Seçmen de Rasyonaliteye Döndü

Ülkemiz seçim atmosferinden henüz yeni çıktı. Geçen haftaki yazımda da belirttiğim üzere seçim sonrası ekonomi politikasının nereye evrileceği ve ekonomiyi neyin beklediği herkesi tedirgin eden bir konu oldu. Oluşan panik havasına bir de kötü gelen makroekonomik verilerin eklenmesi, beklentilere ve iktisadi davranışlara olumsuz yansırken bunun siyasi arenada da etkisi görüldü. Yani ekonomik dinamikler seçmenin oy tercihinin değişmesinde etkili oldu. Özellikle iktidarın ekonomik ve ideolojik söylemlerinden duyulan memnuniyetsizlik sandığa yansıdı. Seçmenin bu politik reaksiyonu genel seçimde değil de yerel seçim de göstermesi sabır taşının çatlamasından öte oylama kararında miyopluktan çıkıp ekonomik gerçekliğin yüklediği kısıtların yapısını öğrenmesine bağlı olarak rasyonel hareket etmesi etkili oldu. Yani ekonomi yönetimindeki rasyonaliteye dönüş tercihine seçmenin de rasyonaliteye dönüşü eşlik etti.

Siyasi arenada yaşanılan bu yerel değişim, iktidar için bundan sonraki dönemi daha önemli hale getirdi. Hiç kuşkusuz belirsizliklerin ortadan kalktığı ve uzun bir süre seçim atmosferinin olmadığı bir dönem içerisine girilmesi siyasi otorite için iyi bir fırsat. Bu bağlamda ekonomi yönetiminin bu süreci çok iyi değerlendirmesi ve ekonomi politikasını doğru yönde ilerletmesi gerekiyor. Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanı’ndan ve ekonomi yönetiminden mevcut politikada devam edileceği ve bir kırılma yaşanmayacağı yönünde açıklamalar olsa da ve bu açıklamalar Goldman Sachs ve Deutsche Bank gibi kuruluşlarca memnuniyetle karşılansa da aslında hala politika seti uygulama niyetinde olunmadığı görülüyor. Yani uygulanmakta olan politikanın para politikasına ilişkin adımlar devam ederken mali disiplin konusundaki yetersizlik sürüyor.

Nitekim TCMB, 2023’te enflasyon hedefinin tutturulamaması üzerine hükümete yazdığı mektupta, “Para politikasındaki sıkı duruşun ihtiyatlı maliye politikasıyla desteklenmesi, öngörülen dezenflasyon patikasının tesis edilmesi açısından kritik bir önem taşımaktadır” dedi. Enflasyonun hedeften sapmasının nedenleri ile hedefe ulaşmak için alınan ve alınması gereken önlemlerin açıklandığı mektupta enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için güçlü bir parasal sıkılaştırma sürecinin başlatıldığı değerlendirmesi yer aldı. Parasal sıkılaştırmayla eş anlı olarak, makro ihtiyati çerçevede, piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde sadeleşmeye gidildiği ayrıca bu sıkılaştırmanın seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma adımları ile desteklendiği belirtildi. Özellikle ücret artışı ve talebin halen oldukça güçlü olduğu bu dönemde, şokların bir arada gerçekleşmesinin fiyatlama davranışında oluşturduğu ilave bozulmanın ise enflasyon üzerinde 10,0 puan artırıcı yönde etkisi olduğu değerlendirmesini asgari ücretin yılda bir kez güncellenmesinin, “Öngörülen dezenflasyon patikasının tesis edilmesi açısından kritik önem taşıdığı” ifadesi takip etti. Bu bağlamda asgari ücretin yılda bir kez güncellenmesi yönetilen ve yönlendirilen fiyatlar ile ücret ve vergi ayarlamalarında OVP’deki enflasyon tahminlerinin gözetilmesinin önem taşıdığı vurgulandı. Ancak küresel çapta gıda fiyatları yüzde 7,7 seviyesinde iken yıllık gıda enflasyonun yüzde 70,5 olduğu ülkemizde Türk İş’in yaptığı araştırmanın Mart ayı sonuçlarına göre açlık sınırının 16 bin 792 TL’ye yoksulluk sınırının ise 54 bin 700 TL’ye yükselmesi özellikle asgari ücretli ve emeklilerin bu yükü taşıyamayacağını ortaya koyuyor.

Öte yandan TCMB, enflasyonun üç ayda yüzde 15 seviyesine ulaşması ve kredi kartı harcamalarının seçim haftasında 278,5 milyar TL ile rekor seviyeye gelmesi üzerine hesaplanan aylık azami akdi faiz oranı 3,66’dan yüzde 4,25’e yükseltilmesi yönünde de bir adım attı. TCMB'den yapılan açıklamada piyasa mekanizmasının işlevselliğini ve makro finansal istikrarı koruyacak şekilde makro ihtiyati politikaları sadeleştirme kapsamında menkul kıymet tesisine tabi yükümlülüklere uygulanan menkul kıymet tesis oranının yüzde 4’ten yüzde 1’e düşürülmesine, kredi büyümesine göre menkul kıymet tesisine ilişkin uygulamanın sonlandırılmasına karar verildiği belirtildi. Ayrıca döviz dönüşümlü KKM’de tarih uzatıldı. Kur Korumalı Mevduat Hesabı kapsamında, yurt içi yerleşik gerçek kişiler, 31 Mart 2024 itibarıyla bankalarda mevcut olan altın, dolar, avro ve İngiliz sterlini cinsinden döviz tevdiat hesabı ve döviz cinsinden katılım fonu hesaplarını TL'ye çevirebilecek.

Görüldüğü üzere dezenflasyon sürecinde uygulanmakta olan para politikası özellikle tüketiciler düzleminde aynı kararlılıkla sürdürülmesine rağmen maliye politikası ile eşgüdüm konusunda ne yazık ki sert ve hızlı adımlar gelmiyor. Hal böyle olunca enflasyona ilişkin beklenti yönetimi de zorlaşıyor.

Ekonomideki bu karamsar tabloya rağmen tüm okurların bayramını kutluyor, nice güzel bayramlar diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serap Durusoy Arşivi