Ağır Ekonomik Tabloya Rağmen

Bu haftaya enflasyon verisi damgasını vurdu. Enflasyona ilişkin olarak her ay yaşadığımız ritüeli yaşadık ve yine ENAG, İTO ve TÜİK rakamlarındaki ayrışmayı gördük. Şubat ayı enflasyonunu ENAG 3.37, İTO 3,19 ver TÜİK ise 2,27 olarak hesaplarken yıllıkta ise ENAG 79.51, İTO 45,35 ve TÜİK ise 39, 05 olarak açıkladı. TÜİK verilerine göre 20 ayın en düşük yıllık enflasyonu görülürken şubat ayı enflasyonu da medyan beklenti aralığı yüksek olmasına rağmen beklenenin oldukça altında geldi. Bir yandan baz etkisi diğer yandan da sepetteki ağırlığı yalnızca yüzde 4,1 olan sağlık harcamalarına yapılan güncellemenin geri çekilmesi nedeniyle rakama ilişkin olarak zaten oldukça iyimser bir hava hakimdi. Gelen veri ile bir kez daha görüldü ki her ne kadar enflasyonla mücadelede Merkez Bankası asli görevli olsa da TÜİK’in de bu konuda oldukça çaba gösterdiği yadsınamaz. Yani aslında tutturulmaya çalışılan bir matematik olduğu çok açık.

Kuşkusuz vatandaşın verisi ekonominin gerçeğini daha iyi yansıtıyor. Zira hane halkının veri setini yaptığı alışverişlerde ödediği tutar ve alım gücündeki kayıp oluşturuyor. İstatistik Kurumu’nun verisine göre ana harcama grupları itibarıyla 2025 yılı şubat ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup %9,92 ile eğitim olurken, bunu yüzde 4,58 ile konut ve yüzde 3,17 ile gıdanın izlediği görüldü. Her ne kadar gıda yıllık olarak TÜFE’nin altında gelse de özellikle de gıdanın düşük gelir grubunun harcama kalemi içerisinde büyük pay oluşturması hissedilen enflasyonun boyutunu daha da artırıyor ve resmi rakama ilişkin olarak güvensizlik algısını güçlendiriyor. Nitekim Türk-İş'in şubat ayı açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının sonuçlarına göre Ankara'da yaşayan dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarında bir önceki aya göre yüzde 5,39'luk artış olduğu görüldü. Enflasyonun öncü göstergelerinden biri olarak kabul edilen Türk-İş'in açlık ve yoksulluk sınırı araştırması Şubat'ta gıda enflasyonunun aylık yüzde 5'i aştığını gösterdi. Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 23 bin 323 TL’ye yoksulluk sınırının ise 75 bin 973 TL’ye yükseldiği görüldü. Bu durumda resmi rakamlar üzerinden Ocak ve Şubat enflasyonu dikkate alındığında asgari ücretlinin ücretinin, açlık sınırının altına düşmesi ve emeklinin maaşının ise zaten açlık sınırın altında olması gıdaya erişimi daha da zorlaştırıyor. İki ayda emeklinin maaş kaybı 997 bin TL asgari ücretlinin ise 1640 TL’ye ulaşması durumun ciddiyetini ortaya koyuyor.

Hal böyle iken gelen enflasyon verisi sonrası gözler bugün yapılacak PPK toplantından merkez bankasının nasıl bir karar vereceğine çevrildi. Kuşkusuz TCMB politikasını resmi rakamlar üzerinden oluşturuyor. Hizmetler ve gıdadaki katılığa rağmen bu harcama gruplarının TCMB’nin etki alanı dışında olması PPK toplantısında politika faizini 250 baz puan indirmesini engellemeyeceği beklentisini kuvvetlendirdi. Zaten Sayın Karahan konuya ilişkin daha önce yaptığı değerlendirmelerde de bu harcama gruplarının TCMB’nin etki alanı dışında olduğunu belirtmişti. Öte yandan TCMB’nin şubat fiyat gelişmelerine ilişkin değerlendirmesinde enflasyonun ana eğiliminde yavaşlama olduğunu belirtmesi 500 baz puanlık indirim ihtimalini de gündeme taşıdı.

Aslında faiz inse de çıksa da enflasyonun istenilen düzeye ulaşamadığı görülüyor. Üstelik kur ve ücretlerin baskılanmasına rağmen fiyat artışları da yavaşlamıyor. Bunlar uygulanmakta olan ekonomi politikasının ayağının eksik olduğu ve para politikası ile ücretlerin baskılanması yoluyla talepte yaratılmaya çalışılan dengelenmenin tek başına yeterli olmadığı gerçeğini bir kez daha ortaya koyuyor. Para politikasının kararlılıkla uygulandığı belirtilse dahi yaşamakta olduğumuz ağır ekonomik tablo (bütçenin yıla 139,3 milyar açıkla başlaması, dış ticaret açığının geçen yılın aynı ayına göre şubatta yüzde 20,5 artışla 8,2 milyar dolara çıkması, geniş tanımlı işsizliğin yüzde 28,1 seviyesine ulaşması ve 2024’te yüzde 3,2’lik bir büyüme rağmen büyüme kompozisyonundaki bozukluk) ekonomi politikasındaki eksikliği ortaya koyuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serap Durusoy Arşivi