Kerem Kırçuval

Kerem Kırçuval

MİS GİBİ VİLLA

Depremin ardından Kahramanmaraş’a gittim. Dehşete düştüm. Arkamda yerle bir olmuş binanın kalan duvarına, yardım için başka kentten gelen itfaiyeciler çıkardıkları cansız bedenlerin ve kurtardıklarının rakamlarını yazmıştı.

 

Kahramanmaraş yok gibiydi. 

 

Bir sene önce Kahramanmaraş’ta arama kurtarma çalışması yapan canım, kurban olduğum madenciler, “Abi Hatay çok çok kötü” diyordu. Kameramızı oraya çevirmemizi istiyorlardı. Ben, “Bundan daha kötü ne olabilir?” derken…

 

Hatay. Ah Hatay. Öğretildi anladık ‘özel davamız.’ Ama bu kadar mı sahipsiz, yalnız bırakılır dava?

 

Günlerdir günah çıkarır gibi basın yayın organlarının değerli temsilcileri deprem bölgesinde. Dikkatle izliyorum. 

 

Sanki deprem olmamış! Hükümetimiz dört bir koldan kentsel dönüşüm işine girmiş.

 

Sayın hükümet büyük bir kibirle konuşuyor. Adeta “Yahu ben de tam yeniliyordum. Ne işin vardı gece vakti o evde” diyor. Hayatlarını yitirmiş insanlara kürsülerden bas bas bağırılıyor, “Depremin yaralarını anında sardık. Size ev vereceğiz” sözleri havada uçuşuyor. 

 

Kimse ne dediğinin farkında değil...

 

Bir tane site yapılmış drone onun üzerinde nazlı nazlı uçuyor. Nasıl kuvvetli binalar, maşallah. Yüzme havuzu var, otoparkı var, çocuklara salıncak bile var. İnsan bunu kesin kendilerine yapmışlardır demeden edemiyor. Ama tüm ekranlar aynı siteyi gösteriyor. 

 

Ne diyor sayın bakan? Orman değil, AB Bakanı değil, Milli Savunma Bakanı değil. TOKİ Bakanı;

 

"Ev sahipleri, eğer ölüleri de yoksa 'valla yıkıldığı iyi olmuş bize villa verdiniz’ diyor.”

 

Bence tümden yenilmişliğimizin özeti değil mi bu sözler? Annemizi, babamızı, kardeşimizi, dedemizi, anneannemizi yitirdik, kaldık bir çadırda devlet karşımıza dikildi ve bu şahane cümleyi kurdu;

 

"Ev sahipleri, eğer ölüleri de yoksa 'valla yıkıldığı iyi olmuş bize villa verdiniz’ diyor.”

 

Bizim büyük yalnızlıklarımızdan birisi bu değil mi? Depremin üstünden bir yıl geçti. Kaç kişi aramızdan ayrıldı bilmiyoruz. Niye? Anneler kardeşler hala yakınlarının bir kemiğine ulaşmak için neden çırpınıyor. İsmet Paşa mı yaptı bu binaları? Orada özür dilemek var iken hala muhalefete söz söylemek… Seçim için “Bak hala anlamadınız mı bir şey gelmedi size bize rey vermezseniz yine gelmez” diyebilmek. 

 

Millet sizden villa istemiyor. Sevdikleriyle yaşamak, hayatta kalmak istiyor.

 

Tek bir ağızdan “Milletin yaralarını anında sardık” demesi kolay inanması zor. Saramadınız. Hatta kime inandınız bilmiyorum orduyu milleti kurtarmaya göndermediniz. Madencileri alana sokmadınız, ahali sesini duyurmasın diye interneti kısıtladınız. 

 

Oysa hala bir arada yaşayabilirdik kaybettiklerimizle. Her meseleye ihale gözüyle, rant gözüyle bakmaya devam ediyorsunuz. 

 

Bu kadar senedir iktidardasınız. 

 

Bir kere doğru söylemeyi dener misiniz? Ne vadettiniz ne kadarını yapabildiniz? Soru basit, iki rakam vereceğiniz yanıt.

 

Siz haklısınız biz haksız. 

 

İsimsiz çocuklar mezarlığına, yani kimliği tespit edilmeyenlerin topluca bir arada yattığı o mezarlığa gidiniz. Biz onları bilmiyoruz ama o acıyı yaşayanlar onları kendi adlarından daha iyi biliyor. 

 

Bu devlet o gece kurulmadı; bu devletin kurumları var idi. Ama yönetemediniz ve siz haklısınız biz haksız. Pes.

 

Sorun ne biliyor musunuz?

 

Sayın bakanınınızın ağzından çıkan bu sözlerin kibirli esiri olmak, esaretine düşmek. 

 

"Ev sahipleri, eğer ölüleri de yoksa 'valla yıkıldığı iyi olmuş bize villa verdiniz’ diyor.”

 

Diyeceğim bu kadar.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kerem Kırçuval Arşivi