Ayşe Naz Hazal Sezen

Ayşe Naz Hazal Sezen

Prospektüs Hayat

Gündelik yaşamımız okuyamadığımız, içeriğini, kullanım alanlarını veya koşullarını öğrenemediğimiz şeyleri tüketmekle geçiyor. Öğrenmek ve anlamak için çaba harcadığımızda dahi karşımıza anlaşılması zor bir dil, alt metinlerle bezenmiş anlamlar çıkıyor. Bazen prospektüslerdeki aşina olmadığımız kavramlarla boğuşmak yerine, doktor gibi bir otoritenin bizim için yaptığı bu seçime güveniyor ve daha fazlasını sorgulamıyoruz. Değer verdiğimiz bir otoritenin bizim için bir seçim yapmasını ve onu bize sunmasını tercih ediyoruz…

Bilinçsiz biçimde tükettiğimiz her şey, içeriğine, kullanım alanlarına, koşullarına, yan etkilerine veya kimlerin kullanabileceğine bakmadan bulduğumuz her ilacı yutmaya benziyor

Prospektüs, kelime olarak Fransızcadan Türkçeye geçmiş; ilacın içinde yer alan maddelerin, ilacın yan etkilerinin, nasıl kullanılması gerektiğinin, ilacın kullanım öncesi ve sonrasında nelere dikkat edilmesinin lüzumlu olduğundan bahseden, ilacın saklama koşullarından tut da kimlerin bu ilacı kullanabileceği hakkında bilgi veren bir kâğıt parçasıdır. Bir kere açıldı mı, geri aynı şekilde katlayabilmek için origami sanat bilgisi gerektiren bu ufak kâğıt parçası, ilacın ne işe yaradığı kadar yaratabileceği tüm sorunları, gerekirse ilaç firmalarını hukuki korumaya yardımcı olacak uyarıları anlatır. Dar alanda verilen bilginin yoğunluğu ve Latinceden anlaşılmazlığa uzanan kelimelerin bolluğuyla karşılaşan prospektüs okuyucusunun zihni esriyiverir. Aşina olmadığı kelime ögelerinin resmi bir dille anlattıklarını anlayabilmek için ya Latince biliyor olmak ya mesleki alandan biri olmak ya da internetin nimetlerinden faydalanmak gerekir. Prospektüsten kullanacağımız ilaç için bilgi almaya çalışırken, kendimizi bilinmeyen olasılıklar denizinin içinde müşkül halde bulma ihtimalimiz bir hayli yüksek. Oysa ne kadar rahat olurdu; kendi kullanmamız gereken ilaçlar hakkında bilgilerin hepimizin anlayabileceği şekilde sunulması. Oysa ne kadar şeffaf olurdu; bizlerin anlaması gereken bilgilerin özenle sıkıştırılmış ve katlanmış prospektüslere dönüştürülmemesi…

Bilinçsiz tüketim hasta edebilir

Çoğunluğumuzun tüketici konumunda olduğu bugünlerde, tükettiğimiz ürünler hakkında yeterince bilgilendirilmiyoruz. Buzdolabımızdaki gıda ürünlerinin hatta yemek sofralarımızdaki porselenlerin içerine karıştırılan kimyasalların etkilerinden tutun da ziyaret ettiğimiz internet sayfalarının, alışverişte kullandığımız sanal kartlarının üzerimizde yaratabileceği olası yan etkilerinden, aslında nasıl kullanılması gerektiğinden ya da kullanım öncesi ve sonrası nelere dikkat edilmesi gerektiğinden bihaberiz. Bu kadar ayrıntıya bakmanın gerekliliği mübalağa içeriyormuş gibi hissettiriyor. Oysa bilinçsiz biçimde tükettiğimiz her şey, içeriğine, kullanım alanlarına, koşullarına, yan etkilerine veya kimlerin kullanabileceğine bakmadan bulduğumuz her ilacı yutmaya benziyor. Kendimiz için uygun olup olmayacağını bilmediğimiz bir hapı sadece kullanmış olmak için yutmamızdan bir farkı yok. Hatta neyle etkileşime gireceğini bilmediğimiz bir ilacı kullanarak, kendimizi olduğumuzdan daha çok hasta etme ihtimalimiz daha yüksek.

Bilinçsiz tüketimimiz arttıkça hazırlıklı olmadığımız yan etkilerle karşılaşıyoruz. Sanal kart ya da kredi kartı ile harcama yaptığı zaman, nakit parayla harcama yapmaya göre daha yüksek haz yaşattığını[1] bilen şirketler ve bankalar kredi kartına yönlendirme yaparken; kullanıcılarına hedonik faydalar dolayısıyla harcamalarında bütçesini aşabileceği hakkında bilgi vermiyor. Ancak tüketicinin kapasitesinin üzerinde gerçekleşen harcamaların ödemesi geldiğinde banka tarafından ve hukuki yönden yapılabilecekler hakkında okuyup da anlamadığımız bir metin sunuyor. Çoğumuz altına imza attığımız kâğıtta ya da çevrimiçi bankacılıkta tıkladığımız “kabul ediyorum” kutucuğuyla okuyamadığımız bir prospektüsü daha kabul edip, hapımızı yutmuş oluyoruz.

