
Serap Durusoy
Kalıcı Enflasyon Düşüşü Mü?
Ekonomi yönetiminden uygulanmakta olan ekonomi politikasının başarılı olduğuna yönelik gelen açıklamalar birbirini kovalıyor. Sayın Şimşek katıldığı canlı yayın programında 2025 yılı enflasyon verisine ilişkin yaptığı değerlendirmede “Vatandaşlarımız müsterih olsun bu sene enflasyonu yüzde 30'un altına çekmeyi ve gelecek sene ise tek hanelere doğru yaklaşmayı planlıyoruz. Enflasyondaki düşüş sürecek. Ocak ayı enflasyonu, enflasyonla mücadeleye ilişkin kurgumuzu etkilemedi köklü çözümlere" odaklandık” açıklamasında bulunarak yılın ilk ayında enflasyon rakamının yüzde 5 olarak çıkma nedenini de TÜİK’in sepet ağırlıklarını değiştirmesine bağladı. Bu açıklamadaki planlıyoruz ve kurgu ifadeleri enflasyona ilişkin hala plan ve kurgu aşamasında mıyız sorusunun sorulmasını beraberinde getiriyor.
Sayın Şimşek gibi TCMB’de “Verilerle Parasal Sıkılaştırma” başlığıyla başarısını anlattığı bir video yayımladı. Parasal sıkılaştırma döngüsüne 2023 yılının haziran ayında başlandığı ve ilk aşamada alınan tedbirlerle enflasyonun daha yüksek seviyelere çıkmasının engellendiğinin belirtildiği videoda, maliye politikasında atılan adımlarla dezenflasyona katkı sağlandığı ve böylece yıllık enflasyonun 2022 yılıyla aynı seviyede kalmasının başarıldığı değerlendirmesi yapıldı. Tüketici ve firmaların enflasyon beklentilerinde de iyileşmenin devam ettiğinin vurgulandığı videoda "Reel sektör ve hane halkının enflasyon beklentilerinde düşüş belirginleşiyor. Dezenflasyonu güçlendirmek için kararlılıkla uygulanan politikalar piyasalara pozitif yansıyor ifadeleri yer aldı.
TCMB verilerine Ocak 2025’ de piyasa katılımcılarının 12 ay sonrası enflasyon beklentisi yüzde 27,1’den yüzde 25,4’e, reel sektörün yüzde 47,5’ den yüzde 43,8’e, hane halkının ise yüzde 63,1’den yüzde 58,8’ e gerilediği ve enflasyonun düşeceğini bekleyen hane halkı oranının ise haziran ayından beri ilk defa yüzde 30,8’e yükseldiği görüldü. Ancak her üç kesim için rakamlar enflasyon beklentisinin azaldığı yönünde olsa da üç kesim arasındaki enflasyon beklentisi oranındaki farklılık ve enflasyonun düşmeyeceğini bekleyen hane halkı oranının yüzde 70 olması beklenti yönetimi konusundaki zafiyeti gözler önüne seriyor. Özellikle piyasa katılımcılarının diğer iki kesimden çok ciddi ayrışma göstermesi dikkat çekici. Öyle ki bu rakam piyasa katılımcılarının neredeyse TCMB’nin beklediğinden daha düşük bir beklenti içerisine girecekleri düşüncesini kuvvetlendiriyor. Ayrıca TCMB’nin 2025 enflasyon tahminini yükseltmesi önümüzdeki aylar için enflasyon beklentisini de olumsuz etkileyeceği gayet açık.
Karahan’ın sıklıkla vurguladığı bir diğer konu ise en son olarak Para Politikası ve Makroekonomik Görünüm başlıklı sunumunda da yinelediği enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı para politikasındaki kararlı duruşunun sürdürüleceği yönündeki açıklaması oluşturuyor. Bu ifade PPK metninde, enflasyon tahmini raporunda ve hükümete açık mektubunda da yer aldı.
Öte yandan Karahan, toplantılar kapsamında ziyaret ettiği Uşak ve Denizli'deki sunumlarında, toplumsal refaha en büyük katkıyı fiyat istikrarını sağlayarak vereceklerini vurguladı. Benzeri vurgu Sayın Şimşek’in ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın daha önceki açıklamalarında da yer almıştı.
Açlık sınırının 22 bin 131 TL, yoksulluk sınırının ise 72 bin 88 TL’ye ulaştığı ülkemizde, nüfusun nereyse yarıdan fazlasının gelirinin açlık sınırın altında kaldığı bir ekonomik ortamda refah konusunda fiyat istikrarının sağlanmasını beklemeye sabrın kaldığını düşünmek hayalcilik olur. Buna rağmen iktidar kanadından sık sık sabırlı olunması yönünde telkinlere devam edilirken, yurt içi talebin ılımlı seyrini sağlamak amacıyla tüketici kredilerinin ılımlı bir patikada kalmasına yönelik adımlardan vazgeçilmeyeceği de yılın ilk enflasyon raporunda yer aldı.
Her ne kadar TÜİK verilerine göre, perakende satış hacmi aralık ayında aylık yüzde 0,4, yıllık 13,5 ile beş ayın en düşük artışı olarak tüketim öncülüğünde büyüme eğiliminin azaldığı sonucuna götürse de bu rakamlar alım gücündeki azalmayı da ortaya koyuyor. Buna rağmen Ticaret Bakanlığı’nın öncü verisine göre ocak ayı itibariyle tüketim malı ithalatında 55 milyar dolarlık yeni rekorun gelmesi bu yıl da enflasyonun düşürülmesi yükünün ücretlilerce üstlenileceği ve uygulanmakta olan politikanın sınıfsal tercihinde bir değişiklik olmayacağını ortaya koyuyor.