NICOLAS CAGE’DEN İKİ FARKLI PERFORMANS: “YETENEKLİ BAY CAGE” VE “DOMUZ”

“Domuz”, bağımsız bir film örneği olarak tanımlanabilecek ve Nicholas Cage’i özleyen seyirciler açısından ilgiyle izlenebilecek bir yapım. Film ilk on dakikasında kendisini deşifre edip, geriye kalan sürede ise, geçmişte efsane bir şef olan ana karakter Robin Feld’in kaybettiği ve “aşık olduğu bir kadını” tutkuyla aramasına benzer bir çabayla domuzunu aramasına yoğunlaşarak finale ulaşıyor.

USTADAN KISA ARAYLA İKİ FİLM BİRDEN !

Sinemanın usta oyuncusu Nicolas Cage’in yakın zamanda, kurgu bir karakter olarak kendisini oynadığı “Yetenekli Bay Cage” ve “Domuz” isimli iki filmi vizyona girdi. 2022 yapımı olan “Yetenekli Bay Cage” (The Unbearable Weight of Massive Talent), aynı zamanda bir Nicolas Cage parodisi lezzetinde... Nicolas Cage, “Yetenekli Bay Cage” filminde kendinin kurgusal ve eğlenceli bir versiyonunu canlandırıyor. Cage’in, kariyeriyle ve geçmişteki rolleriyle dalga geçtiği bu filmde, “Narcos” dizisinden tanınan Pedro Pascal ve “How I Met Your Mother” dizisinden tanınan Neil Patrick Harris, Cage’e eşlik etmişler. 

Filmin konusunu kısaca anımsatalım: Ekonomik sıkıntılar yaşayan kurgusal Nicolas Cage (Nic Cage), 1 milyon dolar karşılığında onun fanı olan tehlikeli bir Meksikalı milyarderin doğum günü partisine katılmayı kabul eder. Ancak Cage’in doğum günü partisine gideceği milyarder hayranı ve aynı zamanda uyuşturucu baronu olan Javi Gutierrez’in (Pedro Pascal), Meksika başkanlık adayının kızını kaçırdığından haberi yoktur. CIA’in kendisine ulaşmasıyla Cage, kaçırılan kızı kurtarmak için istemeden  zorlu bir mücadeleye girişir.

KENDİYLE DALGA GEÇEN STAR

Nicholas Cage’in ilerleyen yaşının cesaretiyle kendiyle dalga geçtiği aksiyon soslu bu film, seyirciyi de ters köşeye yatırarak “film içinde film” hissiyatı yaratan bir finale ulaşıyor. Oyunculuk açısından kurgu karekteri Nick Cage’i oynayan Nicholas Cage’in, başarılı performanslarından birini sergilediğini iddia etmek abartı sayılmamalı. Diğer yandan dünya ve ülke gündeminden yorulan seyirciler için kimi zaman Woody Allen filmlerini anımsatan bir iç hesaplaşmaya dönüşen, kimi zamanda yoğun aksiyon dozuyla keyifli zaman geçirmeyi vadeden bir film “Yetenekli Bay Cage”...

Bu hafta vizyona giren “Domuz” (Pig) ise, ormanda bakımsız bir yaşamı seçen efsaneleşmiş bir şefin domuzu ile olan tutkulu ilişkisine yoğunlaşıyor. Rob (Nicolas Cage), nadir bulunan değerli trüf mantarlarını, domuzunun yardımıyla bulup, babası eski bir arkadaşı olan genç işadamı Amir’e (Alex Wolff)  satmaktadır. Oregon’da doğanın içinde bir ormanda yaşayan Rob’un en yakın dostu olan domuzu, bir saldırı sonrası kaçırılır. Rob, geçmişte efsane bir gurme, önde giden bir şef olduğu Portland’a dönüp, oradaki eski bağlantıları aracılığıyla domuzunu bulmaya çalışırken; domuzu onun   mazide kaldığını düşündüğü ve yok saydığı geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalmasında taşıyıcı bir rol üstlenir.

ALIŞILMADIK BİR “AŞK” HİKAYESİ

“Domuz”, bağımsız bir film örneği olarak tanımlanabilecek ve Nicholas Cage’i özleyen seyirciler açısından ilgiyle izlenebilecek bir yapım. Film ilk on dakikasında kendisini deşifre edip, geriye kalan sürede ise, geçmişte efsane bir şef olan ana karakter Robin Feld’in kaybettiği ve “aşık olduğu bir kadını” tutkuyla aramasına benzer bir çabayla domuzunu aramasına yoğunlaşarak finale ulaşıyor.

Aslında “Domuz” satır aralarında ipuçları içeren bir film. Bu ipuçlarıyla minimal bir film olarak, Nicholas Cage hayranı seyircilerin dışında pek ilgi çekecek bir seyirlik olmadığı söylenebilir. Filmin ana ekseninde yönetmenin bize göstermediği ve Amir’in babası Darius (Adam Akin) ile Rob arasında oluşan gerginlik ise, filmin ilerlemesinin temel aksiyonunu oluşturuyor. Bu gergin ilişkinin sebebi ise, Sergio Leone’nin efsanevi filmi “Bir Zamanlar Amerika’da”yı (Once Upon A Time In America-1984) hatırlatırcasına, iki erkeğin aynı kadına aşık olmalarının yıkıcılığından beslenmesi...

Filmin yönetmeni Michael Sarnoski, gerek ele aldığı ana karakteri Rob ve gerekse de onun domuzunu arayış sürecinde olay örgüsüne dahil olan kişiler ve olgular aracılığıyla geçmişe ağıt yakıyor; değişirken hızla yozlaşan dünya ve ilişkileri hakkında da bizi düşünmeye sevk ediyor. Bu “aydınlanma” sürecine ise kimi zaman Rob karakteri didaktik söylemlerle katkıda bulunurken kimi zaman ise olay örgüsü bu işleve hizmet ediyor. Bu bağlamda 1950’lerde yapılan ve sadece bodrum katları şehir merkezindeki meydanın altında kalan yıkılmış Portland Oteli’nin bodrumunda, yasa dışı dövüş tertip eden Edgar (Darius Pierce) da bir turnusol kağıdı işlevi görüyor.

Filmin anlattığı dünyayı taşıma açısından görüntü yönetmeni Patrick Scola’nın yarattığı atmosfer başarısına atıfta bulunmadan geçmeyelim. Oyunculuk performansları bağlamında Rob karakterinde Nicholas Cage’in öne çıktığını vurgularken; sinema sanatının önemli aktörlerinden birisi olan Cage’in, farklı bir karakteri, uzamış saçları ve sakalıyla kendisine yakışan bir role çevirdiğini de ekleyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi