Atatürk dizisi lobiye takılınca

Atatürk dizisi lobiye takılınca
Her şeyi yorumun ellerine teslim edelim. Bezginlik içinde… Ne demiş Goethe, “Günübirlik yaşayan insanlardan olmak istemiyorsak üç bin yıllık geçmişimizin hesabını yapmamız gerekir.” Hesap yapma konusu önemli. Fakat...

Her şeyi yorumun ellerine teslim edelim. Bezginlik içinde… 

Ne demiş Goethe, “Günübirlik yaşayan insanlardan olmak istemiyorsak üç bin yıllık geçmişimizin hesabını yapmamız gerekir.” Hesap yapma konusu önemli. Fakat bizimki gibi Amerika’yı taklit eden yani düşünce ve yaklaşımları dahi tüketim aracı görüp, üzerinde tepinilecek yeni kavramlar üreten, paketleyen, piyasaya süren “elitlerin” olduğu bir toplumda bir türlü gerçekleşmeyen bir geçmişle hesaplaşma insanı bezgin eder. Aynanın arkasını hesaba katanlar için de ayrı bir bezginlik garantiliyorum.   

Taraf tutuyorsak işimiz daha kolay. Her şeyi tuttuğumuz yerden yorumlarız olur biter. Kavramlar havada uçuşurken, bir-iki tanesine yalan iliştirirken, yalanı kurgularken çağın illüzyonlar (yanılsama) çağı olduğunu unuttuk mu? Sosyolojik araştırmaların verileri, sözlü tarih çalışmaları mesela, kenardan göz kırpıyor.  

Oysa, akıl var. 

Düşün ve sorgula diyen; akıl. 

Akıl, ister. Her şeyi gözden geçirmek, bıkmadan soru sormak ister. 

Eski Film, Yeni Versiyon

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk mealen, Orta Doğu ülkeleriyle tepişme/zıtlaşma siyasetinden ve o ülkelerinin birbirleriyle olan anlaşmazlıklarından uzak durmak gerekir, demişti. Bildiği vardı ki öyle dedi. Goethe’nin talep ettiği üç bin yıl gerisi, bizim dediğimiz yüz yıl. Gazi Mustafa Kemal, Osmanlı ordusunun bir askeri olarak Suriye üzerinden ve kara/deniz yoluyla Libya’ya dura kalka giderken yol boyunca sayısız aşiretlerin toparlama birliklerinin akşamdan sabaha fikir değiştirdiğini, kim daha çok para ve silah verirse ondan yana olduğunu görmüştü. Bu arada parayı veren İngiliz yönetimi, silahı veren Fransız yönetimiydi. Osmanlının hazinesi tam takır, kuru bakırdı. Siz de ben de bu filmi biliyorduk. Yeni versiyonu zaten şuracıktaydı, serimi her gün Gazete Pencere’deydi.

Akıl soruyor; şimdi elde bu bilgi varken, cebimizdeki paranın miktarıyla ihtiyaçların toplamı arasındaki fark dağlar kadarken, halk yüz yıl önceki gibi yoksulken, Orta Doğu’nun bazı ülkelerine Türkiye’nin sınır kapıları sonuna kadar açıkken, gelenlere kendi yurttaşlarına tanımadığın hakları dağıtırken iktidar kimlerle ve neyi amaçlıyor…

Kaç yüz yıldır binlerce kilometreyi aşarak ve dünyanın bu tarafında doğal kaynak bölüşümü ve demografi oyunları oynamak için para harcayarak gelen açgözlü, sömürgeci ve istilacı devletler, şirketler değişmiş midir?..  O günün konjonktürü ile bugünün konjonktürü arasındaki fark, babasız büyümüş çocukların yüzüne yerleşen acı ve nesiller boyu devam eden fakirliğin maddeleşmesi kadardır. Yani hiç değişmemiştir. 

Akıl, sorar. Gerçeklik ile gerçek arasındaki farkı bilir. Biri bize gösterilense öbürü zaten var olandır. Akıl, olanı arar. Soru sorar. Şunu sorar örneğin; ülkede bunca işsiz varken, hayat şartları gittikçe kötüleşiyorken Suriye içinde ve dahi Suriye parantezinde birçokları ile neyi hedefliyoruz… Bir şeyin bedelini mi ödüyoruz… Öyleyse nedir o?

Düşünceye Davet

Birinci Dünya Savaşı arifesinde Anadolu’daki Ermeni yurttaşları kim, hangi ülke kışkırttı da kendilerinden olmayanları öldürmeye başladılar… Orada zaten herkes aç, yalnız ve umutsuz değil miydi?.. Bir devlet politikası olarak bir grubu istenmeyen ilan edip topraklarından sürmek günü geldiğinde aleyhe kullanılacak bir araç olacaktı, zaten. Akıl bunu der. İnsan bedeninin kırılgan olduğunu bilir akıl. Bunu o zaman düşünmeyenler şimdi yerleşik Suriyelileri, Afganları, İranlıları, sınır dışı etme politikası geliştirirken yeniden düşünmeliler. Bu yabancıların kışkırtılabileceğini de… 

Ermeni diasporası, Disney Plus eğlence platformunda kendisine yer bulmuş bir Atatürk canlandırmalı belgesel çalışmasının gösterimine “Hayır” dedi. Bu arada lütfen aklınızda bulunsun: Belgesellerin ve dizilerin birincil amacı projeyi satmak, oradan gelen parayla yeni projeler yapmaktır. Hiçbir dizi ya da belgeselin “Ufuklarınızı genişleteceğim” diye bir iddiası da yoktur. Ufuk genişlemesi okumakla olur ve zaman alır. Ermenistan’ın başta toprak ve para olmak üzere birçok istediği var, Türkiye’den. Bu konuda Türkiye’nin de dünyadan ve Ermenistan’dan istediği şeyler var. Ne demiştik az önce; taraf tutuyorsak işimiz daha kolay. Her şeyi tuttuğumuz yerden yorumlarız olur biter. Değişen bir şey olmaz: Tüm taraflar, zorba, katil, çıkarcı ve düşman olurlar.

Sizi temin ederim ki her şeye yeniden başlamak mümkündür.

Bunun birinci adımı soru sormaktır.