Yangın ve devlet

Devletin bir görevi de insanları doğal felaketler karşısında güçlü kılmak. Bu da örgütlenmekle, bilimi öncelemekle, kurallar koymak ve o kurallara uyulmasını sağlamakla olur.
Bizim devletimizin bu konudaki performansı içler acısı.
Çoğumuzun kelime dağarcığına yeni giren müsilaj olayına bakalım. Müsilajın nedeni fabrikaların akarsularımıza ve denizlerimize boşalttığı kimyasal atıklar. Buna engel olacak yasakları koymak devletin işi. Hangi fabrikanın hangi dereye ne boşalttığını bilmek, yasak atık dökenleri cezalandırmak da. Devlet görevini yapmadığı için müsilaj kapladı Marmara’yı. Derinlerde varlığını sürdürmeye devam eden müsilajın deniz yüzeyinde görünen kısmı az buçuk toplandığı için Emine Erdoğan’ın sözleriyle, “Marmara’mızı yeniden temiz ve masmavi görmek hepimizi çok mutlu etti” ama, fabrikalar akarsularımız ve denizlerimize pisliklerini boca etmeyi sürdürüyorlar. Devlet görevini yapmıyor.
Doğu Karadeniz’de meydana gelen sellerin bunca yıkıma yol açmasının nedeni dere yataklarında imara izin verilmesi ve buna benzer bir dizi kural ihlali. Bunlara engel olmak devletin görevi. Ama devlet görevini yapmıyor.
UNESCO’nun dünyada korunması gereken vadiler listesine aldığı İşkencedere’de yandaş firmaya taş ocağı izni veren devlet, deresini, ağacını, çiçeğini, böceğini korumak için direnen köylüye biber gazı sıkıyor.
Uzmanların İstanbul’u bir gün şiddetle sarsacağını söyledikleri depreme hazırlık için devlet ne yapıyor? “Deprem vergisi” adı altında toplanan 30 milyar doların üzerinde parayla duble yol inşa ediyor ve bununla AKP reklamı yapıyor. Kentsel dönüşümü bir rant projesine çeviriyor, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı marifetiyle deprem toplama alanlarını imara açıyor, vatandaşını deprem karşısında kaderiyle baş başa bırakıyor.
Küresel ısınma da insan eliyle işlenen nice cinayetin sonucu. Ve küresel ısınma nedeniyle aşırı doğa olayları her geçen gün artacak. Daha şiddetli fırtınalar, kasırgalar, hortumlar göreceğiz. Daha şiddetli yağmurlar düşecek. Hava giderek ısınacak. Yakıcı sıcaklar havayı kurutacak ve yangınlar çıkacak. Bu yıl yüz yangın çıktıysa gelecek yıl iki yüz yangın çıkacak. Bunu herkes biliyor. Devlet bilmiyor mu? Tabii ki biliyor. Ama tedbir almıyor, görevini yapmıyor.
Küresel ısınmayla mücadele için gerekli olan küresel çabanın yol haritasını çizen Paris Sözleşmesini imzalamayarak dünyaya karşı da görevini yapmıyor.
Orman yangınları konusunda yeryüzünün belki de en kırılgan coğrafyasında yer alıyor Türkiye. Ve devletin orman yangınlarıyla mücadele konusunda ciddi bir örgütlenmesi, hazırlığı olmadığını görüyoruz acı içinde.
Yangın söndürme faaliyeti için ihale açıyor devlet. Kazanan firma Cumhurbaşkanının ifadesiyle “beş-altı” uçağını bu işe tahsis ediyor. İşte o kadar. Ha bir de Azerbaycan uçak gönderecek. Etti sana “altı-yedi” uçak… Altı mı, yedi mi diye tartışırken yüzden fazla yangın devam ediyor…
Neden ihale? Asayişi şirketlere mi havale ediyoruz? Ordumuzu özel sektöre mi teslim ediyoruz? Terörle mücadele için ihale mi açıyoruz? Yangın söndürme işini neden iyi fiyat verdi diye elin Rus’una, Ukraynalısına emanet ediyoruz? “Yerli ve milli” bir yangın söndürme örgütlenmemiz olsa fena mı olur?
Ve Yunanistan’ın 39 yangın söndürme uçağı olduğunu duyuyoruz dehşet içinde. Türk Hava Kurumu’nun elindeki uçakların işe yaramadığını söyleyen devlet, işe yarayacak uçak almıyor. Envanterinde tek bir uçak dahi yok. Almanya bizi kıskanır mı sizce?
Tarım ve Orman Bakanı yangınla mücadelenin birinci sorumlusunun belediyeler olduğunu buyuruyor. Antalya, Muğla, Manavgat, Marmaris, Bodrum, Milas, Söke, Adana ve yangınla boğuşan birçok başka belediye CHP’de ya!
Vergilerimizle saray yapan iktidar IBAN veriyor vatandaşına. “Pamuk eller cebe” diyor 128 milyar dolarını çarçur ettiği insanına.
Devlet görevini yapmıyor. Yangınlar karşısında sergilediği perişanlık içimizi yakıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi