Sırp kasapları da Destici gibi ‘Jusovic’ten haz etmezdi!

Destici’nin sözleri Türkçülüğün yapı taşı sayılan isimleri dahi okkanın altına götürecek mahiyette. Öyle ya, birileri de çıkıp şu Türkçülüğün ağababalarına bakın; birinin soyadı Borzecki, öbürünün Fraşıri, berikinin Kohen diyerek Türkçülüğün özünde Osmanlı’yı yıkmaya yönelik yabancı parmağı, Yahudi fitnesi var dese ne yapabilirsiniz ki?..

Bu toprakların tarihinde Türkçülük ya da Türk milliyetçiliği söz konusu olduğunda en ilginç hususlardan biri, ilk Türkçüler arasında kavmiyeti Türk olanların neredeyse parmakla gösterilecek kadar az olmasıdır.

Osmanlı’da ilk Türkçü olarak işaret edilen şahsiyet, 1869’da Fransızca olarak kaleme aldığı Eski ve Modern Türkler başlıklı kitabı dolayısıyla Mustafa Celaleddin Paşa’dır. Gel gelelim Mustafa Celaleddin, aslen Konstanty Polkozic Borzecki adlı bir Leh soylusudur. Polonyalı bir ihtilalci olarak Prusya’ya karşı 1848 ayaklanmasına katılmış, yakalanıp hapse atılmış, Fransa’ya gitmiş, nihayet kendisini daha güvende hissedebileceği Osmanlı’ya sığınmıştır. Rusça, Fransızca, Almanca ve Latince bilen Borzecki, harita çizimindeki üstün yeteneği ile Osmanlı ordusuna subay olarak katılmış ve Müslüman olup Mustafa Celaleddin adını almıştır. O aynı zamanda Nâzım Hikmet’in de anne tarafından büyük dedesidir.

Yahudi, Arnavut, Çerkez, Kürt Türkçüler

Demek ki Türkçülük tohumunu Osmanlı toprağına düşüren kişi Türk değil ve soyadı Borzecki. Tohumun serpilip gelişmesini sağlayanların da hatırı sayılır kesimi Türk değildir. Konuya ilişkin neredeyse otuz yıl önce kaleme aldığı makalesinde Mümtaz’er Türköne’nin hiç teferruata boğmadan gayet özlüce ama akademik bir yetkinlikle de aktardığı üzere, Ahmed Vefik Paşa Yahudi, Şemsettin Sami Arnavut, Ömer Seyfeddin Çerkez ve Türkçülüğün Esasları yazarı Ziya Gökalp Kürt kökenlidir.* Yahudiler başta olmak üzere bütün azınlıkların Türkleşmesini, olmuyorsa zorla Türkleştirilmelerini savunmuş gazeteci-yazar Munis Tekinalp, Moiz Kohen kök aldı bir Yahudi’dir.

Deste deste herzeler

Dolayısıyla bu topraklarda kök, nesep, soy-sop sürme mevzusuna, elbette bütün siyasi-ideolojik hareket ya da düşünce akımlarının uzak durması gerekmekle birlikte asıl hiç ama hiç girmemesi gerekenler, girerlerse bindikleri dalı kesecek olanlar Türkçüler ve Türk milliyetçiliği temelinde siyaset üreten hareketler, partiler, şahsiyetlerdir.

Keyfiyet buyken MÇP (MHP)’den Muhsin Yazıcıoğlu önderliğinde kopmuş Büyük Birlik Partisi’nin şu anda başkanlık koltuğunda oturan Mustafa Destici geçen hafta çıktı ve Türkiye İşçi Partisi başkanı Erkan Baş’ın Boşnak kökenine binaen öyle laflar etti ki Türkçülüğün önde gelen tarihi isimlerinin mezarlarında ters dünmüş olabilecekleri rahatlıkla öne sürülebilir.

