Hüseyin Tapınç

Hüseyin Tapınç

SORUNLAR

İnsan beyni oldukça seçici, olumsuzlukları kaydetmeyip mümkün olduğu kadar olumlu gelişmelere odaklanıyor, sadece olumlu olan şeyleri zihinde tutmak için çabalıyor. Zaten daha yarı yolda envaiçeşit “akıl oyunları” oynayarak gerçeği eğip büküyor, zihni berraklaştırmaya ve rahatlatmaya çalışıyor.

Bizim gibi toplumlarda hem bireysel beyinlerin hem de toplumsal belleğin işi zor. Daha yoğun mesai yapıyorlar; çünkü bu toplumda sürekli negatif gelişmelere maruz kalıyoruz. Beynimiz devamlı fazla mesaide.

Üretici zihinler de toplumsal gündemde olan olumsuzlukları dillendirmek ve yazmak zorunda kalıyor. Kaçış çözüm değil. Gündemde ne varsa, entelektüel üretim de onun üzerine oluyor. Yoksa kim istemez ki, toplumsal gündeme damga vuran bir filmden, bir kitaptan, bir şarkıdan, bir buluştan ya da kişi başı artan süt tüketiminden, 100 kişi başına düşen elektrikli araba sayısının yükselmesinden ya da milli gelirin geçen seneye kıyasla bilmem kaç bin dolar artmış olmasından söz etmeyi.

Olumlu olan her şeye hasretiz, bu hasret gün geçtikçe derinleşiyor.

Gündem tatsız konulardan oluşuyor, gündem ağır. Bize düşen de gündeme damga vuran konuları gün ışığına çıkartmak ve politika geliştiren kişilerin bunlar üzerine çalışmasını ve çözüm yolu üretmesini sağlamak.

Bugün toplumun gündemine ekonomik sorunların damga vurduğunu her vesile ile dile getiriyoruz, tüm araştırmalar uzun zamandır tüketicinin belini büken ekonomik gelişmelere işaret ediyor. Sorunlarımız da, endişe kaynaklarımız da ekonomi kaynaklı. Üstelik bu ekonomik sorunlar gün geçtikçe farklı şekillerde dile getiriliyor ve günlük yaşantımızda dallanıp budaklanıyor. Tek bir şemsiye kavram bu sorunları kucaklayamıyor.

Ekonomik meseleler dışında iki farklı konu daha temmuz ayı günlük hayat gündemine damga vurmaya başladı. Bunlardan birincisi, son iki yıldır aşina olduğumuz ve unutmak için elimizden geleni yaptığımız korona pandemisi. Unutmaya çalışmakla, yok saymakla olmuyor. Çevremizde yaygınlaşan vakalara ve devlet tarafından ifade edilen vaka sayılarına paralel olarak gün geçtikçe bu konudan daha çok söz etmeye başladık. Virüs yeniden hayatımızda. Önümüzdeki günlerde bu virüsten ve hatta belki daha fazla virüs çeşidinden çok söz edeceğimiz gün gibi aşikar.

Bu ayın gündemine damga vuran bir diğer mesele ise mülteciler ve sığınmacılar. Bu konu da aslında uzun zamandır toplumun gündeminde, ama mülteci konusunu toplumsal bir sorun olarak görenlerin oranı yakın dönemde önemli bir ivme kazanmış durumda. Temmuzu diğer aylardan farklı kılan da bu.

Toplumdaki mülteci karşıtlığının ne denli yaygın olduğunu birçok güncel araştırma gündeme getirdi. Ben de Haziran başındaki yazımda (Yabancı) mülteci karşıtlığının toplumsal genlerimize aslında nasıl nüfuz ettiğini birçok araştırmadan yola çıkarak gündeme getirmiştim.

Bugün karşı karşıya olduğumuz durum yaşanan ekonomik sorunlar ile mülteci sorununun kesişmeye başlaması ve toplumun negatif ruh hallerinin sorunların ilk adresi olarak mültecileri işaret etme ihtimali. Mülteci karşıtlığının ulaşabileceği örnekleri ülkemizin değişik yörelerinde yakın tarihlerde gördük. Üstelik hem kendi tarihimiz hem de dünya tarihi ekonomik sorunların derinleştiği dönemlerde bazı toplumsal grupların nasıl bir anda tüm öfkenin hedefi haline gelebildiğinin örnekleri ile dolu. Tarihten ders almayı bilmek gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hüseyin Tapınç Arşivi

Ayna

21 Mart 2024 Perşembe 07:00