Enflasyon Gerçekliği ile Yüzleşmek

Bu hafta kronik sorunumuz olan enflasyona ilişkin veriyi karşıladık. TÜİK, 406 madde ve 913 madde çeşidi dikkate alınarak şubat ayı enflasyonunu aylık yüzde 4,53 yıllık ise yüzde 67,07 olarak açıkladı. Her zaman olduğu gibi TÜİK verisi ile ENAG ve İTO verileri arasındaki uyumsuzluk devam etti. ENAG, şubat ayı enflasyonunu yüzde 4,32, yıllık enflasyon yüzde 121,98 olarak hesapladı. İTO verilerine göre ise İstanbul'da perakende fiyatlar 2024 Şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 4,07, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları indeksi ise yüzde 4,64 oranında arttığı görüldü.

Aylık enflasyonda ENAG verisi yüzde 4,32 ile TÜİK’in gerisinde kalsa da TÜİK’in hesabında şubat itibariyle endeksin kapsadığı 142 temel mal başlıklarından 12’sinde düşüş görülürken 125 temel mal başlığının endeksinde artış olduğu 6 temel başlıkta ise değişiklik olmadığı belirtildi. Avrupa ülkelerinin yıllık enflasyonunun üzerinde bir aylık enflasyon rakamı ile karşı karşıya kalındı. Burada dikkat çekici olan en önemli nokta, gıda enflasyonunun aylık yüzde 8, yıllık ise yüzde 71,2 artış göstermesi oldu. Bu artışta bir yandan Ramazan ayına girilmesi ile tüketimdeki hızlanma diğer yandan da seçim sonrası enflasyon beklentisindeki artışın etkili olduğu söylenebilir.

Bir diğer önemli noktayı ise hizmet enflasyonundaki artışın devam etmesi oluşturuyor. Nitekim TCMB de şubat ayına ilişkin enflasyon değerlendirmesinde gıda ve hizmet grubundaki artışa dikkat çekti. Aslında her iki durum beklentilerin enflasyon yaratmayı desteklediğini ve beklentilerin iyi yönetilememesi nedeni ile tüketimin sürekli öne çekilmesine devam edildiğini gösterdi.

Enflasyon verisi açıklanmadan önce sabah Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Şimşek katıldığı TV programında verdiği özel röportajda uluslararası normlara uygun bir program ortaya koyduklarını ve piyasa aktörlerinin programa inanmasının kendileri için önemli olduğunu vurgulasa da gelişmeler bu inancın kolay gerçekleşmeyeceğini ve beklentilerdeki bozulmanın sürdüğünü ortaya koyuyor. Nitekim 2024 yılı için OVP yüzde 33, TCMB enflasyon raporunda ise alt sınırın yüzde 30 üst sınırın ise yüzde 42 olarak tahmin edildiği ancak hedefin yüzde 5 olarak sabit kaldığı enflasyonda bu yılın ilk iki ayında görülen yüzde 11,54’luk kümülatif artış bu bozulmanın önümüzdeki günlerde de devam edeceğini gösteriyor.

Şimşek’in yapılan röportajda programın özünün enflasyonu tek haneye indirmek olduğunu ve şu anda fiyat istikrarından uzak olunsa da hedefin bu olduğunu belirtmesi enflasyon gerçeği ile yüzleşmek bağlamında olumlu bir değerlendirme olsa da asıl önemli olan bunun nasıl gerçekleşeceği sorusu. Çünkü Türkiye’deki enflasyon yalnızca parasal bir olay değil ve politika faizindeki artış ile kontrol edilemediği görüldü. Zaten politika faizinde sona gelinmesi ilave yeni parasal sıkılaşma adımlarını da gündeme getirdi. Nitekim TCMB sıkı para politikası duruşunu destekleyici ilave sıkılaşma adımları attı. Taşıt hariç, kredilerde sınır düşürüldü. Yapılan duyuruda kredi büyümesine dayalı menkul kıymet tesisi kapsamında, TL ticari krediler için yüzde 2,5 olan aylık büyüme sınırının yüzde 2'ye indirilmesine, ihtiyaç kredilerinde yüzde 3 olan aylık büyüme sınırının yüzde 2'ye düşürülmesine, taşıt kredilerinde ise yüzde 2 sınırının korunmasına karar verildiği bildirildi. Ayrıca duyuruda kredi büyüme sınırlarına ilişkin uygulamanın etkinliğini artırmak amacıyla menkul kıymet tesisine ek olarak, kredi büyümesine dayalı zorunlu karşılık tesis edilmesine yönelik çalışmaların devam ettiği belirtilerek parasal aktarım mekanizmasının güçlendirilmesine yönelik ilave adımlar üzerinde çalışılacağı belirtildi.

Hiç şüphesiz bu adımlara mali sıkılaşmanın eşlik etmesi ve bundan taviz verilmemesi de önem taşıyor. Elbette ki seçim konjonktürü mali sıkılaşmayı engelliyor. Seçimlerin ardından bu sıkılaşmanın kamuda tasarruf artırıcı önlemlerle gerçekleşmesi ve bütçe açığının vergiler yolu ile değil kamudaki tasarruf artışı ile giderilmesi gerekiyor.

Nitekim Sayın Şimşek de konuşmasında vatandaş bizden tasarruf istiyor değerlendirmesinde bulunarak vergilerin genel oranlarında yükseliş olmayacağını vergi istisnalarının gözden geçirileceğini belirtti. Zaten aksi bir durum TÜİK’in tüketici eğilim anketlerine göre hissedilen (yüzde 129) ve algılanan (yüzde 96) enflasyona göre değil bunların çok altında açıklanan tüketici enflasyonuna göre şekillenen ücretler ve yüksek enflasyona bağlı olarak paranın satın alma gücündeki azalma nedeniyle az tüketen ve daha az gelire razı edilen geniş halk kitlelerinin yaşadığı mağduriyeti artıracaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serap Durusoy Arşivi