Destici önce “Tito-artığı” dedi Erkan Baş için… Sonra ailesinin Batı Berlin’e göç etmiş olması ve kendisinin de orada doğmuş olmasını Alman istihbaratıyla bağlantıya “karine” olarak sundu. Nihayet Baş’ın Yugoslavya’ya tarihlenen aile soyadı “Jusovic” üzerinden de elbette “gayrı-Türk” imasıyla soy-sop temelli bel altı vuruşlar sergiledi.

Türkçülük Yahudi fitnesi mi?

Erkan Baş’ı bu tür etnik köken temelli ırkçı sorgulamalar, ithamlar, çamur atmalar bağlamayacaktır kuşkusuz ve bu bakımdan Destici’nin ciddiye alınması da ona hiç hak etmediği bir önem atfetmek olur.

Esas mesele, yukarıda çizdiğimiz çerçeve düşünüldüğünde Türkçü-milliyetçi bir siyasi hareketin hem de liderlik koltuğunda oturan birinin, temsil ettiği bu siyasi, ideolojik hareketin yüzünü kızartacak derecede böyle vasat konuşmasıdır.

Destici’nin sözleri Türkçülüğün tarihsel yapı taşı sayılan isimleri dahi okkanın altına götürecek mahiyette. Öyle ya, sizin “Jusovic”i dile dolamanıza karşı birileri de çıkıp, şu Türkçülüğün ağababalarına bakın; Mustafa Celaleddin’in soyadı Borzecki, Şemseddin Sami’nin Fraşıri, Muhsin Tekinalp’in Kohen; Ömer Seyfeddin Çerkez, Ziya Gökalp Kürt; demek ki Türkçülüğün özünde Osmanlı’yı yıkmaya yönelik yabancı parmağı, azınlık oyunları, Yahudi fitnesi yatıyor dese, ne diyebilirsiniz ki?..

Jusovic nefretinde Sırp-Türk buluşması

“Jusovic”, Yusufoğlu demek ve evet, Erkan Baş’ın Boşnak kökenini işaret ediyor ki zaten kendisi de bunu gizlemiyor. Boşnaklar, Bosna Müslümanları… Tarihi burada uzun uzadıya anlatacak ne vaktimiz ne de yerimiz var, bir cümleyle geçelim: Osmanlı fetihlerinin gerçekleştiği Sırbistan’da, Bosna-Hersek topraklarında Slav kökenli insanların bir kısmı Müslüman oldular. Dolayısıyla Müslüman Güney Slavlarına verilen ad Boşnak ve onlar bu yüzden Yugoslavya’nın çöküşü sonrası Sırp mezalimine uğradılar. Sırplar yaptıkları katliamları kendilerince Boşnakların Müslüman olup ırklarına, yani Slavlığa ihanet etmeleri temelinde meşrulaştırdılar. 200 bin Boşnak bu “meşrulaştırma” temelinde 1992-95 arasında canavarca katledildi.

İşte bu katliamları gerçekleştiren Sırp kasapları için de “Jusovic” (Yusufoğlu) soyadı, onu taşıyanın ölümlerden ölüm beğenmesi için yeterli bir nedendi.

Bu doğrultuda Türkçü-milliyetçi bir perspektiften, o dünyanın “içinden” bir bakışla ne kadar hazin ve utanç verici olmalıdır ki gözünü kan bürümüş Sırp katillerle BBP lideri aynı “Jusovic” nefretinde buluşmuş durumdalar.

Neyse, biz hariçten gazel okumayı burada keselim ve Destici’yi Türkçü-milliyetçi camianın söz sahiplerine ve mesela Türkçülük adına bu memlekette hâlâ önemli kültürel-düşünsel çabalar içinde varlık gösteren Türk Ocakları’na havale edelim!..

__________

*Mümtaz’er Türköne, “Milli Devlet-Laiklik-Demokrasi”, Türkiye Günlüğü, Sayı: 29, 1994, s. 29-30.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Tayfun Atay Arşivi