Bu mesleği yapmaktan büyük haz duyuyorum!

Bu mesleği yapmaktan büyük haz duyuyorum!
Hayatımın en güzel yılları Eskişehir’de geçti. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğrencisi olmak bana çok şey kattı. Çok güzel bir kentte, kültür sanat ortamının içinde geçti yıllarımız. Tiyatroya...

Hayatımın en güzel yılları Eskişehir’de geçti. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğrencisi olmak bana çok şey kattı. Çok güzel bir kentte, kültür sanat ortamının içinde geçti yıllarımız. Tiyatroya ve sinemaya gitmek en sevdiğimiz etkinlikti, en güzel alışkanlığımızdı. Tiyatro yapan güzel insanlar, iyi oyuncular vardı ve değerli hocalarımız ile süren uzun sohbetlerimiz… Bizi bir film ve bir tiyatro oyunu başkalaştırıyordu işte öyle güzel yıllardı. Yolu Eskişehir’den geçen insanlar hep farklı ve özel oldu hayatımda. Kendisini de Eskişehir’den tanıyorum ve sahnede geçen yıllarını hep takip ettim, etmeye de devam ediyorum. Özel bir oyuncu, gerçek bir tiyatrocu ve hayatını da bunun üzerine kurdu. Sahnede izlediğim, projelerini takip ettiğim bu güzel insan ile yıllar sonra tekrar buluşmak istedim. Ortak noktamız Eskişehir’de geçen yıllarımızın anılarında tiyatrocu-oyuncu Arif Pişkin ile sizleri de buluşturmak istedim. Bizde sohbet bitmez sağlıklı günlerde yolu Eskişehir’den geçen insanlarla uzun bir masada buluşacağız. Eskişehir’e, hocalarımıza, oyuncu arkadaşlarımıza selam olsun ve kaybettiğimiz değerli hocalarımız Ergin Orbey ve Ahmet Cemal’in ruhları şad olsun!,

◼ John Lennon’un “Hayat; siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir” dediği meşhur sözünü bu virüs ile birlikte daha çok kullanmaya başladım. Virüs sürecine girmeden önce hangi planları yapıyordunuz?
Açıkçası aklımda çok fazla bir şey yoktu. Öncelikle başlamış olduğum dizinin sezon finalini yapmak vardı hedefimde. Ardında da bir dahaki sezon için bir tiyatro oyunu projem vardı. Ne yaparım ne ederim diye bakınıyordum, fikirler uçuşuyor herhangi netleşmiş bir projem yoktu yani. Bir de film projesi vardı bakalım günler gerçekten bize ne gösterecek.
Bu dönemi daha akılcıl geçirmeye çalıştım
◼ Siz virüsü nasıl yorumluyorsunuz, hayatımızda yeni normaller var birçok şey değişti. Genel değişimlerin dışında sizin hayatınızda neler değişti?
Açıkçası hayatımda çok fazla bir şey değişmedi. Zaten evcimen biriydim. Ve bizim gibi olan insanlar şunu çok iyi bilirler ki iş varken evet çalışırız ama iş olmadığı zaman bekleriz. Beklemekten ve yalnız kalmaktan korkmayız. Tabi bir de yaşımın gereği galiba daha sakin, daha akılcıl geçirmeye çalıştım bu dönemi. Genç bir oğlum var, ben tedbir almasam unutsam bile beni mutlaka uyarıyor.
Önce insan olun sonra oyuncu ya da tiyatrocu olursunuz
◼ Oyunculuk nasıl bir meslek siz nasıl tanımlıyorsunuz ve nasıl bir meslek olmalı?
