Beyhude Sevinç

Yine bir enflasyon haftasındayız. Her ne kadar TÜİK tarafından açıklanan enflasyon verisinin vatandaşın yaşadığı enflasyon gerçekliğini yansıtmadığı argümanları gündemi meşgul etse de TÜİK’in manşet enflasyon rakamı toplumun her kesiminin yakından takip ettiği bir veri haline dönüştü. Veri hem uygulanmakta olduğu iddia edilen dezenflasyon politikasının değerlendirmesini yapmak açısından ekonomi yönetiminin bir sınavı hem de reel sektör, piyasa ve ücretlilerinin mevcut ekonomik iklimde yön bulması açısından önemli.

Bu nedenle enflasyon verisi bu ay da heyecanla beklendi. Aslında rakamın önceki aydan daha yüksek geleceği beklentisi hakimdi. Zira TCMB’de en son ki PPK toplantı özetinde temmuz ayında aylık enflasyonun aya özgü unsurlarla geçici olarak artacağına işaret etmişti. TCMB’nin direk söylemekten çekindiği şey aslında yönetilen ve yönlendirilen fiyatlardaki artışın etkisiydi ki nitekim açıklanan rakamda da bu etki görüldü. TÜİK’in temmuz ayı manşet rakamının İTO ve ENAG rakamından ayrışarak aylık yüzde 2,06, yıllık ise yüzde 33,52 olarak hesaplamasıyla hem aylık hem de yıllık tarafta beklentilerin altında bir rakam açıklansa da haziran ayındaki azalmanın geçici olduğu gerçeği ile de karşı karşıya kalındı.

Öte yandan endekste kapsanan 143 temel başlıktan 18 temel başlığın endeksinde düşüş olurken 5 temel başlığın endeksinde değişim olmadığı ve 120 temel başlığın endeksinde ise artış olduğu görüldü. Aylık bağlamda en yüksek artış yüzde 5,78 ile konut grubunda gerçekleşirken bunu yüzde 5,69 ile alkollü içecekler ve tütün, yüzde 4,25 ile haberleşme izledi. Giyim ve ayakkabıda ise yüzde 5,82'lik negatif enflasyon görülmesi mal enflasyonunun artış hızının yavaşlamasında etkili olduğunu talep artışının yavaşladığını gösterdi.

Hizmet tarafında ise manşet enflasyonun üzerinde yüzde 3,14 ile katılığın sürmesinin TCMB’nin faiz indirim alanında kısıtlayıcı bir etki yaratmasına rağmen ekonomi yönetiminden gelen açıklamalar oldukça memnuniyet içerikli oldu.

Sayın Şimşek, X hesabından yaptığı paylaşımda, yıllık enflasyonun 44 ayın en düşük seviyesinde olduğunu belirterek, "Dezenflasyon süreci hedeflerimiz doğrultusunda ilerlemektedir. Yıl sonunda enflasyonun TCMB'nin tahmin aralığında gerçekleşeceğini öngörüyoruz" değerlendirmesinde bulundu. Şimşek ayrıca enflasyondaki düşünün öngörülebilirliği artıracağını ve finansal koşulların ve yatırım ortamının iyileşmesine katkı sağlayacağını vurgulamasına rağmen dar gelirli ve ücretli kesim üzerindeki etkiyi göz ardı etti. Sayın Yılmaz ise enflasyonun 14 ayda 42 puan düşerek programın etkinliğini uygulanmakta olan politikanın ekonomide dengeyi yeniden tesis ettiğini belirtti. Ekonomi kurmaylarının bu açıklamaları dikkate alındığında birçok noktanın altının çizilmesi gerekiyor.

Öncelikle mevcut iktidar döneminde iktisat kuramıyla örtüşmeyen ve ütopik bir politikanın uygulanması sonucunda ekonomiyi alt üst eden politikanın ardından yaşanılan geçici iyileşmeler karşısında sevinmeyi bu yönetimin ne kadar hak ettiği.

İkincisi bir dengeden söz edilmesine rağmen bu dengenin kırılgan bir denge olduğunun kabul edilmesi gerektiği. Elbette ki dezenflasyon politikası uygulanırken herkesin mutlu olması beklenemez. Ancak yalnızca emek geliri bastırılarak enflasyonu kontrol etme politikası adil olmadığı gibi servet transferini de besliyor. Öte yandan ekonomi yönetimince ücretlilerin ve emeklilerin yaşadıkları refah kaybının enflasyonla mücadelenin bir mazereti olarak kabul edilmesi uygulanmakta olan politikanın kapsayıcı ve çoğulcu olmadığını ortaya koyuyor.

Üçüncüsü uygulanmakta olan politikadaki rotanın doğru, kararlı, korunabilir ve inandırıcı olduğu yönünde ekonomik aktörlerin ne kadar ikna edildiği. Nitekim iktidar partinin haziran ayı anketi sonucuna göre ekonomi yönetimine güvenin yüzde 2,48 düşüş göstermesi ve yine TÜİK verilerine göre ekonomik güven endeksinin temmuz ayında yüzde 0,4 azalarak 96,3 değerini alması güvensizlik konusundaki gerçekliği gösteriyor.

Düşük faiz yüksek enflasyon deneyiminin ardından iki yıldır harcamayı kısmak yerine geliri artırıcı maliye politikası ve yapısal reformların eşlik etmediği yalnızca para politikası ile yürütülen kurgusu eksik dezenflasyon politikası yüksek sonuçlar doğurmaktan öteye gidemiyor. Yüksek işsizlik, yüksek bütçe açığı, yüksek cari açık ve her geçen gün artan açlık ve yoksulluk sınırına rağmen ekonomi yönetiminin dezenflasyon politikasında başarılı olunduğunu dillendirmede acele etmemesi gerektiği görülüyor. Üstelik tutturulacağı iddia edilen rakamın kağıt üzerinde gerçekleşiyor olması da ayrı bir handikap.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serap Durusoy Arşivi