Anlamadığımız prospektüsler, açık rıza metinleri

Bankalarla olan münasebetimiz sadece bir örnek. Her gün bankayla işimiz olmasa da her gün, hatta günün çoğunu geçirdiğimiz sanal dünya okuyamadığımız, okusak anlayamadığımız prospektüslerle dolu: Açık rıza metinleri. Arama motorunda yapacağımız ilk aramadan önce bize sorulan ve sonunda genellikle “okuduğum, kabul ediyorum” kutucuğunu işaretlemeden yolumuza devam ettirmeyen siteler, kullanıcılarının sanal dünya bilgilerini topluyor. Sanal dünyada attığı adımlardan tüketicisinin gerçek dünyasının yansımasını elde eden bu yapay ortam, kullanıcısına özel oluşmuş algoritmalardan bir alem sunarken; onun her adımını takip edeceğini, politik görüşünden, dünya görüşüne, aldığı ürünün markasından, alacağı ürünün hayalini oluşturmaya kadar her düşüncesine etki edebilmesi adına muntazaman verilerini işleyeceğinin bilgisini aslında açık rıza metinlerinde sunuyor. Lakin ilaç prospektüsleri gibi edebi yanı kullanıcısına ulaşmayan bu metinlerin anlaşılması hayli güç. Çoğu zaman sadece aramamıza devam edebilmek için onaylıyor ve geçiyoruz. Aynen okumaktan yorulduğumuz prospektüsleri bir yana bırakıp “Doktor yazdıysa, bir bildiği vardır” diyerek ilacı kullanmamız gibi.

Kullanacağımız ilaçlarda doktorumuza güvenmekte bir beis olmamakla birlikte ilacın kullanımında yaşanabilecek sorunların mesuliyeti kullanıcıda olduğundan prospektüslerde fazlasıyla bilgi vardır. Gelecekte karşılaşılabilecek problemlerde ilaç şirketleri, prospektüslerde verdikleri bilgiler aracılığıyla kullanıcıları uyardıklarını beyan edebilirler. Lakin yine de minik karakterlerle yazdıkları bilgilerin arasından tüketicisinin netlikle anlayabileceği ifadeler sınırlıdır. Reklamların altından hızla akıp giden minik karakterli yazılar gibi; önemli bilginin yakalanması ve okunması güçtür.

Otorite benim yerime prospektüsü okumuştur

Gündelik yaşamımız okuyamadığımız, içeriğini, kullanım alanlarını veya koşullarını öğrenemediğimiz şeyleri tüketmekle geçiyor. Öğrenmek ve anlamak için çaba harcadığımızda dahi karşımıza anlaşılması zor bir dil, alt metinlerle bezenmiş anlamlar çıkıyor. Bazen aşina olmadığımız kavramlarla boğuşmak yerine, doktor gibi bir otoritenin bizim için yaptığı bu seçime güveniyor ve daha fazlasını sorgulamıyoruz. Değer verdiğimiz bir otoritenin bizim için bir seçim yapmasını ve onu bize sunmasını tercih ediyoruz. Metinlerde verilmeye çalışanı anlamakta kendimize olan güvenimizi bir kenara bırakıyor ve halihazırda onu kullanan ya da sunan otoritenin kanaatine inanıyoruz. Anlayamadığımız ya da eksik anladığımız metinler bizlerin yetersizlik duygularını perçinleyebiliyor. Bir şeyi kendi bilgimiz doğrultusunda ilerletemediğimizde kendimize dair güven kaybı, ben (the self) ve ego arasındaki ilişkimizi zedeleyebilirken, otoriteye itaati kolaylaştırıyor.

            Küçük yazılardaki büyük bilgiler

Prospektüsler, açık rıza metinleri, reklam alt yazıları arasından gerçeğin eksik sunulmuş yanlarına rağmen tercihler yapabilmek yine -hala bir nebze- bizim elimizde. Onay verdiğimiz şeyin ne olduğunu bilmek, iyileşmek için kullanacağımız ilacın olası yan etkileri hakkında bilgilenmemizle eş değer. İlacın yan etkileri ile karşılaştığımızda paniklemek yerine sürecin bir parçası olduğunu bilmek; verilerimizi kullanarak alışveriş yapmamızı isteyen reklam ekranıyla karşılaştığımızda cazibesine kapılmamak ve bireyin kendi bilgi edinme becerisine güveniyle bilinçli kullanıcı olarak devam edebilmek, prospektüslere saklanmış bilgilerin ışığında mümkün.


[1] Raghubir, P., & Srivastava, J. (2008). Monopoly money: The effect of payment coupling and form on spending behavior. Journal of Experimental Psychology: Applied, 14(3), 213–225

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Naz Hazal Sezen Arşivi