Varlık Fonu’ndan Yapılan İlk Satışın Ardından…

Mortgage krizi sonrasında küresel ekonomiyi yeniden canlandırmak amacıyla günümüz kapitalizminin lehine evrilen devlet kapitalizminin en önemli müdahale araçlarından biri de uluslararası likidite bolluğunun en büyük kaynağı olarak gösterilen ve küresel finans sistemini yeniden şekillendiren egemen servet fonlarının yönetiminin devlete geçmesidir. Ülkelerin resmi rezervleri dışında yer alan birikimlerini ifade eden devlet sahipli bu fonlar, uluslararası politikaları yönlendirmekle kalmayıp küresel ekonomiye de yön vermektedir. Çin, Suudi Arabistan, Abu Dabi, Kuveyt’in ulusal varlık fonları dünyanın en büyük bankalarında hisse sahibidir. Böylelikle bir yandan Batı’dan bu ülkelere sermaye giderken, bir taraftan da bu ülkelerden Batı’ya sermaye akışı söz konusu olmaktadır.

İşte Türkiye’de de 20 Ağustos 2016’da yürürlüğe giren Varlık Fonu’nun gerekçe ve hedefleri “Sermaye piyasalarının büyümesi, İslami finansman varlıklarının kullanımının yaygınlaştırılması, yapılacak yatırımlarla ek istihdam sağlanması, teknoloji yoğun savunma, yazılım ve havacılık gibi yerli şirketlerin desteklenmesi, otoyollar, Kanal İstanbul, üçüncü köprü ve havalimanı, nükleer santral gibi büyük altyapı projelerine kamu kesimi borcu artırılmadan finansman sağlanması, katılım finansmanı sektör payının artırılması, Türkiye için önem taşıyan doğal gaz ve petrol gibi yurt dışındaki stratejik sektörlere yasal ve bürokratik kısıtlamalara bağlı olmadan doğrudan yatırım yapılabilmesi olarak belirtilmiştir.

Ancak fonun, tabiat ve kültür varlıklarının korunmasına dair kanunlardan ve vergilerden muaf tutulmasına, denetiminin Sayıştay tarafından yapılamamasına  dair tartışmalar ise hala devam etmektedir. Bu tartışmalar sürerken Türkiye Varlık Fonu (TVF) ve Katar Yatırım Otoritesi (QIA) arasında geçen hafta imzalanan mutabakat anlaşması, tartışmaları mali sistemin çöküyor olduğu  düzlemine taşıdı.  Anlaşma ile yüzde 90,6'lık payıyla Borsa İstanbul'un en büyük pay sahibi konumunda olan Varlık Fonu’nun Borsa İstanbul’daki payının yüzde 10’nun  Katar Devleti'nin yatırım fonu olan QIA'ya  satışı gerçekleşti. Ancak bu satışın tutarına dair bir bilgi verilmedi. Katar Devlet Fonu Alman otomotiv devi Volkswagen’in yüzde 17 hissesine sahip. Katar Devlet Fonu ile ortaklık Türkiye Varlık Fonu’nun da Volkswagen’e ortaklığına olanak tanıyacak şeklinde görüşler dillendirilmekte. Fakat Fon’un ihale kanununa tabi olmaması nedeniyle anlaşmanın içeriği konusunda bir açıklama yapılmadığından bu değerlendirme çok sağlıklı görünmüyor.

Aslında bu satış bir yandan küresel kapitalizmin hegemonik konumunu sürdürmesinde devletin nasıl önemli bir rol oynadığına,   bir yandan da varlık fonu sahibi ülkelerin bu fonları dışarıda yatırıma dönüştürmek amacıyla kurarken, Türkiye Varlık Fonu’nun esas olarak dışarıdan borç alabilmek için kurulduğu  sonucuna götürmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serap Durusoy Arşivi