Ooo işte tam da güzel bir nokta. Oyunculuk gerçekten zor mesleklerden bir tanesi. Herkes göz önünde olmak ister ama bizim mesleğimiz sadece ve sadece göz önünde olmak değildir. Yapılması gereken yerine getirilmesi gereken o kadar çok şey var ki. Her işte olduğu gibi bizim mesleğimizde iş ahlakı ve mesleğin gereklilikleri en önemli unsurlardır. Mesleğimi nasıl tanımlıyorum sorusu, cevaplaması gerçekten de çok zor. Klasik olarak hep şunu söylerler; “-benim hayatımın bir parçası, ben onsuz yaşayamam, kendimi bu meslekle ifade ediyorum…” Ben bunları diyemem evet ben mesleğimi çok seviyorum ve bu mesleği yapmaktan da büyük bir haz duyuyorum başka bir mesleği yapmayı hiç düşünmedim, düşünmüyorum da. Nasıl bir meslek olması gerekiyor? Aklımda Müşfik hocamın bir öğretisi var önce insan olun sonra oyuncu ya da tiyatrocu olursunuz. Ben en çok kendi mesleğim için bunu diyorum.
Tiyatro oyuncuların er meydanıdır ve herkes o er meydanına çıkamaz
◼ Oyuncuların er meydanı tiyatro sahnesidir derler günümüzde ne kadar geçerli bu durum?
Bu konuda ben biraz serttim tiyatro eğitimi almamış ya da alaydan tiyatro eğitimi alarak gelmemiş oyuncuların tiyatro yapmasını çok doğru bulmuyorum. Tiyatro ayrı bir disiplin işidir. Perde açılır oyunu oynarsınız perde kapanır. Hiçbir şeyi kesemezsiniz tekrar baştan alamazsınız. Tiyatronun o prova sürecinin disiplinini ancak tiyatro eğitimi aldıysanız, illa konservatuvar mezunu olmanıza gerek yok alaylı ama tiyatro adabını almışsanız ancak o zaman yapabilirsiniz. Tiyatroda oyunculuk yapmak çok daha zor ve çok daha sabır isteyen çok daha meşakkatli bir şeydir. Elbette ki tiyatro oyuncuların er meydanıdır ve herkes o er meydanına çıkamaz.
◼ Siz öncelikle hayatınızı sahnede geçirmiş, tiyatro yapmak için tiyatro oluşumlarının içinde yer almış bir tiyatrocusunuz. Geriye dönüp baktığınızda nasıl geçti yıllar ve sahnede olmak nasıl bir his?
Mesleğimi yaparken ben çok büyük haz alıyorum o yüzden yılların nasıl geçtiğinin farkında bile değilim. Sahnede olmak tabii ki çok çok güzel bir duygu. Her gece başka başka 200- 300 seyircinin önüne çıkmak, her gece aynı rolü, ekip arkadaşlarımla sanki her şeyi yeni baştan başlıyormuşcasına o duyguları tekrar tekrar oynamak, tiyatronun güzelliği de bu zaten. Aynı duyguları ekiple birlikte birinci gecede yüzüncü gece de aynı heyecanla oynamak.
Eskişehir beni büyüttü, beni şu anki halime bilincime getirdi
◼ Eskişehir benim için de özel bir şehir, Eskişehir’de okumak ve iyi bir eğitim almak ayrıcalıktı. Eskişehir’de uzun yıllar kaldınız. Sizin için şehrin anlamı nedir?
Eskişehir’de okumak Eskişehir’de tiyatro yapmak ve uzun yıllar o şehirde kalmak, bendeki karşılığı şu; beni büyüttü, beni şu anki halime şu anki bilincime getirdi. Derler ya beni ben yaptı işte öyle.
◼ Eğitmenlik yönünüze gelirsek. Oyunculuk mesleği öğretilebilir mi ve herkes oyuncu olabilir mi?
