanları kısacası doğayı hızla tüketmekteyiz; aslında geleceğimizi tüketiyoruz, farkında değiliz!
Kendimizi kandırmayalım; tehlike büyük...