Açlık, Yoksulluk ve Çaresizlik

Bu hafta ekonomiye ilişkin sıcak gelişmeden birisi TCMB’nin bugünkü faiz kararı ve yarın açıklanacak Moody’s ve Fitch’in Türkiye’ye ilişkin kredi notu olsa da ülkemizin önemli bir ekonomik gerçekliği olan yoksulluk gündemdeki yerini her zaman koruyor.

Eurostat’ın yayımladığı 2024 yılına ilişkin gelir ve yaşam istatistiklerine göre Türkiye 29 ülke arasında yoksulluk riski yüksek olan nüfus oranında yüzde 22,6 ile zirvede yer alıyor. Yine rapora göre Türkiye, genç nüfusta yoksulluk riski açısından yüzde 21,2 ile AB ve Euro Bölgesi ortalamalarının üzerinde bulunuyor.

Diğer yandan İsviçre merkezli UBS Group AG’nin yayımladığı Küresel Servet Raporuna göre geçen yıl milyoner sayısının en çok arttığı ülke yüzde 8,4 ile Türkiye’nin olduğu görüldü. Milyoner sayısının son bir yılda 2 milyon 377 bin kişiye ulaştığı ve banka mevduatlarının yüzde 78’nin sadece 3 milyon kişinin elinde olduğu dikkate alındığında Türkiye’de servet dağılımındaki adaletsizliğin de yoksulluğa eşlik ettiği görülüyor.

BİSAM’ın Açlık ve Yoksulluk Sınırı Haziran 2025 Dönem Raporu’na göre dört kişilik bir aile için açlık sınırı 25 bin 811 lira olurken yoksulluk sınırının ise 89 bin 282 TL’ye ulaştığı dikkate alındığında ülkemizdeki nüfusun yarıdan fazlasının açlık ve yoksullukla mücadele etmek zorunda kaldığı görülüyor. Özellikle toplumun en büyük toplumsal grubunu oluşturan asgari ücretli ve emeklilerin her geçen gün pastadan aldığı pay düşüyor. DİSKAR’ın Türkiye’de Emeklilerin Durumu: Emekli Aylıkları, Emekli Sayıları ve Ayrılan Kaynaklar Araştırması Raporu’na göre emekli aylığı ve hak sahiplerine yapılan ödemelerin GSYH oranı AB ülkelerinde ortalama olarak yüzde 9 iken Türkiye’de bu oranın yüzde 3 seviyesinde olması çarpıcı bir gerçeklik.

Hal böyleyken Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, geçen perşembe günü oy çokluğuyla aldığı kararla emekli aylıklarına tüketici kredisi borcundan dolayı bloke konulabileceğine hükmetti. Üstelik bu durum icrada olduğu gibi asgari geçim miktarının üzerinde kalan kısmı değil tamamının bloke edilmesine yol açabilecek bir gelişme.

Diğer yandan açlık ve yoksulluk sınırının altında ücret alan dar gelirli çareyi kredi kartı kullanımında buluyor. Bankalararası Kart Merkezi verilerine göre kredi kartları, banka kartları ve ön ödemeli kartlar ile 2025 yılında yapılan toplam ödeme tutarı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 51 artarak 1 trilyon 911,4 milyar lira oldu. Ancak borcun döndürülmesinde bu yöntem de etkili olamıyor ve bu defa da kart borcu dar gelirliyi zora sokuyor. Nitekim Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi verilerine göre bireysel kredi veya kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı 2025 yılı ocak-mayıs döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 39 oranında artarak 1 milyon 39 bin kişiye ulaştığı görülüyor. Bundan dolayı BDDK kredi kartı ve ihtiyaç kredisi yapılandırmasının kapsamını genişleten bir adım attı. Ancak her ne kadar yapılan açıklamada bireysel kredi kartları ve ihtiyaç kredilerinin borç bakiyelerinin 48 ay ile yapılandırılmasını uygun bulduğu belirtilerek, vade ve başvuru sürelerinin kısaltıldığı ve daha az maliyetli hızlı bir sürecin öngörüldüğü aktarılsa da borcun zamana yayılması radikal bir çözüm olamayacak. Asıl önemli olan yüksek enflasyon nedeniyle her geçen gün satın alma gücünün azalması ve enflasyonun altında verilen ücret artışları ile enflasyonu önleme yükünün dar gelirlilerce üstlenilmesinin sonlandırılması. Yoksa altı ayda yapılan 180 milyar 212 milyon 190 bin TL’lik sosyal yardımın da geçici bir çözümden öteye gidemeyeceği gayet açık.

2024 yılı hane halkı tüketim harcaması verilerine göre Türkiye genelinde hane halkının tüketim amaçlı yaptığı harcamalar içerisinde düşük gelir grubunun harcamasının yüzde 60'indan fazlasını gıda konut ve kiraya yaptığı dikkate alındığında haziran ayına ilişkin Tarım- ÜFE’nin aylık yüzde 18,82 yıllık ise yüzde 50,31 artış göstermesine rağmen TÜİK’in yıllık gıda enflasyonunu yüzde 29,67 olarak açıklaması gıda enflasyonu karşısında dar gelirlinin açlık ve yoksullukla mücadelede yaşadığı çaresizlik ortaya çıkıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serap Durusoy Arşivi