Bakın şöyle bir şey bu; ben usta çırak ilişkisine inanan birisiyim. Evet oyunculuk herkese öğretilebilir mi sorusu zor bir soru. Ben eğitmen diyemiyorum kendime, meslektaş yetiştiriyorum diye bakmayı tercih ediyorum. Çünkü ben böyle öğrendim, ustalarım hocalarım bana bu işi böyle öğrettiler. Onlar da kendilerine meslektaş yetiştiriyorlardı. Evet herkes oyuncu olabilir mi? Hayır olamaz. Özür dilerim. Nasıl ki herkes iyi muhasebeci ya da iyi kasap olamazsa aynı durum oyunculuk içinde geçerli.
◼ Oyuncular sinema özellikle dizilerde oynadığı zaman maddi-manevi bir güç kazanma, tanınma gibi bir durum oluşuyor. İlk oynadığınız projeler hangileriydi ve sahneden başka bir yerde oynayınca neler değişti?
Tiyatro sahnesi dışında sinemada ki benim ilk işim daha henüz 18 yaşındaydım Reha Erdem’in A-ay filmiydi. Benim için muhteşemdi çünkü o sette ben kameranın ne olduğunu nasıl bir teknikle oynanması gerektiğini öğrenmeye çalıştım, aradaki farkı öğrendiğim yerdi diyebilirim. Neler değişti şöyle ki herkesin evinde televizyon var ama herkesin evinde tiyatro olmadığı için sizi tanır hale geliyorlar. Yıllarca Eskişehir’de tiyatro yaptım bir dizi filmde oynadım Eskişehir’de sokakta dolaşırken şehrimize hoş geldiniz dediler. Ama ben yıllardır o şehirde tiyatro yapıyordum. Garip ve güzel bir çelişki.
◼ Şu an sizi Payitaht Abdülhamit dizisinde “Zülüflü İsmail Paşa” olarak izliyoruz. Tarihi bir dizide oynamak nasıl bir oyunculuk gerektiriyor ve siz role nasıl hazırlandınız?
Elbette her role olduğu gibi bu role de hazırlanırken titiz bir çalışma yaptım. Burada üstünde durulması gereken bir şey vardı; hiç bu kadar eski dönem oynamamıştım. 1800’lerin sonu 1900’lerin başı insanlar nasıl davranırlar, nasıl yaşarlar, nasıl konuşurlar bir parça bunlara baktım. Oynadığım rol paşa olduğu için nasıl selam verir, nasıl yazı yazar, çantasını nasıl taşır? Kısaca nasıl olması gerekir? Oynarken özellikle dikkat ettiğim yegâne şey günümüzden hiçbir jest ya da bedensel enerji kullanmamaya çalışmaktayım. Tabii bir de konuşma dili var.
◼ Tiyatronun yeni normalde durumu ne olacak, sizce insanlar tiyatroya gidebilecek mi ve nasıl bir çözüm bulunmalı?
Bu tartışma bana soracak olursanız çok saçma. Tiyatro tüm dünya insanlık tarihi boyunca var oldu ve var olmaya devam edecek. Sadece tiyatro değil tüm sahne sanatları. Evet zor bir süreç. Bu süreci birlik olarak atlatabiliriz. Yeni dönemde nasıl tiyatro yapılacağından ziyade bu dönemden geçerken özel tiyatro çalışanlarının nasıl yaşayacağını konuşmak daha elzem. Dediğim gibi sahne sanatları varlığını sürdürecektir hem de öyle online falanda değil. Kanlı canlı, beyaz ekranlardan değil salonlarda. Aynı enerjiyi aynı havayı soluyarak. Çünkü tiyatro anı yaşayarak icra edilir ve seyirciyi bu heyecanlandırır. Önceden kaydedilmiş ya da bir programın canlı yayını değildir.
Beni en fazla değiştiren rol ‘baba olmak’
◼ Hayattaki rollerimiz içinde insanı değiştiren en önemli rol ne? (eş, baba, oğul olmak v.b)
Baba olmak diyebilirim. Beni en fazla değiştiren rol bu oldu. Hem zor hem müthiş hem anlatılmaz.